Ragıp Duran
Ben sana söylemiştim
Gazeteden çok iktidarın propaganda bülteni olarak yayınlanan Star ve Güneş’in kapanması aslında sürpriz değil. Biz bunu uzun süre önce öngörmüştük. Bugün şunu da rahatlıkla yazabiliyorum: Yeni Şafak da, Yeni Akit de hatta Sabah ve Hürriyet de bir süre sonra ya el değiştirecek ya da batacak. Atv, ahaber, Kanal D’nin bir süre daha direnmesi beklenir. Ama onlar da önünde sonunda, hele bu iktidar bavulları toplayınca, yolcudur Abbas yolcu.
Bu iflasın mesleki, siyasi, kültürel, ahlaki birçok boyutu var:
+ BÜYÜK PATRON BATTI – Kapanan gazetelerin medya mülkiyet künyesi hem sürekli değişti hem de şeffaf değildi. Devletten ihale alan yandaş şirketler bu medya organlarının sahibi gibi görünüyordu, hatta bazen body-guard’lıktan başka meziyeti olmayan insanlara da gazete patronu kartviziti verildi. Ama herkes biliyor ki, bu gazetelerin bir tek sahibi var. Ve büyük patron battı. O kendini Citizen Kane sanıyordu, oysa ki Şaban’ın tekiymiş!
+ MEDYATİK İFLAS, SİYASİ İFLASIN HABERCİSİ – Sorun sadece mali ya da ekonomik değil. Çünkü bu gazeteler şimdiye kadar yandaş şirketlerin mali desteği, yandaş belediyelerin yasadışı ve gayrimeşru katkılarıyla ayakta durabiliyordu. Eser Karakaş’ın dünkü Artı Gerçek’teki yazısı bu konuyu açıyor. Kamuoyuna güçlü oldukları propagandasını yapabilmek ayrıca Basın-İlan Kurumundan resmi ilan alabilmek için de tirajlarını sahte bir şekilde yüksek gösteriyorlardı. (Bir dönem Zaman gazetesi de resmen 1 milyon sattığını iddia etmişti.) Artık yandaş şirketlerde harç bitti, yandaş belediyeler de seçimleri kaybetti. Ama her şeyden önemlisi, bu gazetelerin içeriği bitti, yani inandırıcılıkları ve güvenirlikleri kalmadı. Bu eksiklik de salt medyatik alanla ilgili değil. Bağımlı oldukları siyasi kutup sıfırı tüketince (Dikkat edin "Sıfırlayınca" demiyorum) medyatik araçları da kendiliğinden dibe vurdu. İktidar partisinden bir yılda 1 milyon üye istifa etti. Son yerel seçimlerde herhalde yine milyonlarca seçmen eski partisine oy vermedi. AKmedyayı izleyen okur da bu son olaya pek tepki göstermediğine göre, sayıca oldukça küçük bir kitle. Ayşe Yıldırım bu konuda dün Artı Gerçek’de somut rakamlar içeren bir yazı yazdı.
+ YALANCININ MUMU – İflasın mesleki olarak birbirine bağlı iki önemli nedeni olsa gerek: Körü körüne iktidar yanlılığı ve YALAN. Aslında her iktidar yanlılığı otomatik olarak yalancılığı zorunlu kılmayabilir. Örneğin İngiltere’de Daily Telegraph, ciddi ve kaliteli bir gazetedir, sağcıdır, iktidar yanlısıdır, Corbyn karşıtı bir yayın politikası izlemesine rağmen bizdekiler gibi sürekli olarak yalan haber yayınlamaz, muhalefete sansür uygulamaz. Keza Fransa’da sağcı Le Figaro gazetesi Macron’u eleştirel olarak destekler ama kasıtlı yalan haber yayınlayıp, sol muhalefeti sansür etmez. Tek Adam rejimi ise artık sadece yalanla ayakta kalabilecek duruma düştüğü için, onu destekleyen gazetelerin düşmesi de işin fıtratında vardı. Siyasi olarak yolun sonuna gelen iktidarın, kendisine bağımlı medyasının da bu kaderden kurtulması zaten düşünülemezdi. Yazınca olmuyor ki!: Istanbul Belediye seçimlerini AKP kazandı… Antartika’da egemen güç olacağız… Yerli ve milli otomobil geldi… Kanal Istanbul’u yapacağız da yapacağız… Bunların hepsi terörist… Hepsi Fetöcü… Bir süre sonra kendin söyler, kendin dinlersin. Hatta bir süre sonra yanındakiler ve sen bile kuşku duymaya başlarsın söylediklerinden. Ama artık çok geçtir.
+ MESLEKDAŞ MI Kİ? – Bu gazetelerde zaten bir süredir toplu işten çıkarmalar başlamıştı. Bu süreç hızlanarak devam edecek. Demokratik bir toplumda kapanan her gazete bin çiçekli bahçeden bir çiçeğin solması demektir. Ama burası demokratik bir toplum değil, söz konusu nesne gazete değil, zaten bahçe de yok, çiçek de yok. Ayrıca ben hiçbir öğrencime, hiçbir meslektaşıma, hiçbir arkadaşıma ‘’Aa hayırlı olsun, Star çok iyi bir gazetedir, gir oraya çalış, çok şey öğrenirsin, huzurla çalışırsın…’’ filan demedim. Bu nedenle bu mecralarda işini kaybeden hiç kimse için gram üzülmem. Hak ettikleri sona ulaştılar. Bu iflaslar, size 15 Temmuz’dan sonra şiddet kullanarak basıp, kapatıp, malını mülkünü gasp ettiğiniz TV istasyonlarını hatırlatsın.
+ BİLMİYOR MUYDUN Kİ? – Dünyada en kolay batan gazeteler iktidar yanlısı gazetelerle, iktidar partisinin yayın organlarıdır. Birkaç örnek: Ulus diye bir gazete vardı. Hatırlayan var mı? Ya Pravda (Gerçek) ile İzvestia’yı (Haber) bilen var mı? Gerçi, meşhur sözdür, ‘’Pravda’da İzvestia yoktu, İzvestia’da da Pravda.’’ Fransız Le Monde gazetesi, 1981’de Sosyalist Mitterrand Cumhurbaşkanı seçilince neredeyse gözü kapalı bir şekilde hükümet yanlısı bir yayın çizgisi izlemeye başlamıştı. Kısa bir süre sonra büyük bir mali krize girdi. Zor kurtardı. Aynı tarihlerde Libération, bu tuzağa düşmedi, tiraj kazandı.
+ İKTİDARA BAĞLILIĞIN SONU - Gazetenin/Gazeteciliğin olmazsa olmaz koşulu bağımsızlık ve özgürlük. Bu ikisi olmayınca dayanıyorsun iktidara, o yıkılınca sen de gidiyorsun, bu kadar basit. Demokrasisi gelişmemiş bazı ülkelerde gazetelerin resmi künyesinde Devlet Başkanının Genel Yayın Yönetmeni, Başbakanın Yazı İşleri Müdürü, İstihbarat örgütü başkanının da Haber Müdürü olduğu gazeteler vardı(r). Bizdekiler de öyleydi ama künyeye başka isimler yazılmıştı.
Sonuç olarak, AKmedya, lağım medyası, yandaş medya, iktidar medyası, uşak medya…gibi çeşitli sıfatlarla anılan bu grup, aslında zehir, mikrop, kanserli hücreler içeren atıklarla dolu, leş kokulu, iğrenç renkli sıvının bulunduğu bir kavanozdu. Cam kırıldı!