Mehveş Evin
Ekincigiller toplumun çok gerisinde kaldı
Kadına şiddeti durdurmak, cinsiyet eşitliği, haklar konusunda mücadele verilirken hep "toplum" adına bir takım ön yargılar öne sürülüyor:
"Erkektir, el kaldırır" veya "Bazı kadınlar şiddeti hak eder" gibi.
Ahmet Kural’ın Sıla’ya uyguladığı şiddet sonrasında da benzer ezberler karşımıza çıktı.
Bu ezberlere maalesef kadınlar da sahip çıkabiliyor. Kural hadisesinde Tuğba Ekinci, kadına şiddeti normalleştirerek hatta överek bir anda ilgi odağı oldu: Bu ülkede her yıl yüzbinlerce kadın fiziksel şiddet mağduruyken, her gün en az bir kadın tam da bu sebeplerle öldürülürken.
Ekinci ve medyada ilgi çekmenin yolları gibi konularla vaktinizi harcamayacağım.
Biraz aklı olan, böyle bir magazin figürünün kadın düşmanlığını körüklemesindeki arka planı zaten anlar.
Asıl mesele, ataerkinin ciddi bir sarsıntı, kriz geçirmesi... Bu büyük toplumsal değişimden muhafazakar kesimler de muaf değil: Kadına şiddet, eskiden olduğu gibi görmezden gelinemiyor. Üstelik kadınların eşitlik ve hak taleplerine erkekler de tahmin edildiğinden fazla destek vermeye başladı.
Bu gerçek, araştırmalarla destekleniyor. Ancak her ne hikmetse medyada neredeyse hiç yer almıyor. Benzer şekilde, kadın hak savunucularından ziyade kadın düşmanları ana akımda taç ediliyor.
Size bir haberim var: O günler geçti.
İKİ YILDA ŞİDDET ALGISINDA ÇARPICI DEĞİŞİM
Bu hafta ArtıTV’deki Söz Bizim programında çok değerli hak savunucusu konuklarım vardı: Gülsüm Kav, Hülya Gülbahar ve Berrin Sönmez.
Yayında avukat Gülbahar, Kadir Has Üniversitesi’nin her yıl yaptığı "Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Algısı" araştırmasından örnekler verdi. Sonuçlar, Türkiye toplumunun kadına şiddet ve eşitlik konusunda müthiş bir yol katettiğini gösteriyor.
"Çok önemli" gündemler arasında hiç konuşulmayan bu gerçekler, siyasetçisinden medyacısına, cinsiyet eşitliği konusunun nasıl ıskalandığının çarpıcı bir örneği.
Nasıl mı? KHAS araştırmasından, geçmiş yıllarla karşılaştırmalı birkaç sonucu paylaşalım:
- "Kadının toplumda yaşadığı en büyük sorun şiddettir" diyenler 2016’da yüzde 53 iken 2018’de yüzde 61’e yükseldi. (İkinci sırada işsizlik sorunu geliyor.)
- "18 yaşından küçükler hiçbir şartta evlendirilmemeli" diyenler: Yüzde 74.
- "Aile içi şiddet, boşanma için yeterli sebeptir" diyenler: Kadın (yüzde 75). Erkek (yüzde 65). Bu ifadeyi onaylayanlar, iki yıl önce ortalama yüzde 63 imiş.
- Araştırmada "anlamlı artış" olarak gösterilen bir başka ifade, "Boşanmış kadının iffeti eski kocasını ilgilendirmez". 2016’da yüzde 52 bunu onaylarken, 2018’de yüzde 75’e fırlamış.
ERKEKLER DE DAHA EŞİTLİKÇİ!
Boşanma ve şiddete dair algının kısa zamanda nasıl değiştiğini gösteren üç çarpıcı örnek vereyim:
- "Bir erkek, ailesinin dirlik ve düzeni için zaman zaman şiddete başvurabilir" diyenler, 2016’da yüzde 14 iken, iki yılda yüzde 5’e gerilemiş.
- "Ailenin devamı için gerekirse şiddet görmezden gelinir": İki yılda bu cümleyi onaylayanlar yüzde 18’den yüzde 7’ye düşmüş.
- "Evli bir çift, hiçbir şart altında boşanmamalıdır" diyenler 2016’da yüzde 17’deyken, 2018’e gelindiğinde yüzde 10’luk kesimin onayını almış.
Daha da ilginci, sadece kadınların değil erkeklerin de boşanma, şiddet, aile konusunda benzer değişimleri geçirmesi.
Kadın ve erkeğin toplumsal cinsiyet algısında da önemli bir değişim sözkonusu: Eşitlikçi algı, 2016’da ortalama yüzde 78.6 iken, 2018’de yüzde 85.4. Kadınların, erkeklere göre daha eşitlikçi yönde ilerlediği de not düşülmüş. (Raporun tamamı için: http://www.khas.edu.tr/cms/kadin/dosyalar/files/2018TCKAA-9mart2018-V2.pdf)
Velhasıl bu toplum, tüm hurafelere, devletin şiddet konusundaki eylemsizliğine, hakları tırpalanma çabasına, yargıdan medyaya cinsiyetçiliğe rağmen kısa zamanda büyük yol katetti. Kadın erkek eşitliğini savunanlar, şiddete karşı duruşta birleşenler, büyük çoğunluk.
Bu oran giderek artarken kimse "toplum böyle düşünüyor" mavalını okumasın.