Nazım Alpman
Baskıcı siyasetin final maçı
Türkiye Cumhuriyet tarihinin en önemli seçimine gidiyor. Büyük yetkilerle donatılmış bir Cumhurbaşkanı seçilecek, aynı sandıktan yetkileri tırpanlanmış bir de parlamento çıkacak.
Böylesine önemli bir seçim köy iken belde haline gelmiş bir yerleşimde belediye başkanı seçilecekmiş gibi, her şey aceleye getirilerek uygulamaya konuldu.
Özü "Tek Adam Rejimi" olan Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminde (?) bakanlar kurulu var, başbakan yok. Bakanları en tepedeki Cumhurbaşkanı seçecek. Bakanlar parlamentodan da olabilecek, parlamento dışından da... Ne kadarı parlamento içinden olacak, ne kadarı parlamento dışından orası belli değil!
Usta aşçıların yemek tarifleri gibi bir durum söz konusu:
-El ayarı göz kararı!
***
CHP'nin Cumhurbaşkanı Adayı Muharrem İnce daha en baştan söyledi:
-Bu yetkiler çok fazla, seçildiğimde bunların bir bölümünü iade edeceğim!
Söz konusu yetkiler aslında Tayyip Erdoğan tarafından fiilen kullanılıyor. Adı "Cumhuriyet tarihinin son Başbakanı" olarak tarihe geçecek olan Binali Yıldırım başbakanlık görevini resmen sürdürüyor.
Hisseden var mı?
Onun dile getirebileceği her şeyi önceden Cumhurbaşkanı-AKP Başkanı Tayyip Erdoğan söylüyor. Gazeteler ve televizyonlar da haliyle Başbakan'a değil, Cumhurbaşkanına itibar ediyorlar.
Her zaman ve her yerde tek seçici artı son sözün sahibi Erdoğan olduğundan Yıldırım'ı kimse dikkate almıyor. O kadar ki, AKP Sözcüsü sıfatını taşıyan Mahir Ünal bile Başbakanın üzerine basıp geçti:
-Bedelli askerlik konusundaki sözleri Binali Yıldırım'ın kişisel görüşleridir!
***
Böylesine yönetim hataları ancak sorgulanmayan bir rejimde yapılabilir. Her şeyi tek adam yapıyor. Gemi kayalıklara oturdu.
Ekonominin zalim kuralları, hamaset dolu nutuklardan hiç etkilenmiyor.
-Alçakça bu yüksek faiz ısrarını önleyeceğiz!
Sıcak para pırr... Dolar Euro füzeye biniyor.
Geçen sabah Prof. Dr. Hayri Kozanoğlu Artı TV Gün Başlıyor'da çok çıplak bir gerçeği izah etti:
-Dolar 1 kuruş arttığında özel sektörün toplam dış borç yükü 50 milyar lira yükseliyor!
Tam bir savurganlıkla yönetilen Türkiye'de işlerin eskisi gibi gitmeyeceği belli oldu. Muharrem İnce'nin kamuoyunda yarattığı heyecan, toplumun AKP'den sıkıldığının da bir göstergesi olsa gerek.
İnce bir anda bütün gündemi Erdoğan'ın elinden çekip aldı.
Cumhurbaşkanı adaylarını ziyaret edeceğim diyerek Edirne'ye gitti, Selahattin Demirtaş'ı ziyaret etti. Sonra da Ankara'ya geçip Tayyip Erdoğan'ı gördü. Bir günde Türkiye'nin siyasi röntgenini toplumun önüne koydu:
Biri zindanda diğeri zirvede iki lider var Türkiye'de. Böyle bir demokrasi olabilir mi? Serbest seçim, demokratik eşitlik?
Burada dikkat çekici olan ise "Vidanjör Medya" İnce'nin ziyaretinden pelesenk olmuş manşetler çıkartamadı. "Terör destekçisi", "terörist sever" falan gibi orta zekalı başlıklar kullanılamadı. Barutları bitti.
24 Haziran 2018 seçimlerinin özü kendiliğinden ortaya çıkmış bulunuyor:
-Baskıcı siyasetin final maçı!