Beka sorunu varsa bu hepimizindir

Bir ülkenin beka sorunu ile karşı karşıya kalması ancak kendisine açılmış açık ya da örtülü savaşla mümkündür. Eğer böyleyse, hepimizin bu konuda ikna edilmeye ihtiyacı vardır.

AK Parti ve MHP blokunun oluşturduğu Cumhur İttifakı, 31 Mart seçimlerini ısrarla "yerel"den ziyade bir "beka" seçimi olduğunu ifade ediyor. Hatta bu süreçte ittifakın her iki lideri de sert cümleler kurmaktan çekinmiyor.

Türkiye’nin bir beka sorunu ile karşı karşıya kalması demek, ülkeye açık ya da örtülü bir savaş açıldı kabulüne dayanır. Oysa böyle bir durum söz konusu değil. Evet Türkiye’nin pek çok sorunu var hatta geçmişten daha çok ve daha derin sorunları da olabilir ama bunların hepsi birer sonuçtur; siyasal iktidarın tercihlerinin birer sonucudur.

SORUN EKONOMİ SORUN GEÇİM

Türkiye’nin beka dışında siyasi tercihlerden kaynaklanan pek çok önemli sorunu vardır. Son dönemde yapılan pek çok araştırmada bu sorunların başında "ekonomi" yani "geçim" sorunu vardır. Beka ile doğrudan bağlantı kurulabilecek "terör" bile sorun sıralamasında ekonominin çok altında yer almaktadır.

Siyasi iktidar ve onu destekleyen MHP’nin kamusal alandaki bu söylemi, üslubu sadece siyasal alanı değil toplumsal ruh halini de olumsuz etkilemektedir.

Siyasi iktidar ve MHP liderinin siyasal söylemi ve üslubu, kendilerinden farklı olan herkesi, farklı düşünen herkesi ve her kesimi ötekileştirdiği ölçüde sorunludur. Oysa bu toplumun da, ülkenin de kutuplaşmaya, ayrışmaya, kimlik siyasetine değil, toplumsal uzlaşmaya, barışa ve bunu sağlayacak olan diyaloğa ihtiyacı vardır. İktidar kanadının bu söylem ve üslubu, farklı kesimler arasında diyalog ve müzakere imkânlarını ortadan kaldırmaktadır.

Bu bir bütün olarak muhalefeti ve farklı düşünen toplumsal kesimleri değil, iktidarı ve onu destekleyen toplumsal kesimleri de içe kapatmakta ve birbirinden uzaklaştırmaktadır.

Oysa eğer ifade edildiği gibi, ülkenin bir beka sorunu varsa, burada siyasi partilerden toplumun her kademesine toplumsal kesimler arasında güçlü bir diyalog ve işbirliğine ihtiyaç vardır. Çünkü beka sorunuyla ancak toplumsal mutabakat ile mücadele edilir. Eğer toplumun bir yarısının beka gibi bir sorun kaygısı yoksa, bu kaygı diğer yarının sorunudur.

İKNA EDİLMEYE İHTİYACIMIZ VAR

Ya da burada tersinden bir soru da sorabiliriz; Cumhur İttifakı’nın ifade ettiği gibi bir beka sorunu varsa, muhalefet ve toplumun bir kısmı neden bu konuda ittifak partileri kadar duyarlı değil?

Eğer ülke, gerçekten bir beka sorunu ile karşı karşıyaysa bunu iddia eden ittifakın, bu konuda muhalefet ve diğer partileri, sivil toplumu, medyayı yani farklı düşünen siyasi parti ve toplumsal kesimleri ötekileştirmek yerine tam tersine konunun ciddiyeti hakkında onlarla diyalog kurmak, onlara anlatmak ve onları ikna etmek durumundadır.

Gerçekten Türkiye, bir beka yani bir yok olma sorunu ile karşı karşıyaysa, bunu muhalefet de, toplum da dahil olmak üzere hiçbirimizin kabul etmemesi mümkün değildir. Sonuçta hepimiz farklı düşünsek de bu ülkenin, bu toprakların insanlarıyız. Bekanın hedefi sadece siyasi iktidar ve onu destekleyen parti ve toplumsal kesimler değil, 81 milyon insanıyla tüm Türkiye’dir, hepimizizdir.

Bu yüzden siyasi iktidar ve MHP'nin, kendilerinden farklı düşünenleri ötekileştirmek, diyalog ve müzakere kanallarını kesmek değil, tam tersine bütün ötekileştirdiklerini bu "tehlike" konusunda ikna etmek durumundadır. Bu açıdan sorumluluk Cumhur İttifakı’nındır.

DEMOKRASİ, ADALET OLMADAN OLMAZ

Daha önce ifade ettik, Türkiye’nin ekonomi başta olmak üzere iç ve dış politikada çok önemli sorunları var. Ama bunların hiçbiri ülke için bir beka niteliğinde değildir.

Türkiye’nin siyaseten karşı karşıya olduğu durum ve yaşanan sorunlar siyasi iktidarın tercihlerinin sonuçlarıdır.

Ekonomik sorunların nedeni de budur, toplumsal gerilimin nedeni de budur, hak ve özgürlükler başta olmak üzere pek çok uluslararası endeksteki gerilemenin nedeni de budur, Suriye ve diğer dış politik sorunların nedeni de budur, farklı ülkelerle olan sorunların nedeni de budur.

Bu sorunların hepsi ortak akılla, diyalogla, uzaklaşmayla, çözülebilecek sorunlardır. İlk adım, diyalog ve uzlaşma arayışı, ikinci adım ise demokrasi ve adalet yolunda adımlardır.

Tam tersine bu politikalar sürdükçe başta ekonomi olmak üzere tüm sorunlar daha da derinleşecek, ağırlaşacak ve toplumsal maliyeti daha ağır olacaktır.

Bir ülkenin beka sorunu ile karşı karşıya kalması ancak kendisine açılmış açık ya da örtülü savaşla mümkündür. Oysa ortada böyle bir durum yoktur. Eğer böyleyse, hepimizin bu konuda ikna edilmeye ihtiyacı vardır.

Bu yapılmadığı sürece beka olarak tanımlanan şey, ülkenin değil bunu ifade eden siyasi partilerin kendileriyle ilgili bir meseledir, hepimizle ilgili değil.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Murat Aksoy Arşivi