Koray Düzgören

Koray Düzgören

Dışarda indirilen yelkenler, içerde muhalefete kaldırılan sopalar!

Dışarıda hamasi başarı hikayeleri yazamayan bir iktidarın içerde yükselen muhalefete karşı daha da serleşeceğini tahmin etmek zor değil.

AKP iktidarı, ABD’de Joe Biden’in başkanlık seçimlerini kazandığı kesinleşince "eyvah ters yöne gidiyoruz" deyip panikle U dönüşü sinyalleri vermeye başladı. Sağa sola, henüz içi doldurulmamış barışçıl mesajlara ilişkin farklı yorumlar yapanlar var.

Ama olup biteni en iyi, ‘Yelkenleri indirme!’ özdeyişi açıklıyor.

Malum, yelkenleri suya indirmek, ‘ısrardan, iddiadan, direnmekten vazgeçip karşısındakinin dediğini kabul etmek; yüksekten atıp tutmayı bırakarak yumuşamak’ anlamına geliyor.

‘Yüksekten atıp tutmayı bırakarak yumuşamak’ deniyor ama söz konusu bu iktidar olunca biz bunu ‘yumuşamış gibi görünmek’ olarak değiştirebiliriz.

Nitekim iktidarın, Biden dönemine hazırlık olarak nitelendirilen yeni ‘ılımlı’, ‘yumuşak’ ve ‘barışçı’ mesajlarına pek kimsenin güvendiği yok.

Asıl amacı dışarısı olan içerdeki reform söylemleri, ne içerideki seçmene ne de iktidarın düne kadar kavgalı olduğu bazı ülkelere ve AB gibi uluslararası kuruluşlara inandırıcı gelmiyor.

Son günlerde muhaliflere yönelik dehşet verici şiddet uygulamalarına, bu olaylara karşı iktidarın adeta saldırıları destekleyen suskunluğuna bakıp, içeride de bu reform söylemlerini ciddiye alan pek yok.

İktidar reform dedikçe gözaltılar, tutuklamalar, yargı saldırıları bir çığ gibi büyüyor. Bu şartlarda özellikle hukuk reformu açıklamalarının bir değeri olabilir mi?

"BARIŞ ÇAĞRILARI GÜZEL AMA UYGULAMAYI GÖRELİM"

Dışarda ise, bu ‘sözde’ yumuşak mesajların muhatabı olan yetkililerin diplomatik bir dille temkinli davrandıklarını ve bu amaçla Brüksel’e gönderilen Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’na, "Bu laflar güzel ama uygulamayı görmek zorundayız" dediklerini biliyoruz.

İktidarın asıl amacının Biden dönemine hazırlık yapmak ve onlarla aynı frekansta olunabileceği mesajlarını vermek olduğu herkes için ayan beyan ortada...

Haklarını yememek lazım. Saray’da görev yapan stratejistler, analizciler, danışmanlar, tehlike kokusunu çok iyi alıyorlar.

Biden yönetiminin Trump yönetimi gibi olmayacağını ve başta S-400 konusu nedeniyle olmak üzere yaptırımların derinleşebileceğini, Halk Bankası meselesinin gündeme gelebileceğini, Suriye meselesinde eskisi kadar rahat olamayacaklarını ve muhtemelen Suriye Kürtlerine karşı istedikleri zaman operasyon yapamayacaklarını tahmin ediyor olmalılar.

Avrupa’ya karşı da, söz gelimi Doğu Akdeniz ve Libya meselesinde öyle meydanı fazla boş bulamayacaklarının da farkındalar.

Saray’ın danışmanları, şu gerçekleri de iyi kavramış olmalılar:

Washington, Rusya liderliğinin desteğindeki otokratlara karşı mesafeli duracağı mesajlarını şimdiden vermeye başladı. Trump’ın ağzına almadığı demokrasi ve insan hakları gibi söylemler en azından öne çıkarılacak gibi görünüyor.

Ahbap çavuş ilişkilerinden nemalananlar için de durum sanki zorlaşacak.

Biden yönetimi; Avrupa Birliği, NATO ve uluslararası örgütlerle yakın işbirliği ve ilişki içinde olunacağını açıkça ifade ediyor...

AB’nin de ABD’nin desteğini şimdiden arkasına aldığı görülüyor. Dolayısıyla Ankara, AB ile çatıştığı zaman ABD’yi de karşısına almış olacak.

