Cinayetleri ‘şehit’ diyerek örtmek

Diyanet İşleri Başkanı kolayını bulmuş; depremde, selde, yangında ölenleri ‘şehit’ ilan ediyor. Böylece gerçek sorumluyu görünmez kılacağını sanıyor.

Rayların altı boş

Yolun altı boş

Ülkenin altı boş…

İki yıl önce Çorlu’daki tren kazasında oğlu Oğuz Arda Sel’i kaybeden Mısra Öz, böyle diyordu Giresun’daki felaket sonrası sosyal medya hesabından.

7’si çocuk 25 insan ölmüş, 328 kişi yaralanmıştı Çorlu tren kazasında. TCDD raporunda kaza "yağmur"a bağlanmıştı:

"Yağmur, sele dönüştü. Sel, menfezle ray arasındaki bir metre yükseklikte ve 10 metre genişlikte toprak ve çakılı alıp götürdü. Rayların altı tamamen boşaldı."

Oysa TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası’nın söylediği gibi o kaza "öngörülebilir ve önlenebilir"di. Eğer sorumlular işlerini doğru düzgün yapsaydı.

Şimdi aynı şeyi Giresun’da yaşıyoruz.

Bölgeye giden bakanlar yüzsüzce yurttaşı suçluyor; "uyarıları dikkate almadılar", "dere yataklarına ev yaptılar".

AKP Genel Başkan Yardımcısı Nurettin Canikli ise yağmuru suçluyordu:

"Buranın özelliği sürekli yağmur alan bir bölge. Yağmurla toprak suya doyuyor, toprak kayganlaşıyor. Yağmur yağdığı zaman toprak su gibi akıyor, önüne ne katarsa götürüyor."

HES’lerle, otoyollarla, sözde dere ıslahlarıyla doğanın dengesini bozduk diyemiyorlar tabii. Yaptıkları yolların nasıl kağıttan olduğunu da söyleyemiyorlar. Dere yataklarını yapılaşmaya açtıklarını ağızlarına bile almıyorlar…

Suçu atacak yer arıyorlar. Olmadı "CeHaPe zihniyeti" deyip kenara çekiliyorlar.

Tıpkı daha önceki cinayetlerde duyduğumuz gibi…

Şimdi bir de Giresun’a Diyanet İşleri Başkanı’nı götürüyorlar. Cübbesiyle yıkılan sokaklarda dolaşan Ali Erbaş’ın "incelemelerde bulunduğu" söyleniyor! 

Erbaş’ın neden dini kisvelerle yerle yeksan olmuş sokaklarda dolaştığı ve ne tür "incelemeler" yaptığı A Haber mikrofonu kendisine uzatıldığında ortaya çıkıyor.

"Takdiri ilahi" diyor Erbaş ve vatandaşlara tavsiyede bulunuyor:

"Tevekkül dua ile rabbimize yakaracağız ama öncelikle tedbir almamız gerekiyor."

Ardından "devlet" övgüsüne başlıyor:

"Biz büyük bir devletiz. Devletimiz burada, vatandaşımızın yanındayız. Şu olumsuz manzara en kısa zamanda devletimizin çalışmalarıyla giderilecektir.

Duamız bu afetlerin felaketlerin bir daha yaşanmaması. Çeşitli felaketler oluyor deprem, sel yangın oluyor. İnsanoğlunun olduğu yerlerde bu tür afetler olur."

Son olarak da selde ölenleri "şehit" ilan ediyor:

"Biz biliyoruz ki selde, yangında, depremde hayatını kaybeden insanlar hükmen şehittir."

Ocak ayında Elazığ’da depremde ölenleri de "şehit" ilan etmişti Ali Erbaş.

Ne güzel değil mi?

Tedbir yok, denetim yok, felakete davetiye var. Sorumlular hakkında tek bir soruşturma yok. Ama göz göre göre ölüme yollanan insanlar "şehit".

Ver dini gazı al tepkiyi…

Yok bu işler o kadar ucuz değil sayın Erbaş.

Ne Elazığ’daki depremde, ne Giresun’da hayatını kaybeden insanlar şehit falan değil devlet eliyle işlenen cinayetlerin kurbanlarıdır. 

Tıpkı sizin "şehit" ilan etmediğiniz Çorlu tren kazasında öldürülenler gibi…

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi