Diktatörün kovuluşunun 40. yılı

Davullar çalınıyordu Buenos Aires sokaklarında. Çok keyifli hava, kolay değil diktatör kovmuşlar, yargılamış, hapse atmışlar, az çok. 12 eylül, cuntasının üzerinde ne kadar geçti ve neden hala davullar çalamıyoruz peşinden?

Davullar çalınıyordu Buenos Aires sokaklarında. Öyle 50-100 kişi filan da değil, binlerce insan, Plaza da Mayo meydanına akıyordu, klasik deyimle. Büyülü bir etkisi var davulun, herkesi sürüklüyor peşinden, küçüklü büyüklü davullar ve çeşit çeşit, trampet ve borazanları var bazılarının. Hepsiyle dans edenleri tabii ki, çok keyifli hava, kolay değil diktatör kovmuşlar, yargılamış, hapse atmışlar, az çok…

Fotoğraf: Ebru Karaibrahimoğlu

Kaybedilenlerin fotoğrafları var her yerde, 30 bin kişi. Uçaklardan okyanusa attılar, bir uyuşturucu ile bayıltıyorlardı, henüz uçaktan atmadan önce ve ayaklarına ağırlık bağlıyorlardı. Sonra üşendiler okyanusa biraz açılmaktan, belki de askeri uçağın yakıt parası çok gelmiştir ama daha çok iş yapmak için bence, o zaman Uruguay ile arasında ki deltaya attılar, fazla uzağa gitmeden. Kıyılara vurdu ölü çocuklar ve bazıları ağaçlara takıldı kaldı. ‘Üç nesil düşünen insanı yok ettik, bir daha devrim filan olmaz’ dedi generaller. Şimdi davullar çalınıyor katillerin ardından.

Fotoğraf: Ebru Karaibrahimoğlu

Henüz 6 yıl önce uçakların pilotları yargılandı 30’ar yıl aldılar. İnsan hakları suçlarında zaman aşımı olmaz dedi yeni yasa. Şimdi peşlerinden çalınan davulları pek duyamıyorlardır, cezaevlerinde.

Alçaklardan hesap sorulması, insanın içini biraz ferahlatıyor değil mi ?

Hah gördünüz, gördünüz gününüzü demek geliyor insanın içinden…

Kayıp çocukları, aileleri daha coşkuyla karşılanıyor meydanda, neredeyse herkesten daha gençler taşıdıkları fotoğraftakiler, çok güzel insanlar fotoğraflardakiler, gerçekten güzeller, bizim kayıplarımız gibi...

Diktatörler de iktidar iktidar bakıyorlar, altlarında katil yazan karton pankartlarda, erkek, kibirli ve başkan gibi bakıyorlar, bilirsiniz…

Fotoğraf: Ebru Karaibrahimoğlu

Hijos- yani kayıp çocukları eylemler yapıyordu. Mesela bir yaşlı tonton amca, eski işkenceci, bahçesinde çiçek suluyordu, genç dalları buduyordu ve mutlaka zararlıları da imha etmek için bir şeyler yapıyordu. Hijos- kayıp çocukları onun evinin önünde toplanıyor, bu işkenceci diye teşhir ediyorlardı. Çarşıya-pazara çıkamıyordu, alçak…

Havai fişekler atıyordu bazıları, küçük kamyonetlerin üzerinde konserler verenler vardı, bir köşe başında, asfaltın ortasında, metal, rock ve her şey ve yolun kenarında tişörtler satılıyordu, üzerinde ‘Nunca Mas- Bir daha Asla’ yazan…

12 eylül, cuntasının üzerinde ne kadar geçti ve neden hala davullar çalamıyoruz peşinden?

Hiç kovamadığımız için olabilir mi?

Fotoğraf: Ebru Karaibrahimoğlu


Metin Yeğin: Yazar, belgeselci, sinemacı, gazeteci, avukat, seyyah... CNN-Türk, NTV, Kanal Türk, Al Jazeera, Telesur televizyonlarına 200'e yakın belgesel ve kurmaca filmler yaptı. Türkiye'de Cumhuriyet, Radikal, Birgün, Gündem; Gazeteduvar, dünyada, Il manifesto, Rebellion gazetelerine köşe yazıları yazdı. Dünyanın sokaklarını anlattığı 10'dan fazla kitaba sahip. Birçok ülkede kolektif çalışmalara katıldı, kooperatif örgütlenmelerine öncü oldu. Ekolojik direnişlere katıldı, isyanlara tanıklık etti.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Metin Yeğin Arşivi