Ragıp Zarakolu
Bölge halklarının kaderi Afrin'de belirlenecek
Şu sıralarda elimde iki kitap var. Birisi Ferit Barut’un, "Marksist Yöntem ve Tarih Anlayışı", öteki ise Lukacs’ın "Lenin’in Düşüncesi/Devrimin Güncelliği".
İkisi de devrim momentlerinin nasıl oluştuğu, nasıl yenilgiler yanında büyük dönüşümlerin, sıçramaların, belli tarihsel anlarda siyasal iradenin kıvraklığına bağlı olarak, elbette sosyal, siyasal ve ekonomik bir zemin üstünde göre belirlendiğini anlamamıza yardımcı oluyor.
Ferit Barut bu önemli başlangıç/kurs kitabını cezaevinde yazdı. Kitap bazı üniversitelerde siyaset bilimi bölümlerinde okuma listesine de alındı.
Ferit Barut’un kitabının önemli olan yanlarından biri de Türkiye toplumunun özeline ilişkin Mahir Çayan ve Hikmet Kıvılcımlı gibi katkıları da yorumlamasıdır.
Şu anda coğrafyamız Suriye iç savaşı bağlamında, bütün büyük dünya güçlerinin de dahil olduğu en büyük siyasal krizini yaşıyor.
Bu dolayısıyla, devrimin güncelliği kavramını da yaşanan somut durumu değerlendirmemiz için masa üstüne koyuyor.
Dünya tarihinde devrim dediğimiz durumlar ender yaşanır. Yeni hayaller, yeni biçimler yaratır, yeni yolların önünü açar.
Orta Doğu coğrafyasında da tarihsel bir dönüm noktasını sıcağı sıcağına yaşamaktayız. Bir çok iradenin çarpışmasından acaba nasıl bir yeni toplum ya da toplumlar çıkacak? Nasıl yeni siyasal sistemler şekillenip oturacak?
Bir İspanya içsavaşı, bir anlamda yaklaşmakta olan 2. dünya harbinin ilk vuruşması idi. Balkan Savaşlarının 1. Dünya savaşının ön vuruşması olması gibi.
Birinci Dünya Savaşı, Ekim Devriminin, dolayısıyla Fransız Devriminden bu yana dünya siyasetinde en radikal projenin önünü açtı.
Ona karşı oluşan karşı devrimci dalga ise 2. Dünya Savaşını körükledi sonunda. Bundan ilkin 2 kutuplu bir dünya çıktı, bu durum 3. Dünyanın da yaşamasına olanak sağladı.
Sosyalizmin zayıf karnı olan demokratikleşmenin sağlanamaması, tam da Fransız Devriminin 200. Yılında, önce Doğu Avrupa Halk Demokrasilerinin ardından bütün bir Sovyet dünyasının çöküşünü getirdi.
Bir anlamda bu otokrat sistemlerin milliyetçi bir kopyası olan, Arap dünyasının fiili tek parti rejimlerinin de bir siyasal krize girmesi kaçınılmazdı. Arap Baharı erken bir doğum, hatta bir düşük yaptı. Eski sistemler çöktü ama bu ardında bir kaos ve vakum bıraktı. Bunu siyasal islam doldurdu.
Aslında Türkiye’deki otokrat sistem de 2002 seçimleri sonrası gelişmeler içinde çöktü. Kısa süren Arap Baharından önce bir "Türk Baharı" yaşandı. Şu anda Türk Baharı da bir kabusa dönüşmüş vaziyette.
Suriye’deki Baas rejimi, bir anlamda Arap Kemalizmi daha dirençli çıktı. Çökmedi. Bu da bütün bölge ülkeleri yanında yükselen yeni dünya güçlerinin de duhul olduğu, İspanya İçsavaşından bu yana Akdeniz dünyasının yaşadığı en büyük savaşa yol açtı. Bu durum bir yandan da Arap Kemalizminin Türkiye’dekine oranla çok daha güçlü bir toplumsal zemine ve örgütlülüğe sahip olduğunu kanıtladı.
Türkiye’ye "demokratikleşmesi" için yarım asırdan fazla sözde destek çıkan Batı dünyası, Suriye’deki otokrat rejimin "demokratikleşmesine" şans tanımak yerine, onu devirmek için siyasal islamın militanlarını kullanmayı tercih etti.
Bu kargaşa içinde yeni bir dünya için alternatif modern bir proje üreten sadece Kürt özgürlük hareketi oldu. Bu kaostan bir Kürt Devriminin yükselmesi pekala mümkün.
Bu devrimin siyasal ön biçimleri Suriye içsavaşı içinde şekillenmeye başlandı. Kürt kadın savaşçılar, Orta Doğu'nun ezilen, yok sayılan, aşağılanan kadınları için bir umut, bir ilham kaynağı oldu. Suudi Arabistan’ın bile "reform"dan bahsetmesinin nedeni bu. Kanton tarzı bir yönetim biçimi, halk meclislerine farklı toplumların temsilcilerinin katılması önemli.
Sovyet devrimi, federasyon, özerk bölgeler, halk meclisleri gibi kurumları, yapılanmaları bilfiil hayata geçirdiği için, halklar hapishanesi olan gerici Rus Çarlığı'nın çöküşünden sonra, ortak, alternatif bir proje üretebildiği için dünya güçlerinin de dahil olduğu son derece şiddetli bir içsavaştan kazanan taraf olarak çıkmayı başarmıştı.
Kürt Özgürlük hareketi, şu anda Orta Doğu toplumlarına ortak barış içinde birlikte yaşama modeli sunuyor. Arap milliyetçiliği gibi, siyasal islam da fiilen iflas etmiş vaziyette.
Yaşadığımız momentte bütün Orta Doğu halklarının kurtuluşunu tetikleyecek olan bir Kürt Devrimi mümkün. Onun konfederasyon, federasyon, özerk bölgeler projesini hayata geçirmek mümkün. Bu aynı zamanda bölenin otantik yerli halkları olan Ermenilerin, Süryanilerin, Alevilerin, Yahudilerin, Yezidilerin, Şemsilerin ve diğerlerinin kendi özerk bölgelerinde güvenlik içinde yaşamalarını sağlayabilir.
Şu anda Afrin’de sadece Kürtlerinin değil bütün bölge halklarının geleceği için direniliyor.