İlker Demir
Devlet ittifakları bölücü mü?
CHP, İYİ Parti, SP ve DP ittifak kurdu, HDP ittifakın dışında kaldı.
Her sınıf ve tabaka kendi temsilcileri söz ve karar sahibi olsun istiyor.
Gayet doğal değil mi, yadırganacak ne var bunda?
HDP antidemokratik devlet yapısını değil, halkların ekonomik, siyasal ve kültürel haklarını savunuyor.
Dolayısıyla HDP, doğal olarak devlet ittifakının dışında kalıyor.
Unutulmamalı ki, bu ittifak Kürd kimliği yasal platformda söz ve karar sahibi olmasın diye devletin fiziki operasyon sürdürdüğü şartlarda kuruluyor.
Kuruluş, siyasal nitelik ifade ediyor.
Buraya nasıl gelindi?
Kürd yasal ve demokratik mücadelesini tırpanlamak için gerekçeler üretildi ama gerekçelerin bahane olduğu bir bir ortaya çıkmadı mı?
Demokrasi karşıtı güçler hala bahane olduğunun ortaya çıkmasına rağmen gerekçe uydurmaya devam ediyor.
Ama herkes birbirinin ve pratiğinin ta tarihten beri tanıdığı; bir sürpriz yok, abartmanın da alemi yok.
Ancak öyle abartılıyor ki, edilen iyi niyetli yorumlar, bazen farkında olmadan bilimsel rotadan çıkıyor, insanın, o arabesk kokulu replik gibi "nefret et ama acıma!" diyesi geliyor.
Kısıtlı bilgilerle 'iyilik' için bile olsa, "kalem kırma"mak gerekiyor.
Sadece bu da değil, bazı yorumlar insana Sakallı Celal'in çok sık anılan şu sözünü de hatırlatıyor: "Bu kadar cahillik ancak tahsille mümkündür."
Eleştirilerde teorik donanım sınıfı geçemiyor, ama her meselede doğru olduğu gibi bu konuda da doğru bilinen yanlışları kişiselleştirmeden düzeltmek gerekiyor.
Milliyetçilik kavramı kültürel ve toplumsal olarak yaşasa da artık tarih, özellikle yaşayan milletler nezdinde; çünkü yeri sermaye sınıfında ve sermayenin dini, imanı, milliyeti yok, siyasallığı işlevsiz.
Milliyetçilik artık devlet nezdinde sadece halkı zaptı raptında tutup, çıkarları için kullandığı bir hassasiyetten öte anlam taşımıyor.
Esasında milliyetçilik sermayeden çok solun önemsediği bir olgu.
Sol, milliyetçiliğin devlet tarafından halka silah olarak kullanılmasına karşı çıkıyor, üstü örtülü kültürel değerleri bile açığa çıkarmayı, geliştirmeyi, korumayı, tarihe ve kültüre bir görev biliyor, zenginlik sayıyor, ona göre davranıyor.
Sol siyasal hakkın tüm milliyetler için geçerli olduğunu kayıtsız şartsız kabul ediyor ve siyasal sönümlenme ve daha üst değerlere yolculuğun yaşanarak sürmesini savunuyor.
Sol milliyetçiliğe ezilenin masumiyeti ve mutlak haklılığı zaviyesinden bakıyor.
Devlet ve partilerinin milliyetçiliği, bir bölücülük değil, Türk milliyetçiliğini kullanarak diğer milliyetlerin değerlerini inkar etmek ve sermaye egemenliğini pekiştirmek oluyor.
Türk milliyetçilerinin gerçekleri inkar için kendilerinin kullanılmasına izin vermemesi gerekiyor.
Bu bağlamda, devlet partileri, HDP Kürd partisi, alerjik, cüzzamlı vs diye değil, kimlik hakkını tüm öğeleriyle savunan ve sermayenin/devletin egemenliğine karşı niteliğinden ötürü dışlıyor, ittifak dışı tutuyor.
Kimileri, "6 milyon oyu nasıl hesaba katmazsınız ey akılsızlar, eksik demokratlar" diyerek, farkında ya da değil, kimliği atlayıp oy kaybı/kazancı hesabıyla, ölü sayan egemenlikçi aritmetik muhakeme diliyle savunuyor.
Bu durumda 'benden nefret et ama bana acıma' mı, 'bu kadar cahillik tahsil ile mümkündür' mü, ne demek gerekiyor?
Tabi bu arada "Yaşasın; HDP dışlanıyor, iyi ki dışlanıyor! Hoş geldi sefa geldi. Aksi olsa kuşku gelirdi." demek de hem doğru hem kolay.
Ama kazın ayağı öyle değil, halkın partisi sadece dışlanmıyor politik iklim halka, özellikle de demokrat Kürde politikayı yasaklamaya gidiyor.
Çünkü HDP'nin ittifak dışı kalması, rejim seçiminde de oydaşmak istenmediğini veya mevcut partilerin rejim seçimini çok önemsemediklerini, çok gericileştiğini, burjuva demokrasisini dahi istemediğini gösteriyor.
Devletin burjuva anlamda demokrat bir partisinin ve yöneliminin olmaması, maalesef seçimin demokratik rengine gölge ve özellikle ikinci tura öfke düşüyor.
Ama halk devletten soğukkanlı, daha sorumlu.
Hak, hukuk, adalet arama ve demokrasiyi kurma işi HDP ve dostlarına düşüyor, ilk turda mutlaka HDP'ye oy vermek gerekiyor.