Bakalım 2019 nelere gebe?

Hepimizin içinden geçmesi gerektiğini düşündüğüm hedef ekonomik, siyasal çalkantının bizi bir demokratik hukuk devletine götürmesidir.

Bugün aklımda geçtiğimiz hafta Artı Gerçek’te yayınlanan "Kayyımların gölgesinde anayasa değişiklikleri ve ittifak tartışmaları: Kim ne diyor" yazı dizisine ilişkin bir dizi eleştirel yazı yazmaya başlamak vardı ama iktisatçı damar öne çıktı, konu büyüme meselesine geldi

Dün (2 Eylül 2019) TUİK (Türkiye İstatistik Kurumu) 2019 senesinin ikinci çeyreğinin büyüme oranlarını açıkladı.

Türkiye üç çeyrektir (2018 3. Ç, 2019 1. ve 2. Çeyrekler) geçen yılın aynı dönemlerine göre küçülüyor; 2019 ikinci çeyrek büyüme oranı eksi 1.5, küçülmeyi bu sınırda tutan da ağırlıklı olarak kamu kesimi yani sürdürülebilirliği çok kuşkulu bir faktör.

Bu yazımda büyüme oranı, bileşenleri üzerinde yorum yapmayacağım; amacım başka.

Türkiye muhtemelen 2019 senesini küçülme ile kapatacak; bu küçülme 2009 küçülmesi gibi küresel kaynaklı bir küçülme de değil, tümüyle bizim hatalarımızdan kaynaklanıyor.

Aklıma takılan temel konu 2019 senesine damgasını vuracak iktisadi küçülme oranının siyasal uzantılarının neler olacağı.

Türkiye ekonomisi tarihine, özellikle de 1946 sonrasına bir baktığınızda her küçülme sonrası siyasette çok önemli çalkantılar yaşanmış, darbeler olmuş, siyasal iktidarlar değişmiş.

Temennim içinden geçtiğimiz çalkantılı dönemin, küçülmenin yine bir askerî darbe belasına bizi götürmemesi çünkü hala askerî müdahalelerin tüm kötü alternatiflerine oranla bile çok daha kötü sonuçlar ürettiği inancımı koruyorum.

1946 sonrası ilk önemli negatif büyüme (eksi %5) 1949 senesinde yaşanıyor, nedenlerinin analizine girmeyeceğim, malum bir sene sonra (1950) seçimlerle Türkiye çok büyük, çok önemli bir iktidar değişikliği yaşıyor.

1954 büyüme oranı da eksi üç ama bu negatif büyüme yaklaşık tümü ile tarım sektöründe yaşanan büyük bir sıkıntıya endeksli.

Ekonomik olarak başarılı olarak tanımlanabilecek 60’lı ve 70’li yılların ilk yarısından sonra büyüme oranları düşüyor ve uzun bir aradan sonra 1979’da büyüme oranı eksi yüzde 0.5, 1980 senesinde ise eksi yüzde 2.8 olarak gerçekleşiyor.

Bu sıkıntılı dönemin arkasından da 1980 darbesi ve izleyen yıllar geliyor.

1994 senesine gelinene kadar Türkiye ekonomisi yine negatif büyüme ile karşılaşmıyor ama 1994 senesinde büyüme oranı yüzde eksi 6.1 oluyor.

1994 (İstanbul seçimleri ve Erdoğan) ile başlayan süreç kanımca milli görüş çizgisinin güçlendiği ve AKP’nin doğduğu süreç.

1999 senesinde büyüme eksi yüzde 6.1, 2001 senesinde ise yüzde 9.1.

Büyüme oranları eski serilere göre hesaplanmış oranlar, bunu da geçerken hatırlatayım.

Bu çapta küçülmelerin arkasından 2002 senesinde çok önemli bir siyasi dönüşüm yaşıyor ve AKP tek başına iktidara geliyor.

AKP döneminde 2009 senesindeki küresel kriz sonrası günümüze kadar önemli bir küçülme yok.

AKP ve yeni Erdoğan rejimi 2018 sonundan itibaren önemli bir negatif büyüme yani küçülme süreci ile karşı karşıyadır.

1994 küçülmesi Erdoğan’ı İstanbul’a başkan yapmıştır; 2019 küçülmesi de, vicdan kanamaları ile birlikte, 25 sene sonra İstanbul başkanlığını AKP’nin elinden almış, İmamoğlu’na yani HDP seçmeni destekli Millet ittifakına, CHP’ye vermiştir.

Meseleye yaklaşımım çok mekanik görünebilir ama gördüğümüz tarihsel-iktisadi manzara her küçülme döneminin peşinden önemli siyasal değişimlerin geldiğidir.

Tekraren ifade ediyorum, temennim bu siyasal değişimin tamamen demokratik hukuk devleti çerçevesi içinde gerçekleşmesidir.

Tarım dışı işsizliğin yüzde 15’e ulaştığı bir Türkiye’de bu işsizlik ve gelir azalışı manzarasının bir siyasal sonuç üretmeyeceğini iddia etmek mümkün değildir.

Ancak, dönem popülist liderlerin öne de çıktığı bir dönemdir, ne olacağı da belli değildir.

Akıl, fikir sağlığını hâlâ koruyabilenler bugün için ortada bir hukuk devletinin kalmadığının muhtemelen farkındalar.

Hepimizin içinden geçmesi gerektiğini düşündüğüm hedef ekonomik, siyasal çalkantının bizi bir demokratik hukuk devletine götürmesidir.

Zaten ancak gerçek bir demokratik hukuk devleti kurumsal yapısı bu ekonomik, siyasal çalkantılara son verebilir.

Ben "bir şeyler oldu ama bilmiyoruz" demiyorum, "bir şeyler olacak" diyorum, umarım olacaklar demokratik hukuk devletine geçiş olarak tecelli eder.

Allah hepimizi popülizmin daha da güçleneceği yerlerden korusun. 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Eser Karakaş Arşivi