Pelin Cengiz
Çevrecinin daniskasıysanız ormanları kim kesiyor?
Geçen hafta, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve İçişleri Bakanı Soylu'dan 'itiraflar geçidi' niteliğinde çevre ve kentlerle ilgili art arda açıklamalar gelirken, Çevre ve Şehircilik Bakanı Özhaseki ile Orman ve Su İşleri Bakanı Eroğlu'nun açıklamaları da bir o kadar enteresandı.
İlki Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın açıklamaları oldu. Şehir ve STK Zirvesi'nde yaptığı konuşmada, İstanbul'a ihanet ettiklerini, kendisinin de bundan sorumlu olduğunu söyleyerek, "Bizim evlerimiz genişlese de gönüllerimiz daralıyor. Binalarımız yükseldikçe ufkumuz kararıyor" dedi.
Hemen arkasından Trabzon'da bazı etkinliklere katılan İçişleri Bakanı Süleyman Soylu da, "Şehrimizi doğası bir cennet doğasıdır. Şehrimizin doğasına zarar verdik mi? Evet, verdik. Bize bırakılan yaylalarımızı maalesef gelecek nesillere bırakamamanın hüznü ve ızdırabı içindeyiz. Çok net söylüyorum. Bu bizim sorumluluğumuzdur" dedi.
Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhaseki ise, Erdoğan'ın "İstanbul'a ihanet ettik. Ben de sorumluyum" sözlerinin üzerinden çok geçmeden bir açıklama yaparak, "İstanbul'a en büyük ihaneti CHP yaptı" dedi. Özhaseki 27 yıl öncesinin İstanbul'una giderek 1990'lı yıllara ait örnekler verdi. Özhaseki, ertesi günkü konuşmasında da "Şehirlerin canına okumuşuz, kimliksiz şehirlere sahip olduk" derken belediye başkanlarına seslenerek, "Çiçekle böcekle uğraşmayın, ilk işiniz kentsel dönüşüm" dedi.
Bu açıklamalarla aynı günlerde Orman ve Su işleri Bakanı Veysel Eroğlu, -AKP'li belediye başkanlarının istifaları gündemdeyken hedef şaşırtma niyetiyle mi artık bilinmez- geçmiş dönemde CHP yönetiminin İstanbul'da bulunan ağaçları bile kuruttuğunu belirterek, "En çevreci hükümet biziz, en çok ağaçlandırma yapan hükümet biziz" açıklamasında bulundu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın İstanbul Belediye Başkanlığı koltuğuna oturduğu 1994'ten beri İstanbul'u yönetenler 15 yıldır da ülkeyi yönetiyor, bu açıklamalara ancak insaf denir. Üstelik, AKP iktidarları döneminde İstanbul'un dev bir şantiyeye dönüştürüldüğü, yıllardır yandaş müteahhit ve mimarlarla, inşaat sermayesiyle birlikte İstanbul'un her yanının talan edildiği, mega projelerle ormansızlaştırıldığı, İstanbul'un nefes aldığı kuzey ormanlarının uzaydan bile görülebilen şekilde katledildiği herkesin malumuyken bunları söyleyebilmek epey genişlik istiyor.
"Çevrecinin daniskasıyız, kestiğimizin yerine yenilerini dikiyoruz" derken, Yassıada'yı demokrasi adası yapacağız diye kelleştiren de, üçüncü köprü ve bağlantı yolları için Kuzey Ormanları'nı katleden de, kent ağaçlarını betona, asfalta gömenler de aynı doğa vandallığının icraatları değilse ne? Kanal İstanbul, Üçüncü Köprü, Üçüncü Havalimanı gibi hem lüzumsuz, hem de insani ve ekolojik kaynakları tüketen, tahrip eden vatandaşların sırtına kambur projeler gözü dönmüş rant hırsının araçları değilse ne?
Farklı çalışmalarla yıllardır Kanal İstanbul, Üçüncü Köprü, Üçüncü Havalimanı projeleriyle kentin doğal ekosistemlerinin tamamına müdahale edileceği belirtildi. İstanbul ormanları dünyada 200 ekolojik bölgeden, Avrupa'da acil korunması gereken 100 ormandan biri. Üçüncü köprü ve üçüncü havalimanı için binlerce hektarlık ormanlık alan yok edildi. Kanal İstanbul'un inşaatıyla ile birlikte kentin ormanları daha da eksilecek...
