Demokrasi ve hukuk olmadan olmaz

Türkiye’nin gündemi İstanbul değil, yüksek işsizlik, yüksek enflasyon olmalı. Yüksek faiz oranları, ekonomik küçülme olmalı. Toplumda artan kutuplaşmanın nasıl azalacağı olmalı.

Dünün en önemli gelişmesi, TÜİK’in açıkladığı ocak ayı işsizlik rakamları oldu. Açıklanan rakamlar beklentilerin de üzerinde gerçekleşti.

TÜİK’in açıkladığı iş gücü istatistiklerine göre işsizlik geçen yılın aynı dönemine göre 3.9 puanlık artışla yüzde 14.7 olarak gerçekleşti. Yani işsiz sayımız bir yıl içinde 1 milyon 259 bin kişi artarak 4 milyon 668 bin oldu.

Bu rakamlar içinde en hazin olanı ise kuşkusuz genç işsizlerin oranı. Gençler arasında işsizlik oranı 6.8 puan artışla yüzde 26.7 oldu

Açıklanan verilere göre; tarım dışı işsizlik oranı 4.1 puanlık artış ile yüzde 16.8 olurken, 15-64 yaş grubunda bu oran 3.9 puanlık artış ile yüzde 15 olarak gerçekleşti.

İŞSİZ SAYISI ARTIYOR İSTİHDAM DÜŞÜYOR

İşsiz sayısı artarken istihdam edilenlerin sayısı da, bir önceki yılın aynı dönemine göre 872 bin kişi azalarak 27 milyon 157 bin kişiye, istihdam oranı ise 1.9 puanlık azalış ile yüzde 44.5 düştü.

Yine iş gücüne katılım ise bir önceki yılın aynı dönemine göre 387 bin kişi artarak 31 milyon 825 bin kişi, oran olarak ise 0.1 puanlık artış ile yüzde 52.2 olarak gerçekleşti.

Görüldüğü işsizlik rakamları yıldan yıla, aydan aya daha iyiye değil daha kötüye gidiyor. İş gücüne katılım oranı artarken, istihdam oranları düşüyor. Çünkü ekonomi büyümüyor.

KRİZ VAR HEM DE BÜYÜK

Ülkenin ekonomik alanda var olan bütün gösterge rakamları ülkede ciddi bir krizin varlığını gösteriyor.

Kıyaslama açısından iki örnek verelim. 2001 krizi öncesi 2000 yılında işsizlik oranı yüzde 6.5 idi ve 2001 yılında kriz oldu. Kriz sonrasında ekonomi yüzde 5.7 oranında küçülürken işsizlik yüzde 8.4’e yükseldi.

2007-2008 yılında dünyada yaşanan ekonomik krizin ülkemize yansıması 2009 yılında oldu. Ekonomi o yıl yüzde 4.7 oranında küçüldü. 2008’de yüzde 10 olan işsizlik oranı, 2009’da yüzde 13.1’e yükseldi.

Bu rakamları dün açıklanan TÜİK rakamlarıyla kıyasladığımızda, krizin daha derin olduğunu görürüz.

Türkiye geçtiğimiz yılın ikinci yarısından itibaren büyümüyor, küçülüyor. Bunu yükselen işsizlik rakamlarından da izliyoruz.

İşsizlik rakamlarının belirli bir trende yükselişi ve ekonomik alandaki durum ve beklentiler, Türkiye’nin bir süre daha büyüyemeyeceğinin işaretini vermektedir.

‘NEDEN’E ODAKLANMA ZAMANI

Büyümenin düşmesi, işsizliğin artması, faiz ve enflasyon oranlarının yükselmesi, döviz fiyatlarının artması ve bunun gibi tüm veriler birer "sonuç". Bunların hepsi, iktidarın izlediği siyasal tercihlerinin ve izlediği politikaların bir sonucu.

Bu sonuçları ortaya çıkaran temel neden ise iktidarın demokrasi ve hukuk kurularından uzaklaşması ve yeni siyasal sitemle keyfiliğin kurumsallaşmasıdır.

Bu durumu tamamlayan unsurlar ise, siyaseten ortak aklın devre dışı bırakılması, kendinden farklı düşünen, farklı siyaset öneren herkesi düşman, öteki, hain görülmesi ve bunun toplumu kutuplara ayırmak için iradi olarak kullanılmasıdır.

BİTMEYEN SEÇİM YAPMIŞLAR

Görünen o ki, yakın gelecekte de bu rakamların iyileşmesi konusunda, krizin sona ermesi konusunda çok umut görülmemektedir.

Bunu İstanbul seçimi sonuçları karşısında iktidarın ve onun siyasi ortağının izlediği yaklaşımdan görüyoruz.

Aradan 15 gün geçmesine rağmen seçimin bir şekilde sonuçsuz bırakılması, sonucun ortaya çıkmasının yeni yollarla sürekli ertelenmesi bu yaklaşımın açık ifadesidir.

Sonuçta İstanbul dahil tüm Türkiye’de seçimler yapıldı ve sonuçlandı, İstanbul hariç.

Hepimiz tüm meselenin 16 milyon oyu yeniden saymak olmadığını biliyoruz. Yoksa bu çoktan yapılır ve seçim sonuçlandırılabilirdi. Şu net, nedeni ne olursa olsun iktidar İstanbul’u kaybetmek istemiyor ve kaybetmemek için en azından şansını yeni bir seçimde denemek istiyor.

DEMOKRASİ VE HUKUK OLMADAN OLMAZ

Bu yaklaşım, demokrasi ve hukuk konusunda asgari standartlardan ne kadar uzaklaşıldığını da göstermektedir.

Oysa Türkiye’nin gündemi İstanbul değil, yüksek işsizlik, yüksek enflasyon olmalı. Yüksek faiz oranları, ekonomik küçülme olmalı. Toplumda artan kutuplaşmanın nasıl azalacağı olmalı.

Ve büyün bunların olabilmesinin ilk adımı yukarıda değindiğim gibi, bu sonuçları yaratan nedenin kabullenilmesi ve ona odaklanmak olmalıdır. Yani demokrasi ve hukuka dönüşe.

Bu iki konuda adım atılmadan içine düşülen krizden çıkmak kolay görünmüyor.

Muhalefetin yerel seçimdeki başarısı bu yüzden topluma umut veriyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Murat Aksoy Arşivi