Mehveş Evin
'Cinsiyetçi bölücü faşistler' ve idam
Tık tık tık... Cinayet sayacı istikrarlı biçimde atıyor. Erkeklerin öldürdüğü kadınların her biri için şu son 15 yılda üst üste taş koysaydık, çoktan gökdelen olabilirdi.
Utanç gökdeleni...
Feminist grupların, bazı duyarlı vatandaş, siyasetçi ve aydının haricinde çoğunluğun kadınları öğüten ve öldüren mekanizmayı gerçekten dert ettiği, uğraştığı yok.
Nedir o mekanizma? Kadın erkek eşitsizliği, ataerkil düzen. Ah ne o, kulaklar hemen kapanıveriyor...
Duyarlılık da bir yere kadar yaaani!
Devletin ağır ihmalleri ve "aile" politikalarını suçladığımız kadar kendi küçük çevremizle hesaplaşsak, kendi "erk" çemberimizden başlasak, belki bir yerlere gelebileceğiz.
Ancak bir kadının hunharca öldürülme görüntüleri ve detayları kamuoyuna yansıyınca işler biraz değişir gibi oluyor.
Ayşe Paşalı’dan Özgecan Arslan’a, Münevver Karabulut’tan Emine Bulut’a nice kadın cinayetinde aynısını yaşadık.
Peki bir kadının kanı yüzümüze sıçrayıncaya kadar aklımız nerede?
Bunca cinayetten, ihmalden, sakatlanmadan, felaketten sonra hâlâ neyi tartışıyoruz ki?
AKŞENER, ERDOĞAN’DAN TALİMAT İSTEDİ
İYİP Lideri Meral Akşener, Bulut ailesini ziyaret etti. Acılı aile, katilin idamını istiyor. İsteyebilir, böyle bir felaketi yaşayan en sert cezayı ister.
Akşener de idamı destekliyor ve şu açıklamayı yapıyor:
"Sayın Cumhurbaşkanı Partisine verecek talimatı, onlar hazırlayacak, ben de imzalayacağım."
Böylelikle Akşener, hem muhalif lider olarak CB Erdoğan’dan talimat istemiş oluyor...
Hem de kadın cinayetleri salgınının asıl nedenine, yani kadın erkek eşitsizliğine ve bunu yaratan, besleyen politikalardan uzak bir "politika" yapmış oluyor.
Bu anlamda, Reis’in askerleriyle aynı çizgide durduğunu cümle aleme ilan ederek, "erkek gibi kadın!" portresine uyduğunu düşüyor olmalı.
Sayın Akşener, siz de biliyorsunuz ki idam cezası çözüm değil. Hukuktan psikolojiye, sivil toplumdan sosyolojiye, hangi alanada, hangi uzmana sorsanız size aynı cevabı verecek zaten.
Mesele, varolan kanunların, sözleşmelerin uygulanmasında. Tam da bu yüzden "İstanbul Sözleşmesi yaşatır" diyoruz.
Peki siz, o sözleşmeyi hiç ağzınıza aldınız mı? Ne içerdiğini biliyor musunuz? Yoksa siz de "Türk aile yapısına aykırı" olduğunu düşünenlerden misiniz?
ERKEKLERİ ÖLDÜRME HAKKI İÇİNMİŞ
Emine Bulut’un katlinin ardından İstanbul sözleşmesi yeniden gündeme geldi; devletin yükümlülükleri hatırlatıldı.
Buna karşılık trol ordusu da harekete geçti, "istanbulsözleşemesiöldürür" diye bir etiket açtı.
Akıl izan vicdan sahibi hiç kimsenin desteklemeyeceği bu karşı söylemin altına yatan derin korku, erkek egemen düzeni sallayacak, cinsiyetlerarası adaleti sağlayacak herhangi bir normalleşme adımının atılması.
Adalet değil, kadınların öldürülmesini savunan hesaplarda, feminist nefreti bir kez daha su üstüne çıktı tabii:
Efendim İstanbul Sözleşmesi’ni savunanlar, erkekleri öldürme hakkını elde etmek istiyorlarmış... (A yok, adam bana bıçakla saldırırken kafamı uzatıp besmele çekmeliyim!)
Sözleşme sayesinde her yıl 150 bin erkek evinden atılıyormuş... (Vah vah, nerede olmuş bu? Masum adamcıklar cinayet işlemekten alıkonulmuş ha, çok yazık...)
İstanbul Sözleşmesi’ni PKK’li kadınlar savunuyormuş... (Kendi seçtikleri, törenlerle imzaladı)
Kadını korumak adına aile değerleri tehdit ediliyormuş... (Bu "değerin" adı şiddet!)
Yetmedi... Tüm erkekleri saldırgan, kadınları kurban önkabulü ile hazırlanan cinsiyetçi, faşist, bölücü bir sözleşmeymiş!
İşte buna bayıldım doğrusu.
Kullandığı kelimelerin bile anlamını bilmeyen, daha doğrusu kendisini tanımlayan (cinsiyetçi, bölücü, faşist) gibi sıfatları, kadın düşmanı politikaları desteklemek adına kullanmak; nasıl bir kafayla mücadele edildiğini de gösteriyor.
Sahiplerine iade edelim öyleyse:
CİNSİYETÇİ BÖLÜCÜ FAŞİSTLERLE MÜCADELEDEN ASLA VAZGEÇMEYECEĞİZ.
Not: KIZINIZI SEVİYORSANIZ SALDIRGANI UZAK TUTUN
- Emine Bulut’u, dört yıl önce ayrıldığı kocası öldürdü. Adı KAZIM BULUT. Emine Hanım’ın kardeşinin söyledikleri, çok düşündürücü: Çocuklar yüzünden barıştırmışlar.
- Kadın cinayetlerine dair her araştırma, her veri, her vaka, fiziksel şiddetin olduğu yerde "barış"ın mümkün olmadığını gösteriyor. Pek çok kadın, aile baskısıyla saldırgana geri dönmek zorunda bırakılıyor. Caninin kucağına kuzular teslim edilmez, nokta.
- Güldane Yırtıcı, doğum yaptıktan sonra hastanede kocasının bıçaklı saldırısına uğradı. Neden? "Babası olduğu için çağıralım, görsün" demişler.
- Hiç kimse, hiçbir kadını "aileyi koruyun" diye şiddet gördüğü bir insanla biraraya gelmeye zorlayamaz. Zorlarsa, olacaklar belli. Çocukların da canına mal olan bir felaket yaşanmasını istemiyorsanız, fiziksel şiddeti ve tehditleri ciddiye alın. Çocuklarınızı, kardeşinizi saldırganlardan koruyun.