Ben mi direniyorum, Erdoğan mı?..

Şimdi tutuklanmamak ve arkadaşlarımın tutuklanmaması için direniyorum. Benim durumumda çok arkadaşım var ama biri daha var tutuklanmamak için direnen, o da Recep Tayyip Erdoğan.

Esasında size komik gelecek ama babamın siyasi konumundan dolayı doğduğumdan beri direniyorum. Aziz Nesin'in siyasi konumu demek yanlış olur, aydın konumundan dolayı yazsam daha doğru olacak. Aydın duruşunu siyasi olarak görenler onlar olduğu için öyle bir giriş yaptım. Doğduğumda evimizde telefon var mıydı anımsamıyorum ama 2-3 yaşıma geldiğimde vardı. Bizim evin telefonu o günden beri dinlenmeye başladığından, benim direnişim de o gün başladı.

O gün bu gündür ve ben direniyorum. Dün akşam oturdum ve bunca yıldır neler için direndiğimi düşündüm, oldukça kalabalık bir liste çıktı karşıma.

Sanırım 1968 yada 69 yılıydı. Eskiden çarşamba günleri okullar öğleye kadardı, ben de yatılı okuldan eve geliyorum. Kapının önünde bir polis jipi var. Kendi kendime "Yine babamı almaya geldiler" dedim. İkircikli ikircikli eve gidiyorum, uzaktan seyretmeyi de düşünüyorum çünkü, babamı kelepçeli görmek istemiyorum yada onun da benim karşımda öyle görünmesini istemiyorum. Baktım giren, çıkan yok, eve geldim. 2 ay önce babamın evine giren hırsızlar yakalanmış, polis onları eve getirmiş, sanki birbirlerini tanıyorlar da, yüzleşecekler.

Oysa ondan önce geldiklerinde babamı götürürlerdi ve ben yazmaktan, düşünmekten dolayı tutuklanmaya karşı direnmeye işte o yaşlarda başladım. Ama bu direnmeyi kişisel çıkarlarım için kullanmadım, bunu toplumsal bir çıkış olarak gördüm ve örgütlü yapılması gerektiğine inandım.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da bir şiirden dolayı mahkum oldu. O bu konuda direnmedi ve bu tutuklanmayı başbakan olabilmek adına kullandı. Tutuklanmasından bir gün önce İnsan Hakları Derneği bir basın açıklaması yaptı ve beni de konuşmacı olarak çağırdı. Ben o günkü konuşmamda Erdoğan'ın okuduğu şiirin ve mahkumiyetinin basın ve düşünce özgürlüğüne girmediğini söylemiş ve arkadaşlarımı da şaşırtmıştım. Ben yaşamım boyunca herkesin her şeyi söyleyebildiği düşünce özgürlüğüne hep karşı çıktım, o yüzden Erdoğan'ın da şeriat açıklamasını yapmasına karşıydım. Şeriat özleminin demokrasiyle bağı olmadığını savundum hep.

Değişik ülkelerde okuduğum için nasıl kötü bir eğitim sistemimiz olduğunu gördüm ve bunun düzelmesi için direndim. Erdoğan da bu eğitim sistemine karşı direndi ve kadının kapanması konusunu tek sorun haline getirdi. Bu kez türban inadına karşı direndim, 2 nedenim vardı, birincisi kadın kafasını kendi kapatmamıştı, bu erkeğin bir emriydi ve dolayısıyla erkeğin emri kadının özgürlüğü olamazdı. Ayrıca bu konuda kadın siyasi bir amaç olarak kullanıldı. İkincisi de Kur'an'daki bir şeriat yasasının anayasaya girmesi ve meşrulaşması bundan sonra olacakların önünü açacaktı ve bence öyle de oldu. Bana göre erkek egemen toplumun emri demokrasi mücadelesi olamazdı.

Sosyal devletin yapması gereken ne varsa, hepsinin yapılması için direndim ve hâlâ da direniyorum. 15 Temmuz 2016 darbe girişiminden bikaç gün önce Kürtlerin gazetesi olan Özgür Gündem'e yapılan baskılara karşı direndim ve 11 gün tutuklu kaldım. Çıktığımda baktım ki her an yeniden tutuklanabilirim ve yaşım artık uygun değil, Fransa'da oturumum olduğu için buraya geldim.

Anlayacağınız şimdi tutuklanmamak ve arkadaşlarımın tutuklanmaması için direniyorum. Benim durumumda çok arkadaşım var ama biri daha var tutuklanmamak için direnen, o da Recep Tayyip Erdoğan.

Ben insanlar tutuklanmasın diye arkadaşlarımla okuduğunuz bu internet gazetesinin kuruluşuna yazılarımla katkıda bulunuyorum ve direniyorum. Erdoğan tutuklanmamak için başkan olmaya çalışıyor. Başkan olmak için Sur'da, Cizre'de, Şırnak'da gençlerin boğularak öldürülmesi için savaş açıyor, yani kendince direniyor.

Ben insanlar tutuklanmasın diye ARTI GERÇEK'le beraber açtığımız ARTI TV'de programlar yapıp, uzmanlarla konuşuyorum, o gazetecilerin tutuklanması için emirler veriyor, kendisine karşı gelenlere vergi cezaları kestiriyor Erdoğan ve Suriye'de, Afrin'de savaş açtı ve hergün çoluk-çocuk ve kadınlar ve gençler öldürülüyor. Ama bunların yazılmasını madde madde yasakladı, o da öyle direniyor.

Ben insanlar yaptıkları eşit işe eşit ücret alsınlar diye direniyorum, Erdoğan'ın bakanları ve banka müdürleri ABD'de yaptıkları söylenen sahtekarlıktan yargılandılar ve mahkum oluyorlar.

Ben doğduğumdan beri "BARIŞ" için direniyorum, Erdoğan Reza Zarraf davasının devamında IŞİD'e, Müslüman Kardeşler'e ve Hizbullah'a silah verme şüphesiyle Birleşmiş Milletler ceza mahkemesinde yargılanmamak için direniyor, çünkü kaybolan para tahminimizden çok büyük ve rüşvetle açıklanacak gibi değil.

Ben insanlar yaşasın diye direnirken, Erdoğan insanlar ölebilir, yeter ki ben ve ailem yaşasın diye direniyor.

Bütün bunları neden yazdım, 2003 yılında Fransa'ya iltica için geldiğimde iltica masasındaki kadın bana "Neden iltica ediyorsunuz" diye sorduğunda "Ülkeyi artık Recep Tayyip Erdoğan yönetecek, bu ülkenin yaşanamaz bir duruma geleceği anlamını taşır. Zaten demokrasinin hiç yaşanmadığı Türkiye daha da kötü olacak ve ben bu riski almak istemiyorum" demiştim. Ben 2003 yılında Erdoğan'ın ne için direneceğini söylemiştim ve hâlâ demokrasi için, Kürtlerin eşit insan gibi yaşaması için, barış için direniyorum. O da savaştığını zannederek, korkarak, kendinden bile kaçarak direniyor.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ahmet Nesin Arşivi