‘Beka’ değil ‘yerel’ seçim

Seçimden çıkacak sonuç, 24 Haziran seçimleri ile hayata geçen yeni yönetim sisteminin meşruiyetini tartışmaya açmayacaktır.

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli bir kez daha; "31 Mart 2019 Mahalli İdareler Seçimleri beka seçimidir" dedi. Oysa değil.

31 Mart’ta sandık başına belediye başkanlarını, meclis üyelerini ve muhtarları seçmek için gideceğiz. Seçimden çıkacak sonuç, 24 Haziran seçimleri ile hayata geçen yeni yönetim sisteminin meşruiyetini tartışmaya açmayacaktır.

Muhalefetin elde edeceği başarı sadece daha özgür, demokratik, adil bir Türkiye talebi olacaktır o kadar.

Yerel seçimleri beka kaygısı ile ilişkilendiren iki parti AK Parti ve MHP, adaylarını büyük ölçüde belirledi.

Yerel seçimlerin yerel seçim olduğunun en net işareti, Millet İttifakı’nı oluşturan iki parti CHP ve İyi Parti’de müzakerelerin hâlâ sürmesidir.

Devlet Bahçeli "mesele birkaç belediye değil" derken, iki parti arasındaki görüşmeler bu birkaç belediye üzerinde devam etmektedir.

İSTANBUL VE İZMİR ADAYLARI

İki parti arasında önemli bazı il ve ilçelerde görüşmeler dün akşama kadar devam etti. Bu görüşmeler özellikle İstanbul ve İzmir üzerindeydi. Buna Ankara ve Muğla’da bazı ilçeleri de ekleyebiliriz.

Millet İttifakı’nın başarısı büyük ölçüde Ankara, İstanbul, Adana, Balıkesir, Antalya ve Bursa gibi büyükşehirlerde elde edilecek başarıyla doğru orantılı olacak.

Buralarda alınacak sonuçlar, sadece partiler için değil özellikle CHP’de Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’nun siyasi geleceğiyle ilgili bir fotoğrafı da ortaya çıkaracak. Parti içindeki konumlanmalar ve adaylık tartışmalarında temel tartışma konularından birisi de bu. Bu yanlış olmasına rağmen böyle.

CHP ve İyi Parti arasında süren görüşmeler dün itibarıyla sonuçlandı. İki parti lideri, bugün ortak bir açıklama yapacak ve tartışmalı il ve ilçelerdeki durum netleşmiş olacak.

İki parti arasında varılan anlaşmaya bağlı olarak da bu hafta sonu yapılacak PM toplantısında İstanbul’un ilçe adaylarının büyük kısmını öğrenmiş olacağız. Muhtemelen İzmir Büyükşehir adayını da.

GEÇEN HER GÜN ZAAF

Geçtiğimiz haftalarda yazdığım bir yazıda; "Özellikle CHP özelinde adayların açıklanmasının gecikmesi partinin stratejik bir tercihi olsa da, parti için dinamikleri göz önüne aldığımızda, gecikilen her günün partiye katkı değil zarar verme olasılığı gerçekliğidir.

Bunun temel nedeni, parti güç dengelerine bağlı olarak her 'grubun' kendi adaylarını adaylaştırma çabalarıdır. Yani seçim kazanmak için harcanması gereken enerjinin, içeride iç tartışmalarla tüketilmesi ve parti içi küskünlüklerin ortaya çıkma olasılığıdır." demiştim.

CHP kulislerini izlediğimizde ortaya çıkan durum, tam da budur.

AÇIKLAMA GECİKİNCE ADAY ÇOĞALDI

Son olarak İzmir Büyükşehir adaylığı konusunda yaşanan gelişme bunun bir örneğidir.

CHP kulislerini takip ettiğinizde, İzmir’de adayın Seferihisar Belediye Başkanı Tunç Soyer olacağı ve Genel Başkanın iradesinin de bu yönde olduğu herkes tarafından biliniyordu.

Ancak adaylık açıklamasının gecikmesi, daha önce aday olmayacağını ilan eden şimdiki başkan Aziz Kocaoğlu’nun "görevden kaçmam" diyerek adaylığını açıklamasına yol açtı. Dahası parti içinden pek çok grup, farklı adayları adaylaştırma yarışına girdi. Sonuçta bu süreç tüm İzmir örgütünün zarar görmesine yol açmıştır. Bunu tek nedeni ise kötü yönetimdir.

Elbette tüm partiler için adaylıkta temel kriter "en çok oyu alarak kazanacak adayın" belirlenmesidir. Bu sadece, büyükşehir adayı için değil, ilçe adayları için de geçerlidir. Çünkü ilçelerde alınacak yüksek oy, yaklaşık oranda büyükşehir adayının oyunun da artmasına yol açacaktır. O yüzden CHP’nin sadece kazanılacak ilçelerde değil, kazanmasının güç olduğu ilçelerde de en yüksek oyu alacak adayları belirlemesi son derece önemlidir.

CHP’NİN ZOR SINAVI

Aynı kriter İstanbul için de geçerlidir. Burada da adaylar belirlenirken en yüksek oyla seçimi alacak ve kazanamasa da en yüksek oyu alacak adayların belirlenmesi önemlidir. Ekrem İmamoğlu’nun kazanması büyük ölçüde Kadıköy, Bakırköy, Beşiktaş, Beylikdüzü’nde alacağı oylar kadar Bağcılar, Esenler, Sultanbeyli, Arnavutköy gibi ilçelerde yüksek oy alacak adaylara bağlıdır.

İstanbul adayları dendiğinde burada özel bir durumu daha doğrusu CHP’yi bekleyen bir sınava dikkat çekmek gerekiyor. Bu sınav, CHP’nin görevden alınan iki belediye (Ataşehir ve Beşiktaş) başkanını aday gösterip, göstermeyeceğidir.

Bu iki belediye başkanı, haklarında bazı iddialar gerekçe gösterilerek görevden alındı. Farklı tarihlerde görevden alındıklarında, parti, kurumsal olarak başkanlarına sahip çıktı ve bu görevden almaları "siyasi kumpas" olarak değerlendirdi.

Bu iki belediye başkanının görevden alınmalarının üzerinden bir yıldan fazla zaman geçti. Görevden alınma gerekçeleriyle ilgili hukuki süreç nedir, iddialara ilişkin haklarında herhangi bir dava açılmış mıdır, bir yargı kararı çıkmış mıdır?

Bu iddialarla ilgili olarak partinin de gerekli araştırmaları yapmış olduğunu tahmin etmek güç değil. Eğer bu iki başkan hakkında adaylıklarının önünde engel olacak hukuki bir karar yoksa, yapılması gereken; bunlara görevlerden alındıkları günlerdeki gibi sahip çıkmak olmalıdır.

Bu tavır, isimlere değil partinin kendi siyasetine ve hukukuna sahip çıkması anlamına gelir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Murat Aksoy Arşivi