ASKERİ GÜCE BAŞVURMA TEHDİTLERİ ARTIK KOLAY DEĞİL

Artık öyle yüksekten atıp tutma, efelenme, hakaret ve gerektiğinde askeri güce başvurma tehditleri pek kolay olmayacak gibi görünüyor.

Bunun belki de ilk örneğini S-400 meselesinde göreceğiz.

Çünkü ABD’nin yeni Dışişleri Bakanı Blinken, daha koltuğuna oturmadan, Türkiye'nin Rusya'dan S-400 alımına ilişkin bir soru üzerine "Bir stratejik, sözde stratejik ortağımızın en büyük stratejik rakiplerimizden biri olan Rusya'yla bilfiil aynı çizgide olması fikri kabul edilemez" dedi. Blinken "Sanırım öncelikle mevcut yaptırımların etkisini görmemiz gerekiyor. Ardından da daha fazlasının yapılmasına gerek olup olmadığını belirlememiz" gerekiyor diye ekledi.

Blinken, "Türkiye, birçok açıdan bir müttefikin davranması gerektiği şekilde davranmıyor. Bu, bizim için çok ama çok ciddi bir sorun. Bu konuda gözümüz açık" ifadesini kullandı.

NATO üyesiyken Rusya’dan S-400 alarak Batı dünyasına efelenen AKP iktidarı, Biden’ın ayak seslerini duyunca "Bizim yerimiz Avrupa’dır" mesajları vermedi mi?

İktidarın, artık ikili oynama şansının pek kalmadığı anlaşılıyor.

Tabii şu sırada iktidarın içte ve dışta en zayıf dönemini yaşadığını ve ekonomik anlamda Batı’nın sermayesine, parasına ve desteğine fena halde muhtaç olduğunu unutmamak gerekiyor.

Bir anlamda Erdoğan, iktidarını sürdürebilmek için ABD’nin ve Avrupa’nın, Batı sermayesinin desteğine ihtiyacı olduğunu gayet iyi biliyor.

Bu çaresizliği ona bazı istemediği şeyleri de yaptıracak. Hatta Doğu Akdeniz’de ve Yunanistan’la ilişkilerde bazı geri adımları atmaya başladığı ortada.

Erdoğan’ın son günlerde Libya konusunu ağzına bile almaması, Libya iç savaşında da ihvancı güçleri desteklemek amacıyla gönderdiği paralı cihatçı çetelerini geri çekmek zorunda kalacağının işareti sayılıyor.

İKTİDARIN DIŞARDA HAMASİ ZAFERLERE İHTİYACI VAR

Bunları istemese de inanmasa da yapmak zorunda kalabilir ama sürekli geri adım atan bir Erdoğan da iktidarda tutunamaz.

Çünkü bu iktidarın dışarıda attığı agresif adımların gerekçesi hep iç politika oldu.

Erdoğan her zaman bu yolla içerde hem muhalefetin milliyetçilik ve hamaset çizgisinde arkasında hizalanmasını sağladı hem de bu dış politika maceralarını milli başarı olarak ilan ederek kendi tabanını bir arada tutmanın bir aracı olarak kullandı.

Şimdi hamasete, dış başarılara, militarist maceralara en fazla ihtiyacı olduğu bir dönemde uslu bir çocuk gibi hareketsiz, eylemsiz nasıl kalacak?

Geçtiğimiz hafta Savunma Bakanı Akar’ı, Kandil’e, Sincar’a hatta Mahmur’a yönelik bir operasyona destek aramak amacıyla Bağdat ve Erbil’e gönderdi.

Bunu, iç politikada can simidi gibi kullanma niyetinde olduğu biliniyor ama Irak hükümetinin ve Kürdistan Bölge yöneticilerinin tam desteğinin sağlanabildiği kuşkulu.

Kaldı ki destek sağlansa bile artık o bölgeye yerleşmeye kararlı bir ABD yönetiminin bu operasyona karşı tepkisini de hesaba katması mutlaka gerekecektir.

Dışarıda yalan yanlış da olsa hamasi başarı hikayeleri yazamayan bir iktidarın içerde yükselen muhalefete karşı daha da serleşeceğini tahmin etmek zor değil.

Biden yönetiminin izleyeceği politikaların Türkiye’de de yankılanması kaçınılmaz görünüyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Koray Düzgören Arşivi