ayşe düzkan
demokrasinin ötesinde ne istiyoruz, neden istiyoruz?
okumuşsunuzdur; özcan erbaş henüz 18 yaşındayken askerlerin açtığı ateşle vurularak öldü. erbaş, hakkari’nin derecik ilçesine bağlı birox köyünde yaşıyordu. tahmin edebileceğiniz gibi kürttü ve sınır ticareti yapıyordu. böyle riskli bir işle geçinmek zorunda olması da, ölümü karşısındaki sessizlik de kürt olmasıyla ilgili. hepimizin aklına aynı şey gelmiştir; roboski sürüyor ve son bulması kolay değil.
kürt meselesinin üç merhalesinden söz edebiliriz; kürt kimliğinin tanınması, kürtlerin siyasal bir özne olarak tanınması ve çözüm.
bu üç merhaleden ilkini geçtik. o sayede özcan erbaş’ın kürt olduğunu ve köyünün anadilindeki adını bilebiliyoruz mesela. ikinci merhalenin ise ta ortasındayız; kürtler siyasal bir özne olarak rüştünü, varlığını ispat etti ancak serbestçe siyaset yapmaları mümkün olmuyor. üstelik kürt hareketi, son on yılda, geçmişten daha fazla, türkiye siyasetinin kürt olmayanları ilgilendiren kısmında da önemli bir unsur haline geldi, içinde demokrasi geçen cephelerin, mücadelenin belirleyici unsurlarından biri oldu. tüm bu sebeplerle,artık kürt meselesini hep birlikte konuşmamız her zamankinden daha fazla gerekli.
çok sık tekrar edilen birkaç iddiayı sorgulamak istiyorum. bunlardan biri türkiye cumhuriyeti’nin dış politikasının bütünüyle kürtlere karşı, onları imha etme odağında şekillendiği iddiası. şüphesiz kürt düşmanlığı devletin temeline dökülmüş ve türkiye’yi yöneten siyasetin farklı kutuplarını –laikler ve muhafazakârlar- bir arada tutan çimentodur ama özellikle 2010’lu yıllarda dış siyasete, bölgede tekfirciliğe verilen destek ve yayılmacılık da damgasını vurdu, bu üç çizgi sık sık iç içe geçti.
ikinci tartışılmaya değer iddia kürt meselesinin türkiye’nin en önemli sorunu olduğudur. bir ülkenin en önemli sorununu hangi kriterle belirleyebiliriz? bir sorunun tarihi ne kadar eskiye dayanıyorsa o kadar önemli olduğuna dair yaygın inanca katılmıyorum. bence bir sorunun önemini belirlerken iki kriterden söz edilebilir; bunlardan ilki, bu sorunun çözülmesiyle başka sorunların da çözüleceği bir dinamik oluşması, kürtlerle ilgili böyle bir emare yok. ikinci kriter, bu sorunun çok fazla insanın hayatını etkilemesi. bu büyük ölçüde doğru; kürt meselesinin çözülmesi, başta sayıları 15 milyonu aşan türkiyeli kürtler (ve bölge kürtleri) hatta onlarla aynı coğrafyada yaşayan türkler ve tabii ki kürtlere karşı savaşta savaşmak zorunda bırakılan gençler açısından büyük bir değişikliğe sebep olur. ama özellikle son dört yılı göz önüne aldığımızda türkiye’de yoksulluktan etkilenenler, -yine ciddi bir kısmı kürt ve göçmen olmak üzere- çok daha geniş bir kesim. ancak neoliberalizmin geldiği aşamada, avrupa ülkelerinde bile yaygınlaşan yoksulluğun türkiye’de ortadan kalkması, kısa vadede gerçekleşmesi mümkün olmayan çok ciddi bir yapısal değişiklik gerektiriyor. o yüzden kürt sorununun, sistemsel bir değişiklik gerekmeden çözülebilecek meselelerin en büyüğü olduğunu söylemek bence daha doğru olur.
bu gerçeklik, başka politik hareketlerin başka alanlarda ve başka hedeflerle mücadele etmesinin önünde bir engel oluşturmaz, neden oluştursun? tam aksine, herhangi bir toplumsal hareketin sisteme ve/veya devlete karşı kazandığı başarı, başka muhalif hareketlerin de önünü açar, onlara hareket etme alanı sağlar.
