Bir kez daha: Tarladan marketlere tarım fiyatları

Sayın Cumhurbaşkanı marketleri silkeleyerek, hesaba çekerek fiyat artışını sınırlayabileceklerini düşünüyor. Bu yöntemler işe yarasalar idi Osmanlı'nın narh geleneği işe yarardı.

Ben bu konuyu yazmaktan sıkıldım ama basında bazı arkadaşlar tarım fiyatlarına ilişkin anlamsız yorumlardan, haberlerden vazgeçmiyorlar.

Aylık enflasyon oranları yüksek çıktığında tarım ürünleri fiyatlarının ortalama fiyatların üzerinde artışı hemen gündeme geliyor, tarım fiyatları suçlu ilan ediliyorlar.

Çok yüksek seyreden enflasyon oranlarında tarım ürünleri ne kadar suçlu belli değil ama tarım ürünleri fiyatlarının artışının yüksek olduğu kesin.

Daha önce, bu köşede de, başka yerlerde de tarım ürünleri fiyatlarının artışında temel faktörün tarım işletmelerinin verimsizliği olduğunu ısrarla yazdım.

Bu verimsizlik meselesinin de temel nedeni tarım işletmelerinin ortalama ölçeğinin çok küçük olması.

Ortama altı, yedi hektar büyüklüğünde bir tarım işletmesi ile, hangi teknolojiyi kullanırsanız kullanın, verimli tarım üretimi yapmak mümkün değil.

Bu konuyu daha çok kısa süre önce, 22 Ocak günü yine bu sütunda "Tarım fiyatları artışında neden şampiyonuz?" başlığı ile yazdım; ilginç olan bu konuya ilişkin tartışmalarda temel faktör olan işletme büyüklüğü ve çözüm yöntemi olarak önerilebilecek acil arazi toplulaştırmaları asla gündeme gelmiyor.

İlgili bakanlar TBMM’den çıkacak olan hal yasası ile bu sorunun çözülebileceğini ifade ediyorlar ama bunun mümkün olmadığını bilmemek için herhalde bakan olmak gerekiyor bizim memlekette.

Bu hal meselesi çocukluğumdan beri konuşulan bir konu, Kadıköy çarşısında meyve, sebze fiyatlarının yüksekliği tartışılırken hedef daima kabzımal denen kişiler olurdu; ben de mahallede kabzımal diye tanınan bir-iki kişiye doğrusu çok kötü gözle bakar, eriğin, kirazın yüksek fiyatlarından bu amcaları sorumlu tutardım.

Başka bir sorumluluk da aracı denen kişilerde idi; sanki tarım ürünleri tarladan manavlara, marketlere uçarak, kendi kendine gelebileceklermiş gibi.

Sonra büyüdüm, bu işin öyle olmadığını anladım, öğrendim ama bunu hâlâ öğrenemeyen büyük sayısı da hâlâ az değil doğrusu.

Meyve, sebze fiyatlarının, mesela yeşil biber fiyatlarının yüksekliğinden yine çocukluğumda belediye zabıtalarının da çok sorumlu, hatta suçlu oldukları konuşulurdu çevremde ve Kadıköy çarşısında mavi kıyafetleriyle dolaşan zabıtayı gördüğümde yeşil erik fiyatlarının zabıta tedbirleriyle düşeceğini düşünürdüm.

Şimdi yeni bir moda var, marketler sorumlu tutuluyor tarım ürünleri fiyatlarının artışından.

Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan inanılmaz ifadelerle marketleri suçluyor bu fiyat artışlarından:

"Maalesef marketlerde fiyatlar üreticiden alındıktan sonra aracılar vasıtasıyla tırmandırılıyor. Fiyatlar birbirini tutmuyor. Bu tür fiyatları artıranları hesaba çekmeniz lazım, bunları silkelemeniz lazım. Benim vatandaşıma bu fiyatlarla mal satanları hesaba çekmeniz lazım." 

Sayın Erdoğan böyle yapar da Maliye Bakanı damat eksik kalır mı, o da gözlerinin, ellerinin marketlerdeki fiyatlarda olduğunu kayınpederi ile yarışırcasına ifade ediveriyor:

"Takip ediyoruz, marketlerde istediğimiz rakamlar yok. Pazar ile market arasında çok fark var. Tüm firmalarımızı enflasyonla mücadele konusunda daha güçlü sorumluluk almaya davet ediyoruz. Pazar ve market arasında ciddi fiyat varsa demek marketlerimiz beklenen katkıyı yapmıyor. Marketlerle konuşacağız."

Sayın Cumhurbaşkanı marketleri silkeleyerek (ne demekse), hesaba çekerek (ilginç bir piyasa ekonomisi yaklaşımı) fiyat artışını sınırlayabileceklerini düşünüyor.

Bu yöntemler işe yarasalar idi Osmanlı'nın narh geleneği işe yarardı diye düşünüyorum.

Yapılması gereken üç aşağı beş yukarı bellidir.

Sayın Cumhurbaşkanı, Tarım Bakanı'ndan bir araştırma istesin ve bir dizi tarım ürünü üretiminde işletme büyüklüklerinin hektar olarak AB ortalaması, ABD ortalaması ve Türkiye ortalaması olarak ne kadar olduğunu sorsun, öğrensin.

İyi bir tarım iktisatçısından da tarımda işletme büyüklüğü ile verimlilik yani fiyatlar arasındaki ilişkiyi öğrenebilir.

Umarım alacağı yanıtlar karşısında marketleri silkeleme, hesaba çekme merakından da vazgeçip sorunun doğru çözüm yollarına yönelir.

Son bir nokta daha: Tarım ürünleri piyasaları oldukça rekabetçi piyasalar; bu tür piyasalarda öyle hesaba çekerek fiyatları dizginlemek de çok anlamlı, kolay değil.

Dağıtım aşamasında da tekelci güçlerin egemen olduğunu iddia etmek kolay değil tarım ürünleri piyasasında; tekelci eğilimlerle mücadele etmek istiyorsanız bakacağınız başka sektörler var piyasada ama nedense tarım ürünleri fiyatları üzerinden popülizm yapmak çok revaçta bizim ülkemizde.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Eser Karakaş Arşivi