Melis Alphan
COVID-19 günlerinde çocuk sahibi olanlar anlatıyor
COVID-19 salgınından olumsuz etkilenmeyen yok. Ama şu günlerde bazılarımızın hayatı diğerlerine göre daha zor. Kendimizi birdenbire içinde bulduğumuz karantina koşulları, yeni çocuk sahibi olan anne ve babalar için daha da fazla kaygı ve hüznü beraberinde getiriyor. Sağlık hizmetlerine erişimde sıkıntı yaşayan aileler bebeklerinin sağlık kontrollerini ve aşılarını yaptırmakta, hatta kimi yerlerde bebek için gerekli hijyen ürünlerine erişmekte zorlanıyorlar. Bunun yarattığı kaygıya bir de kapanan iş yerleri, ücretsiz izin ve güvencesizlik gibi nedenlerle maddi sıkıntılar eklenince kendilerini büyük bir çıkmazda bulabiliyorlar.
Doktor kontrolüne en çok ihtiyaç duydukları dönemde, birkaç aylık bebeklerini kontrole götüremeyen anne babalar, aşıları geciktirmekten şikayetçi. Hepsi hastanelere ve sağlık ocaklarına gitme konusunda tereddüt ediyor. Tedirgin ve endişeliler.
"6 aylık kızımı iki aydır kontrollerine götüremedik; gelişimini takip edemiyoruz" diyen Gülhan, oğlunun 2 yaş, kızının ise 6 ay aşısının yapılması için Aile Sağlık Merkezi’ne gitmek zorunda olduğunu anlatıyor. "6 aylık kızım parmak emiyor. Gidip gelene kadar bir yere dokunmasını nasıl engelleriz diye düşünmekten aklım çıkıyor" diyor.
5 Nisan’da doğum yapan Yonca, oğlunun yapılması zorunlu tetkikleri için sağlık ocağına giderek, aşı tetkik kâğıtlarını rica minnet almaya çalışacağını, aşıyı özel doktorlarının evde yapmasını talep edeceklerini anlatıyor. Sonrasında da bebeği hastaneye veya sağlık ocağına götürmeden tetkikleri için yeni yöntemler arayacaklarını söylüyor.
"Yeni doğan bir bebeğin ilk aşıları ve kontrolleri için hastaneye gitmesi gerekiyor" diyor Yonca, "Mecbur gittik. Yaklaşan bir kontrol var mesela, ödümüz kopuyor. Hastaneye gir, hiçbir yere dokunma, çocukla doktorun temasının çok az olmasını sağla, koşarak hastaneyi terk et… Sonraki günler de ateşini ölç babam ölç… Ödün kopa kopa ölç."
Bebeğin rutin aşı ve kontrolleri dışında, başka hastalık hallerinde sağlık hizmetlerine kısıtlı erişimin yarattığı kaygı da ebeveynler üzerinde baskı yaratıyor.
Bir aylık Eda’nın babası Murat, geçtiğimiz günlerde eşi ateşlendiğinde yaşadıklarını şöyle anlatıyor: "Daha önce de benzer bir durum olduğu için, emzirme kaynaklı olduğunu düşündük. Ama ya acaba değilse, bu ateşin nedeni Covid-19 olabilir mi? Bu soru var ve insanı korkutmaya yetiyor. Bizim doktorumuz kıdemli bir yeni doğan bakım uzmanı. Önlemler alındığı andan itibaren hastane, 60 yaşın üzerindeki doktorları eve gönderdi. İlk zamanlarda doktorumuza hiç ulaşamadık. Şimdi belli saatlerde ulaşabiliyoruz. Ama bu mesajla falan olacak iş değil."
‘ZATEN LOHUSASIN, YOL YÖNTEM BİLMİYORSUN, ÜSTÜNE BİR DE SALGIN VURDU’
Doğum öncesi ve sonrasında zaten evde olan annelerin, salgınla beraber bu sürenin uzaması nedeniyle ‘normal’ hayata özlemleri de had safhada.
Gözde’nin kızı 7 Şubat’ta dünyaya geldi. Prematüre doğduğu için Gözde ilk bir ayı evde geçirdi. "Bir aylık olsun dışarı çıkacağız, 40 günlük olsun çıkacağız" diye düşünürken, Türkiye’de COVID-19 vakaları görüldü ve karantina dönemi başladı. "Büyük bir hayal kırıklığı yaşadım çünkü tam hayata karışacakken karışamadık" diyen Gözde, "60 gündür pijamayla oturuyorum. Normalde sabah 6’da kalkan, 6,30’da çıkıp işine giden ve ciddi işlerle uğraşan bir kadındım. Kendimi sürekli, iş kıyafetlerim ve topuklu ayakkabılarımla işe gideceğim günleri düşünüyorken yakalıyorum. Doğumdan önce bu benim hissedeceğim en son şey olurdu."
Aileler yeni doğan bebeklerinin ihtiyaçlarını bu zor şartlarda karşılamaya çalışırken, diğer çocukları evde tutmakta da zorlanıyorlar. 6 aylık bebeğinin yanı sıra, 2 yaşındaki oğlu parklarda, akrabalarında veya site bahçesinde çocuklarla olmaya alıştığı için ona durumu anlatmakta zorlanan bir anne şöyle diyor: "Çok agresif, iştahsız, mutsuz bir çocuk oluverdi. Camdan sitenin bahçesindeki çocukları görünce bizim neden gitmediğimizi sorguluyor. Sürekli ağlama krizleri... Neredeyse hiç ekrana maruz kalmamışken şimdilerde televizyonu günde 2 saatten fazla açmak durumunda kalıyoruz. Enerjisini atamadığı için uyku düzeni allak bullak. ‘Evde bir kaza olmasın, yaralanma olursa hastaneye de gidemeyiz’ diye her daim tetikteyiz. Çocuğun peşinde gardiyan misali. Önceden daha rahat bir anneydim; ‘Çocuklar hasta olacak’ diye vesvese etmezdim. Ama şimdi, hasta olurlar da hastaneye gitmek zorunda kalırsak diye daha yasakçı, daha takıntılı ve agresif olmaya başladım."