Burada bir diğer yanıltıcı konu da, Türkiye'de orman varlığı envanterinin tutulma şeklinin sağlıksız oluşu. Orman Genel Müdürlüğü, hızlı gelişen türlerde 10 yılda bir yavaş gelişen türlerde 20 yılda bir ölçüm yaparak ormanları haritalandırıyor. Arada uzun dönemler olduğu için bir sonraki döneme kadar ormanlardaki değişimler envanterlere yansımıyor. Örneğin, İstanbul'da inşası devam eden üçüncü havalimanı 6173 hektar orman üzerinde ve bu alanların tamamına yakını kesildi. Havalimanının yapıldığı alanla ilgili planlama 2012'de düzenlenmiş ve bir sonraki plan 2032'de hazırlanacak. Dolayısıyla planın hazırlandığı tarihte orman olan havalimanının bulunduğu mevki (Havalimanı temeli 7 Haziran 2014'te atıldı) 2032'ye kadar orman envanterinde orman olarak gözükmeye devam edecek.
Dolayısıyla, doğal ormanları kesip ranta ve talana açtıktan sonra uyduruk bir "ağaçlandırma yapıyoruz" söylemi insanları aldatmaktır, pişkinliktir, insanların aklıyla alay etmektir...
Çevrecilik önce muhafazayla, sahip olduğunuz doğal varlıkları korumakla, zarar görmelerine neden olacak etkenleri bertaraf etmekle başlar.
AKP iktidarlarının anlamadığı ya da anlamak istemediği şey şu: Kesilen bir ağacın karşılığı rastgele dikilmiş bir ağaç olmuyor. Israrla, "18 milyon fidanı İstanbul'da toprakla buluşturduk" diyorlar. Toprakla fidanı buluşturmanız bir orman yarattığınız anlamına gelmiyor. Onların kaç tanesi tuttu, büyüdü ve ağaç oldu? Bundan bahseden yok.
Ağacı kestiğiniz zaman orada bir dengeyi bozuyorsunuz, ekosistemi yok ediyorsunuz, aynı zamanda ormansızlaştırdığınız o alanı kentsel dönüşüm mutasyonuna maruz bırakıyorsunuz demektir. Dolayısıyla otoyol kenarlarına, refüjlere diktiğiniz ağaçlar orada bir ekosistem yaratmaz, burada bir yaşam alanı oluşturmaz, buna "peyzaj düzenlemesi" denir, insanları kandırmaya çalışmayın. Üstelik, otoyol kenarına diktiğiniz ağaçların, kentte yaşayanların günlük yaşamlarında ihtiyaç duyduğu yeşil alan gereksinimini karşılamaktan çok çok uzak olduğunu da yinelemekte fayda var.
Diğer yandan, İstanbul caddelerinde, sokaklarında pek çok ağacın çevresinin kaldırım taşlarıyla, betonla sarıldığını, bakımsız halde bırakıldığını görüyoruz. Ağaçların kökleri betona gömüldüğü için doğal su ve hava alamıyor. Oysa kent ağaçları, gölgeleme, oksijen elde etme, hava kirliliğini azaltma, yağmur suyunun kontrolünü sağlama açısından kritik öneme sahip.
World Cities Culture Forum'un verilerine göre, İstanbul, halkın kullanımına açık park ve bahçeleri içeren yeşil alan açısından epey çorak. Dünya Sağlık Örgütü'nün önerdiği ve Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü'nün kabul ettiği minimum oran yüzde 9... Madrid'in yüzde 35'i, Roma'nın yüzde 34,8'i, Londra'nın yüzde 33'ü, Berlin'in yüzde 14,4'ü, Paris'in yüzde 9,5'i halka açık yeşil alanlar, parklar ve bahçelerden oluşurken, bu oran İstanbul'da sadece yüzde 2,2.
Çevrecinin daniskasısınız, en çevreci hükümetsiniz, devamlı fidan dikerek 'ağaçlandırma' yapıyorsunuz da peki bu ormanları kim kesiyor, kesilmesine kim izin veriyor?