Koray Düzgören
Bu ne korku böyle Kürt oylarından?
OHAL koşullarında, Kürt illerinde ise sıkıyönetim, hatta savaş koşullarında bir seçim kampanyası sürüyor.
Kürtler belediyelerini kayyımların elinden alabilmek, diğer bölgelerde ise iktidar koalisyonunun kaybetmesini sağlayabilmek amacıyla var güçleriyle bir kampanya yürütüyor.
İktidar partileri ise devletin bütün gücünü ve olanaklarını kullanarak buna engel olmak için her türlü yol ve yöntemi deniyor. Kayyım yönetimlerinin devamı için uğraşıyor.
Hatta bu işi bir beka meselesi olarak görerek bölgede adeta savaş havası estiriyor.
Bölgeden gelen haberlerin önemli bir bölümü HDP’nin seçim çalışmalarının engellenmesiyle, baskılarla, tehditlerle, gözaltı ve tutuklamalarla ilgili.
Seçim kampanyalarına katılan ya da Öcalan’a uygulanan tecridin kaldırılması için açlık grevi yapanları destekleyenlere fiili polis, jandarma ve asker şiddeti uygulanıyor. HDP’nin milletvekilleri, parti görevlileri ve destekçileri darp ediliyor. İşkence artık aleni hale geldi. Sokakta başlıyor, polis araçlarında devam ediyor, karakolda daha da yoğunlaşıyor. Cezaevlerinde ise başka bir zulüm süreci söz konusu.
HDP’liler ve destekçileri bu şartlara rağmen seçim çalışmalarına ve propaganda faaliyetlerine devam ediyorlar.
Neyse ki bunaldıkları zaman, başta AKP Genel Başkanı Erdoğan olmak üzere iktidar sözcülerinin hakaretleri ve tehditleri imdada yetişiyor.
İktidara yaranma yarışındaki kamu görevlileri ve belediyeleri işgal eden kayyımların uygulamaları ve yasakları da hız kesmeden devam ettiği için konsantrasyon eksikliği duymuyorlar!
Hatta çalışmalarına çok daha hırsla ve kararlı bir şekilde devam ediyorlar.
Baskı, zulüm, şiddet falan vız geliyor.
Buna rağmen baskının ve kuşatmanın dozu her geçen gün artıyor.
İşin nerelere vardırıldığını görmek için birkaç örnek haber seçtim.
"AKP’YE OY ÇIKMAZSA KÖYÜNÜZÜ YAKARIM" TEHDİDİ
Mardin’in Mazıdağı ilçesi Evciler (Qesrîk) köyü karakol komutanının, yurttaşları, "31 Mart’ta AK Parti’ye en az 200-300 oy çıkmasa ben bu köyü yakarım" diye tehdit ettiği iddia ediliyor.
90’lı yıllara ilişkin vahşet uygulamalarından geriye bir tek bu kalmıştı. Şimdi en iyi bildikleri işlerden birini daha hatırlatarak seçmeni korkutmaya çalışıyorlar.
Köy sakinleri karakol komutanının HDP’ye oy veren köylüleri sık sık "terörist" olmakla suçladığını iddia ederek, komutanın, "Ben bu köyü değiştirmeden buradan gitmeyeceğim" dediğini anlatıyorlar. Doğal olarak, can güvenliklerinden endişe duyduklarını da ifade ediyorlar.
Aynı haberde, aynı köyden karakola çağrılan HDP Mazıdağ Belediyesi, 7’nci sıra Meclis Üyesi Adayı Hikmet Erez’in, ormanlık alana götürülerek ölümle tehdit edildiği iddia ediliyor.
Bin seçmeni olan Evciler köyünde, 24 Haziran seçimlerinde HDP 840, AKP ise 95 oy almıştı.
Bakalım bu seçimde sonuçlar nasıl olacak göreceğiz.
"PKK CHP, HDP, İP VE SP İTTİFAKINI DESTEKLİYOR" İDDİASI
AKP Genel Başkan Yardımcısı Mahir Ünal, "Neden Recep Tayyip Erdoğan oy kaybetsin istiyorlar? PKK telsizden anons geçiyor, ‘MHP ve AK Parti’nin oy kaybetmesi için HDP, CHP, İYİ Parti ve Saadet ittifak kurmalıdır’ diyorlar. ‘Bütün güçler birleşmelidir’ diye telsizlerden anons geçiyorlar" diye açıklama yapıyor.
PKK telsizden seçim propagandası yapacak ve bunu da sadece AKP’liler duyacak. Peki seçmenin alıcı telsizi yoksa bu çağrıyı nerden öğrenecek?
İpe sapa gelmez iddialarla seçmeni korkutacaklarını zannediyorlar.
Bir başka vahim tehdit haberi Şirnak Uludere’den geliyor.
Jandarma komutanı, ilçe emniyet müdürü ve kaymakamın, "AK Parti’ye oy vermeyen herkesi işten atacağız" diye seçmenler üzerinde baskı kurdukları bildiriliyor.