Ceylan ise karantina günlerindeki duygularını şöyle tarif ediyor: "Zaten lohusasın, çok zordasın, yol yöntem bilmiyorsun. Bebeğini koruman gerekiyor. Üstüne bir de salgın vurdu. Sen yorgunsun, bebek yorgun. Hava alamıyorsun. Hayat durmuş. Evin içinde yeni bir hayat şekillendirmek çok zor."
‘BEBEK BEZİ ALACAK PARA BULAMAZSAM DİYE ÖDÜM KOPUYOR’
COVID-19 krizinin yol açtığı maddi zorluklar, çok sayıda yeni anne babayı olumsuz etkiliyor. 3 ay önce doğum yapan Aslı’nın eşi salgından önce gece kulüplerinde garson olarak çalışıyordu. Gece kulüpleri kapanınca, sigortasız çalıştırıldığı için devletten herhangi bir yardım alamadı. Annesinin kafesi de virüsle mücadele önlemleri gereği kapandı. Annesi de zor durumda. Kirayı, biriken borçları, bebeğin bez masraflarını düşünmeden edemiyor. Evde faturaların ödenmeden beklediğini, eşiyle bu nedenle kavga ettiklerini, bebek hızla büyüdüğü için kıyafetlerinin olmamaya başladığını anlatıyor. "Aşı da olması gerekiyor. 3 doz; dozu 300 TL. Sağlık ocağı ‘Yaptırırsanız bebeğiniz için iyi olur’ diyor ama devlet karşılamıyor. "Çocuğum hasta olacak diye korkuyorum çünkü hastaneye gidecek paramız bile yok" diyor Aslı, "Bu salgın olmasa hayatımızı iyi kötü idame ettiriyorduk. Ama artık imkânsız."
2,5 ay önce doğum yapan Zeynep, hamile kalmadan önce işten çıkarılmıştı. Eşi mimar. Küçük işler yaparak borç harç çarklarını döndürmeye çalışıp iki kuruşun hesabını yaparken bu kriz patlak verdi. Bir seçim yapmaları gerekiyordu; ya eşi işe gidecek ve az bir paraya virüse maruz kalma riskini alacaklardı ya da işe gitmeyecekti ve güçleri yettiğince dayanacaklardı. "Evimiz kira, ofis kira, gaz, elektrik, su, telefon faturaları, kredi kartı borçları derken, bizim zaten aylık ödememiz 5 bin TL" diyor Zeynep, "2 ay önce bebeğimiz doğunca kredi çektik; bu parayı nereden bulacağız, ne yiyip içeceğiz ve ne kadar dayanabileceğiz? Kenara attığım iki kuruşla 4 paket bebek bezi aldım. ‘Ya ben besleyemezsem, ya sütüm kesilir de bebeğime mama alamazsam ya bez biter de bez alacak para bulamazsam’ diye ödüm kopuyor."
İpek’in eşi tur menajeri. Birkaç müzisyenle çalışıyordu ama onların konserleri iptal edildiği için geçici de olsa işsiz kaldı. "Kendimizi çoktan geçtik, tek düşündüğümüz dünyaya gelen bebeğimize ekonomik anlamda ne verebileceğimiz. Takdir edersiniz ki bu durum bir anne baba için çok acı" diyor.
İnşaat işçisi olarak çalışan ve yeni doğan bir kızı olan Umut’un 4 gündür elektriği kesik, biriken iki kirası var. Eşimin doğum yapacağı hastane pandemi hastanesine çevrilince mecburen özel hastaneye gittiklerini ve 3250 TL ödediklerini anlatıyor.
‘MUŞ’TA MAHSUR KALDIM, DOĞAN BEBEĞİMİ GÖREMEDİM’
Bir de mesafelerin ayırdığı yeni çocuk sahibi olmuş çiftler var. "Eşim Diyarbakır’da evde, ben Muş’ta mahsur kaldım" diye anlatıyor 1,5 ay önce bebeği olmuş bir baba: "Yasak bitene kadar eve gidemiyorum. Köyün girişinde jandarma var, izin vermiyor. İki küçük çocuğumuz daha var. Eşim ve annem evde yalnız. Geçen gün mama bitmiş, evde çocuğa inek sütünü içirmişler, iyi gelmemiş, yan etki yapmış. Bebeğimizin bağırsak enfeksiyonu olduğundan şüpheleniyoruz. Mama ve çocuk bezine ulaşamıyorlar. Diğer iki çocuğumuz da hâlâ bez kullanıyor ve mama yiyor. İki aydır onları göremiyorum. Başlarında annem var; o da hiç Türkçe bilmiyor."
Eşi her gün işe gitmek için evden çıkan Ceylan, "İşten her gelişinde, banyo, dezenfektan… Neredeyse alkolle yıkayacağım adamı" diyor. Çünkü evde bebek var. Eşi bebeğini kucağına almaya bile korkuyor, öpüp koklayamıyor: "Evi geçindirmek için koşturan adam, çocuğunu sevmekten feragat etmek zorunda kalıyor."
Yonca da "Eşim çalıştığı için, kucağında onu büyük bir endişeyle tuttuğu sadece bir fotoğrafa sahip bebeğimizle" diyor.