devleti kuşatan siyaset kürt meselesinin çözümünü, kürtlerin bir siyasal özne olmasının önüne geçmek olarak tanımladı. kimilerinin kibarca güvenlikçi politikalar olarak ifade ettiği, daha yaygın bir biçimde terörle mücadele olarak tanımlanan, seçilmiş yerel yöneticilerden gazetecilere binlerce insanın tutuklanmasını da içeren bu siyasetin bir sonucu da toplumun önemli bir kısmının gerçeklerden bihaber bırakılması ve ırkçılıkla zehirlenmiş olması. kürt sorununun çözümünde, bunun değiştirilmesi de önemli bir rol oynar. hepimiz açısından önemli ikinci nokta, dilden müziğe, tarihe kadar birçok alanda kürt kimliğine dair kazanımların korunması ve kürt öznelerin siyaset yapma hakkının savunulması.
devrimci sosyalist bir hareket sosyalist devrimi hedefler ama bu, sendikal mücadele içinde yer almayacağı ya da bulunduğu ülkedeki baskı rejimine karşı mücadele etmeyeceği anlamına gelmez. tarih bize, sendikal mücadelenin de, faşizme karşı mücadelenin de bizzat kapitalizmi ortadan kaldırmayı hedefleyen hareketler ve militanlar tarafından yürütüldüğünü gösterdi. farklı devrimci hedefleri (sosyalizm, komünizm, demokratik konfederalizm…) olan hareketler, devrimci hedefleri olmayan hareketler ,kürt meselesinin çözümü için tabii ki bir araya gelebilir. ama üzerinde durmamız gereken iki nokta var. bugün kürt meselesiyle ilgili en fazla konuştuğumuz, duyduğumuz şey kürtlerin bir siyasal özne olarak siyaset yapma hakkına ilişkin talepler; daha somut olarak ifade edersek siyasal baskı; sık kullanılan ifadeyle siyasi kırım! ama somut bir çözüm önerisinin topluma sunulması en az siyasi kırıma karşı çıkılması kadar önemli çünkü toplumu bu baskıya karşı çıkmaya ikna edecek olan da o çözüm önerisi. barış, silahların susması, müzakere çok önemli olmakla birlikte bir talep sayılamaz; toplumun, kürt siyasal öznesinin o müzakere masasına hangi taleplerle oturacağını bilmeye ihtiyacı var. kürt meselesinin çözümü demokrasi mücadelesinin sınırları içinde tanımlanamaz, demokrasi mücadelesi ancak yukarıda ikinci merhale olarak anlatmaya çalıştığım siyasal öznenin önünü açabilir. (selahattin demirtaş, geçtiğimiz günlerde 45 farklı kişiden alınan sorularla bir+bir’de kendisiyle yapılan röportajda, https://www.birartibir.org/a-dan-x-e/947-teklige-karsi-cokluk demokrasinin esas olarak mücadelenin önünü açacağını benden ok daha başarılı bir biçimde vurguluyor.) bu talepleri biçimlendirirken bölgesel olanla, ulus-devlet sınırları içinde olanı ayırabilmek gerek. şunu da hatırlatmak gerekiyor; bu çözüm önerisi, toplumun tamamının kabul edebileceği sınırlarla tanımlanamaz ama toplumun kürt meselesine aşina olan kesimlerini ikna edebilecek bir çerçevede ifade edilmesi, farklı araç ve yöntemlerle geniş kitlelere ulaştırılması her şey bir yana halkçılığın bir gereği bence. özellikle geçtiğimiz çözüm süreci bize, emekçi kitlelerin sahip çıkmadığı bir müzakerenin egemenlerin kontrolünde ve son derece kırılgan olduğunu gösterdi.
bugün kürt hareketi türkiye muhalefetinin en değerli parçalarından biri; türkiye’de ve bölgede, gücü, esnekliği, kararlılığı, modernleşme konusundaki özgün yaklaşımı, -kendi adıma önemli bir kısmını benimsemesem de- zengin fikir dünyasıyla müstesna bir yeri olduğuna şüphe yok. bu çözüm önerisinin şekillendireceği talepler, onu türkiye solunun, muhalefetinin ya da demokrasi cephesinin bir parçası olmanın ötesine taşır, muhalefetin kalanıyla bağını kurar.