CHP’nin Uludere ilçesinin belediye başkan adayı Salih Tanık'ın, açtığı seçim bürosuna gelen insanlar hakkında terör örgütüne yardımdan soruşturma açmaya başladıkları da gelen haberler arasında. Bu nedenle seçim bürosunu kapatmak zorunda kalmışlar.
DERSİM’DE ZIRHLI ARAÇ TAKİBİNDE SEÇİM ÇALIŞMASI
Dersim’de de HDP’ye yönelik yoğun bir baskı uygulanıyor.
Gelen haberlerde seçim araçları durdurulup kimlik kontrolünden geçirildiği, mahallelere giren HDP’lileri zırhlı araçların takip ettiği anlatılıyor.
Birçok HDP seçmeninin, seçim bürosuna gitmeye çekindiğini ifade ediliyor.
Hatta HDP’nin seçim çalışmasına katılmanın ya da çalışmalarla ilgilenmenin bile işten atılmaya neden olduğu bildiriliyor.
Sivil polislerin seçim bürolarının içine girerek seçmenleri rahatsız ettikleri anlatılıyor.
Bu nedenle seçmenlerin korku içinde oldukları belirtiliyor.
"Neredeyse sokakta yürürken biri elimizi sıksa, ertesi gün başına ne geleceğini bilemiyor." diyerek baskının boyutunu anlatanlar var.
Şırnak’ta da durumun oldukça vahim olduğu anlatılıyor.
ŞIRNAK’TA POLİS-ASKER SAYISI YERLİ NÜFUSA YAKIN
Diyarbakır merkezli Samer araştırma şirketinin bölgede yaptığı çalışmalarda Kars ve Muş’ta HDP’nin önde olduğu belirtilirken Şırnak’ta durumun riskli olduğu vurgulanarak sebepleri anlatılıyor:
"Bunun nedeni 2015'ten sonra yaşanan göçle birlikte, orada yaşananlar toplumun politik pozisyonunu değiştirmiş durumda. Yalnız başına ana sebep olmamakla birlikte göç nedeniyle demografide ciddi bir değişim var, ayrıca 2015 sürecinden sonra kent merkezine yığılan asker, polis gibi güvenlik güçleri ve kamu görevlisinin sayısında büyük bir artış yaşandı. Bu artış neredeyse orada yaşayan yerli halkın sayısına yakın oranda. Bunların oy kullanma, sandıkların güvenliği noktasında duracakları yer, oy kullanma yasalarına ne kadar uyacakları da muamma... Biz asker ya da polisin kendisine verilen görev kağıdıyla bir başka sandıkta da oy kullanma hususunda yoğunca şikâyetlere denk geldik. Zaten sıkıntılı olan sandık sayımları bu tip durumlarda büyük kaygılar yaratmakta ve Şırnak'ta bununla ilgili tedirginlikler var."
Yukarıdaki satırlar yumuşak bir ifade ile Şırnak’ta estirilen devlet şiddetini bize anlatıyor. Belli ki devlet kendisi açısından stratejik bir merkez olarak gördüğü Şırnak’ı HDP’ye bırakmak istemiyor.
Nasıl bir sonuç çıkacağını 31 Mart gecesi göreceğiz.
Bunlar son birkaç günün seçme haberleri.
İktidarın Kürt oylarından ne kadar korktuğunu göstermesi açısından ilginç örnekler.
İktidar sözcüleri bu korkuyla baskıyı, şiddeti, artırıp, daha ayrıştırıcı, ırkçı bir dil kullandıkça bir yandan kendi seçmenini kaybediyor. Bir yandan da sandığa gitme konusunda istekli olmayan seçmenleri de sandığa gitme konusunda adeta teşvik etmiş oluyor.
Çünkü baskı ve şiddetin hedefi olan Kürt seçmenin başka bir olanağı yok.
Bu baskı ve zulme ve kendisine yönelik hakaretlere, suçlamalara karşı bir tek şey yapabilir.
Sandığa gidebilirse, oy kullanabilirse bu iktidarı cezalandırabilir.
Nitekim Erdoğan’ın ‘Terörist’ diyerek suçladığı HDP Eşgenel Başkanı Sezai Temelli bu durumu açıklıyor:
"Anketler kötü gelmiş. Bize de geliyor sonuçları. 24 Haziran’da AKP, 7 puan kaybetti. Tam da böyle bir strateji yürüttükleri için kaybettiler. Ders çıkarmamışlar. Kaybetmeye devam ediyorlar. Bir 7 puan da bu seçimde kaybedecekler".
İktidarın bu gerilemeyi telafi etmenin yolunu hâlâ ısrarla Kürt düşmanlığında gördüğü ortada.
Kürt oylarından korktukça saldırganlıkları artıyor.
İktidar gerileyecekse hatta kaybedecekse, işte bu nedenle kaybedecek.