CHP ve HDP meclisten nasıl çekilmeli?

Yapılacak ilk başkanlık seçimlerini Erdoğan kazandığında ülkenin yarısı için “başkan”, diğer yarısı için “diktatör”, “tek adam” sıfatını taşımaktan kurtulamayacak.

Sonda söyleyeceğimi en başta söyleyeyim.

Sandıktan çıkan hayır oranı, kanunsuzluklar, baskılar ve eşitsiz koşullar referandumun meşruiyeti ve hukukiliğini tartışma konusu haline getirse de Erdoğan siyaseten değil fakat matematiksel olarak bu referandumu kazandı. Hayır bloğunun ana omurgası CHP ve HDP, bu gayri meşru ve hukuk dışı başkanlık sistemini durdurabilmek için, %48’lik hayır oyunun gücü ve meşruiyetini de arkasına alarak parlamento dışında "kurucu bir meclis" için hızlıca bir çalışma başlatmalı. Bunun için öncelikle meclis çalışmalarından çekildiğini açıklayıp, yeni bir anayasa hazırlandıktan sonra milletvekilleri istifa etmeli ve Türkiye’nin bir erken seçime gitmesini sağlamalı.

Referandum sandığından çıkan sonuç, bir yandan Erdoğan, AKP-MHP iktidar bloğunu memnun etmediği gibi, diğer yandan ise Erdoğan tipi başkanlık sisteminin kazanmasına da engel olamadı. Matematiksel olarak Erdoğan bu referandumu kazanmış görünse de, siyasal olarak kaybetti. Yapılacak ilk başkanlık seçimlerini Erdoğan kazandığında ülkenin yarısı için "başkan", diğer yarısı için "diktatör", "tek adam" sıfatını taşımaktan kurtulamayacak.

Sistemin gayri meşruluğuna ek olarak YSK’nın almış olduğu "mühürsüz oy pusulası ve zarfların geçerliliği" kararı ile bu referandum artık hukuki olarak da geçerli değil. Peki Erdoğan bunu takar mı? Elbette takmaz ve yine bildiğini okuyup Türkiye’ye bu sistemi dayatır. Fakat işler istediği gibi o kadar kolay yürümeyebilir.

Erdoğan’ın ve AKP’nin neler yapabileceğini, başka hangi zor araçlarını devreye sokarak bu sistemi topluma kabul ettirmeye çalışacağını önümüzdeki günlerde göreceğiz. Fakat daha önemlisi hayır bloğu, başta CHP ve HDP önümüzdeki günlerde nasıl bir siyasi hamle ile bu sonuca karşı durmayı sürdürecek?

HDP ve CHP, Erdoğan’ın dayatmalarını, kanunsuzluk ve kuralsızlığını bile bile sistem içinde kalmayı mı sürdürecek yoksa en başından itibaren karşı olduğu, hayır dediği anti demokratik başkanlık sisteminin işlememesi için yeni bir mücadele hamlesi geliştirebilecek mi?

Bunun için ellerinde aslında çok fazla araç yok. Uzun süredir özellikle HDP, yaşadığı her tür baskı ve hukuksuzluğa rağmen mecliste kalmayı tercih etti, meclisin bir mücadele alanı olduğuna kendisini ve toplumu inandırdı. Başkanlık sisteminin parlamentoyu güçsüz kıldığı söylemleri karşısında HDP ve CHP, burayı hala bir mücadele alanı olarak görmeyi sürdürecek mi? Eğer bunu sürdüreceklerse, şimdiden meşruiyet tartışmalarını bitirip, referandum sonuçlarını kabullenip iki yıl sonra yapılacak başkanlık seçimlerine hangi adaylarla katılacağının hesabını yapsın. Bunu tercih etmeleri durumunda başkanlık sistemine karşı olan CHP ve HDP kadrolarının nasıl oluyor da bu sistemle uyumlu olabileceklerini topluma açıklamaları ve toplumu buna ikna etmeleri de gerekiyor. Böyle bir tercih, bugün gayri meşru ve hukuk dışı ilan edilen sisteme dair tartışmaları da sonlandıracak ve bunun iki yıl sonra meşru ve hukuki olduğu manasına gelecek.

Erdoğan’ı demokratik yollardan devirmeye, başkanlık sisteminin diktatörlük olduğuna ve güçlü, demokratik parlamenter bir sistemin gerekli olduğuna duyulan inançta samimi iseler, bugünden tezi yok son demokratik hamleyi hayata geçirmek için çalışmalara başlamaları gerekiyor.

