Çürümüşlüğün kitabını yazıyorlar

'Her şey benim' mantığıyla, kıskançlık ve hırsla önüne geleni yok edip parçalayabilen yönetim şeklini ben otoriterlikle, baskıcılıkla açıklayamıyorum.

Virüsten değil, insandan korkun. Konak bularak varlığını devam ettirmekten başka bir mekanizması olmayan SARS-COV-2’den daha beteri, beyin, vicdan, akıl sahibi olduğu varsayılan insanın, başka canlılara yapabildiği kötülükler.

Küresel salgınla mücadele yetmezmiş gibi her yeni gün, yeni bir utanca, yeni bir yüz kızartıcı eyleme tanıklık ediyoruz. İnsan canını, onurunu, toplumsal barışı, doğal varlık ve kaynakları tehdit eden politikalar, tahminlerimizin ötesinde, korkunç sonuçlara gebe.

Çürümüşlüğün kitabı diye birşey varsa, AKP-MHP iktidarı bunu sayfa sayfa yazıyor. Koronavirüs salgını döneminde açmaya devam ettikleri başlıklarla, sebep oldukları kötülük ve şiddetle kendilerini aşmayı beceriyorlar.

Sağlık Bakanı Koca, zulüm ve düşmanlık siyasetini el artırarak sürdürmek için kurtarıcı, maskeleyici bir simit görevini görüyor. Koca, siyasi kamplaşmadan uzak, birleştirici, bilimi ve halk sağlığını önceleyen, bağımsız/eleştirel medya mensuplarını "muhatap" alan (şok-şok-şok!) söylemiyle takdir topluyor.

Aksi zaten zırdelilik, toplu intihar olurdu, diyeceksiniz. Ama bu da mümkündü, ne de olsa CB sisteminde her şeyin (çıkarlarına hizmet ettiği sürece) oluru var.

Alınan yöntemlerin ne kadar doğru, ne kadar övülesi olduğunu elbet zaman gösterecek. Tabii Bilim Kurulu önerilerinin ne kadar uygulandığı, Sağlık Bakanı’nın ağırlığını ne ölçüde koyabildiğini de...

Öte yandan Koca’nın performansı, AKP-MHP ittifakının neden olduğu felaketleri görmemize engel değil.

EKMEĞE DAHİ GÖZ DİKEN BİR ANLAYIŞ

"Her şey benim" mantığıyla, kıskançlık ve hırsla önüne geleni yok edip parçalayabilen yönetim şeklini ben otoriterlikle, baskıcılıkla açıklayamıyorum.

Sonsuz bir kibir, sonsuz bir hesap verilmezlikle, büyük-küçük çıkar oyunlarıyla şekillenen bir mafya düzeninden başka hiçbir yerde şunlar yaşanmaz:

CHP’li belediyelere, virüsle mücadele etme amacıyla bağış topladıkları için soruşturma açıldı. Ama iktidara yakın tarikat ve cemaatlere her şey serbest.

HDP’li belediyelere düşen, yine el konma ve hapsedilmek oldu.

Ekmek dağıtmak bile yasaklandı, ekmek! Adana’da kurulan pırıl pırıl sahra hastanesi mühürlendi!  

Kars Belediyesi’ne saldıranların, gasp, uyuşturucu ve cinayetten sabıkalı olduğu ortaya çıktı. Ayhan Bilgen’i "soran"ların arasında, Bilgen hakkında daha önce yalan ifade veren biri de var. "Ayağımız masaya takıldı" diye serbest bırakıldılar!

Burdur Yeşilova’nın CHP’li Belediye Başkanı Mümtaz Şenel ve eşi, sabaha karşı evlerinde silahlı saldırıya uğradı. Şenel, Salda Gölü’nün imara açılması ve tahrip edilmesine karşı mücadelesiyle tanınıyor. Fakat dün, saldırının bir otelin mühürlenmesiyle ilgili olduğunu açıkladı. Her iki saldırı, muhalif belediyelerin ne kadar korunmasız bırakıldığının kanıtı.

HALKIN CANINA KAST ETME ZİNCİRİ GENİŞLİYOR

Saray ve ortakları teşvikli saldırılar, hukuksuzluklar belediyelerle sınırlı değil. Kişiye özel af yasasından ihalelerin alel usül yapılmasına, halkın canına, malına ve geleceğine kast etme zinciri genişliyor. Atılan veya atılmayan her adım, küçük mafyasından kasaba saldırganına, kadın ve çocuk üzerinde şiddet uygulayanlardan katillere, ödül niteliğinde.

Af yasasıyla ilk serbest kalanlar şiddet ve ölüm saçmaya başladı bile: Doğubayazıt’ta eşi ve kızına işkence ettiği için tutuklanan Ramazan İnanç, afla çıktığında ilk iş eşinin amcasını bıçaklamış. Kendi de ölü bulunmuş.

Yüzlerce, belki binlerce kadın ve çocuk, af yüzünden can korkusuyla yaşıyor.

Zeliha Erdemir, onlardan sadece biri. Boşandığı ve şiddet gördüğü eşi Murat Cem Kara, afla çıkacak. Erdemir, haklı olarak isyan ediyor: "İlla öldürülmem mi lazım? Benim yerime affedemezler. Kaldığı yerden devam etsin diye bırakılıyor. Çıkar çıkmaz kapıma gelecek. Başıma bir şey gelirse sorumlusu devlettir." (Cumhuriyet)

Üstelik kadına şiddet faillerinin çoğu, "karantina ve izolasyon" tedbirleri kapsamında evlerine gönderilecek. Zira boşanmış olsalar dahi pek çok saldırganın adresi, "eski" evi. Kadın örgütleri, bu nedenle kadın ve çocuğa şiddetin artmasına neden olmasından son derecede endişeli.

Karantina uygulamaları sebebiyle tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de ev içi şiddet arttı. Zaten kısıtlı olan şikâyet mekanizmaları "korona salgını" bahanesiyle iyice işlemez hale geldi. Kadınlar sığınmaevlerinden geri çevriliyor, şikâyet edecek merci bulamıyor.

Fındıklı AKP belediye başkan yardımcısı Gamze Pala, kendisini defalarca taciz eden Savaş Dalançıkar tarafından sokak ortasında katledildi. Herkes "pek üzgün" tabii...

Gamze hanımın defalarca polise başvurduğu ama hiçbir işlemin yapılmadığına değinen pek yok. Ama bir kadının, erkeğin "aşkına karşılık vermedi" diye boğazı kesilerek öldürülmesi yazılabiliyor!

Hamd olsun, destan böyle yazılıyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Mehveş Evin Arşivi