Murat Aksoy
Değişim talebi karşısındaki çaresizlik
Yerel seçimler üzerine yazmak bu aşamada ne kadar anlamlı bilemiyorum. Çünkü yazacağımız her şey, herkesin bildiği şeyler olacak.
Yine de bazı tespitleri not olarak düşmekte fayda var.
MORAL ÜSTÜNLÜK MUHALEFETE GEÇTİ
Cumhur İttifakı, bu seçimde oy oranı olarak olmasa da, moral olarak yenik çıktı. Moral üstünlük iktidardan muhalefete geçti. Seçim sonrası hâlâ bitmeyen tartışmalar muhalefeti daha da güçlendiriyor.
Sadece Ankara ve İstanbul değil, Antalya, Adana, Mersin gibi şehirlerin kaybedilmesi de burada önemlidir.
Bu illerin el değiştirmesi toplumda var olan sosyolojik bir itirazın ve değişim talebinin ifadesidir.
CUMHUR İTTİFAKI'NIN KAZANANI MHP OLDU
Cumhur İttifakı içinde seçimin galibi MHP, mağlubu AK Parti’dir. AK Parti'den MHP’ye belli bir oy kayması olduğu görülecektir.
Bunun sonucunda MHP, Cumhur İttifakı kapsamında olmayan illerden Erzincan, Karaman, Amasya, Çankırı, Kastamonu, Karabük, Bartın, Kütahya ve Bayburt'ta belediye başkanlıklarını kazandı. Bu sonuçla MHP, biri büyükşehir olmak üzere 12 ilde belediye başkanlığı kazanmıştır.
SEÇMEN STRATEJİK OY KULLANDI
Seçim sonuçlarına bakıldığında görülen önemli bir sonuç ise muhalefet partilerinin seçmenlerinin stratejik oy kullandıklarıdır.
Bu bize seçmenlerin oy kullanmayı sıradan bir eylem olarak değil, bağımlı ya da bağımsız olarak üzerinde düşünerek tercih yaptığını göstermektedir.
İMAMOĞLU’NUN DOĞUŞU VE YÜKSELİŞİ
Bu seçimi bu kadar tartışmalı hale getiren İstanbul’un henüz sonuçlanmamış olmasıdır. Seçim gününden bu yana Türk siyaseti, seçim sürecinde doğan Ekrem İmamoğlu’nun yükselişini izlemektedir.
İlk geceden itibaren sakinliği, sandığa ve seçmene sahip çıkışı, iletişim stratejisi, siyasal söylemi ile 24 Haziran gecesi yapılmayan her şeyi yaparak sadece CHP’lilerin ve ona oy verenlerin değil tüm Türkiye’nin takdirini kazandı.
Seçimi kazanmasına rağmen mağdur edilişi, iktidar tarafından yıldızı her gün daha da parlatılmaktadır. İmamoğlu mağdur edilerek, siyaseten daha da yükseltilmektedir. Ama bunda her şeyden önce bütün bu süreçteki samimiyetinin ve kendi gibi olmanın başarısı vardır.
İLK YENİLGİ VE DEĞİŞİM TALEBİ
Elbette bu seçimin en önemli sonucu, bugüne kadar tüm siyasal ve toplumsal meşruiyetini sandıkla elde etmiş AK Parti’nin ilk defa sandıkta sosyolojik bir itiraz ve bunun sonucu olan yenilgiyle karşılaşmış olmasıdır.
İfade ettiğim gibi bu salt Ankara ve İstanbul’la ilgili değildir. CHP ve Millet İttifakı’nın seçimi kazandığı illerin toplumsal katma değere katkısı, şehirleşme oranı, eğitim düzeyi gibi farklı kriterlere bakıldığında, AKP’nin aldığı yenilginin siyasal anlamı görülecektir.
Bu yenilgi sadece siyasal değil aynı zamanda sosyolojik bir itiraz ve değişim talebidir.
AK Parti’nin görmediği, görse de kabullenemediğini budur. Bu talep bir zamanlar kendilerinin taşıyıcılığına soyunduğu türden bir siyasal değişim talebine tekabül etmektedir.
Ancak siyasi iktidar bu değişim talebini görüp kabullenmeyi değil tersini seçti.
Seçim gecesinden bugüne, "3 bin 870 oyla kazandık" açıklamasından "geçersiz oylar sayılsın"a, "10 bin oy arttırdık, fark kapanıyor"dan "sandıkta FETÖ var"a, "yeniden sayılsın"dan "soyadından seçmeni tanıma"ya ve nihayet "seçim yenilensin"e savrulan bir AK Parti ile karşı karşıyayız.
Bütün bunlar Türkiye’yi yöneten siyasi partinin yapmaması gereken hatalardı ama yapıldı.
TEK AKLA MAHKÛM OLMANIN ÇARESİZLİĞİ
Belki burada sorulması gereken soru şu: Neden?
Bu kadar stratejik hata neden üst üste yapılıyor?
Bütün bu hataların yapılmasının tek nedeni, AK Parti’de ortak aklın yerini tek akla bırakmasıdır. Ve o tek akla mahkûm olan partinin, teslim olduğu akıl karşısındaki çaresizliğidir.
Partide ve parti çeperinde kümelenen medyadan STK’sına kadar herkes durum ne olursa olsun, o tek akla bakıyor. Tepki ve pozisyon, o aklın açıklamasına göre alınıyor. Bu durum, hiç kimsenin siyaseten inisiyatif almadığı bir siyasetsizlik halini ifade etmektedir.
Türkiye’de siyasetin alanı genişletme iddiasındaki partinin bizatihi siyasetsizliğe mahkûm olması tarihin garip bir cilvesidir.
Parti sözcüsünün görünürde entelektüel derinlik olduğunu düşündüğü cümleleri peş peşe sıralaması da ne yazık ki durumu kurtarmıyor. Bu yüzden parti ve çevresine kümelenen herkes, tek başına düşünmemenin, siyasal özne olamamanın çaresizliğini yaşıyorlar.
Bu gerçekten üzücü.
ÖZELEŞTİRİ ZAMANI
17 yıllık siyasi iktidarına, devlet ve kamusal alandaki bu kadar açık gücüne rağmen, yerel seçimde istediği başarıyı elde edemeyen siyasi iktidarın, çıkan sonuçlar üzerine düşünmesi sanırım kendileri için en anlamlı adım olacaktır.
Siyasal meşruiyetini toplum değil devlette arayan siyasal anlayış, siyaset yapma tarzı, kutuplaştırıcı ve ötekileştirici siyasal dil, toplumsal sorunları görmezden gelen siyasal öncelikler ve yine başta medya olmak üzere her alanda güç yoğunlaşması ve tekelleşme AK Parti için temel sorundur.
Şu çok açıktır; AK Parti yerel seçimde oransal olarak oy oranını korusa da, birinci parti olarak çıksa da toplumda bir değişim talebi kendini seçim sonuçları ile ortaya koymuştur.
Bütün mesele bu değişim talebini görmek ya da görmemek. Buna uygun pozisyon alıp, almamaktadır.