Kimi yazarlar da ( Artıgerçek’te Yavuz Baydar yazmıştı) CHP’nin ve HDP’nin acilen istifa etmesi ve parlamentodan çekilmesinin tek çıkış yolu olduğunu dile getirdi. Benim önerimin son hamlesi de nihayetinde bu olacak. Ancak bu, yapılacakların son halkası. Buna gelinceye kadar CHP ve HDP’nin yapması gereken,öncelikle sadece parlamento çalışmalarından çekilmeleri ve yeni, demokratik, parlamenter sisteme dayalı yeni bir anayasa yapabilecek ve hayır bloğundan oluşacak bir "kurucu meclis"oluşturmaları. Buna, CHP, HDP, Muhalif MHP’liler, Saadet Partisi, Hayırcı AKP’liler ile sol ve sosyalist güçler dahil edilmeli. Ki bu çeşitliliğin sağlanması, oluşacak kurucu bir meclisin meşruiyetini, demokratikliğini ve gücünü de yeterince temsil edecektir.

Şayet iddia edildiği gibi referandumda hayır oranı daha yüksek ise bu, kurucu bir meclisin oluşabilmesi için oldukça önemli bir potansiyel demektir. CHP ve HDP bu potansiyeli ve şu anda sokağa da taşmış olan hayırın gücünü, ancak parlamento dışında oluşacak ve yeni bir anayasa yapabilecek demokratik bir inisiyatife dönüştürebilirse, karşı olduğu başkanlık sistemini demokratik yollardan durdurmaya karşı son etkili siyasal bir hamleyi başlatmış olur.

Kurucu meclis, hızlı bir biçimde, sekiz ya da dokuz ay sürecek bir anayasa taslağını ortaya çıkardıktan sonra –ki bu süreçte hayır bloğunun erken seçimlere de hazırlandığını varsaymak gerekir- HDP ve CHP milletvekilleri parlamentodan istifa ettiğini açıklamalı. Bu, doğal olarakTürkiye’yi bir erken seçime götürecek karardır.

Bir erken seçim kararı, AKP-MHP bloğunu ve uygulamak istedikleri başkanlık sistemini de hazırlıksız yakalayacaktır.

Toplum bir taraftan kurucu meclis ve yeni anayasa çalışmalarına dahil edilerek zinde ve dinamik tutulursa ve diğer taraftan bu dinamizmle birlikte iddia edildiği gibi büyük çoğunluk parlamenter sistemden yana ise, yapılacak ilk erken seçimde hayır bloğunun parlamentoda çoğunluk elde etmesi zor bir ihtimal değil.

Erdoğan’ın başkan seçildiği, fakat parlamento çoğunluğunun hayır bloğunda olduğu bir meclis aritmetiğinde kurucu meclisin hazırladığı yeni bir anayasayı meclisten geçirip bunun referanduma götürülmesi tüm hesapları ve Erdoğan’ın planlarını alt üst edecektir.

Hayır bloğunun oldukça heterojen gruplardan oluştuğu ve buranın yeni bir anayasa yapamayacağını düşünsek bile, HDP ve CHP yine de parlamentodan istifa etmeli enerji ve gücünü kurucu bir meclisin oluşmasına vermeli ki bir erken genel seçimde parlamento çoğunluğu için iddiası olabilsin. Teorik olarak toplumun yarısının hayır dediği bir potansiyel ancak somut, etkili ve örgütlü bir çalışma ile bir arada tutulabilirse, hukukiliği ve meşruluğu tartışmalı bir sistemi kısa sürede demokratik yollardan alt edebilir. Böyle bir vizyon ve politik hamleden uzak herhangi bir mücadelenin hayır bloğuna getireceği ciddi bir fayda yok.

Bunu başaramazsa, HDP ve CHP’nin parlamentodaki varlığını sürdürmesinin anlamı, karşı olduğu bir sistemin kurallarına göre oynayan, tutarsız, bunu eleştirse bile kabullenmiş siyasi partiler manasına gelecektir.

Tabi bu hamle, faşizmi anayasal değişiklikle kurumsallaştırmış bir diktatörün her şeye rağmen demokratik yollarla yenilebileceği varsayımından hareket ediyor. Tarihsel ve güncel örnekler ise, halkına karşı suç işlemiş hiçbir diktatörün seçim, sandık yoluyla gitmediğini gösteriyor.

Son bir nokta. HDP’nin sahip çıktığı demokratik konfederal paradigmanın bir gereği olarak da, HDP Erdoğan’ın gölgesinde çalışan bir parlamentodaki "siyaseti" elinin tersiyle itip parlamentodan ayrılmalı ve siyasal olanın eksenini bu paradigmanın tanımladığı uzamda yeniden kurmayı başlatmalı. Bunun için yönünü ve yüzünü sadece altı tane milletvekili çıkardığı Batıya değil, milyonlarca Kürt ile birlikte pek çok etnik kimliğin yaşadığı Kürdistan coğrafyasına çevirmesi gerekiyor. Demokratik ulusun inşası illa ki batı metropollerinde başlamak zorunda diye teorik bir dogmatizm sahip çıkılan paradigmada yer almıyor.

Not: "Kurucu meclis" seçeneğinin referandum sonrası güçlü bir siyasal hamle olabileceği fikrini sosyolog Dr. UlrikeFlader dimağıma soktu. Ulrike’ye teşekkür ediyorum.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Çetin Gürer Arşivi