Pelin Cengiz
Ekonomik istikrarsızlık off-shore yatırımları artırıyor
Geçen hafta itibariyle Paradise Papers olarak adlandırılan milyonlarca yeni belge, dünya elitlerinin, zenginlerin ve bazı siyasetçilerin vergi cennetlerindeki yatırımlarına ilişkin sırları ortalığa döküverdi. 13.4 milyon belgeden oluşan Paradise Papers, dünyanın en büyük off-shore hizmet sağlayıcıları olan Bermuda merkezli Appleby ve Singapur merkezli Asiaciti ile gizlilik politikası uygulayan 19 farklı vergi cenneti ve yargı yetkisi alanındaki kayıtları içeriyor.
Geçen yıl Panama merkezli hukuk firması Mossack Fonseca tarafından sızdırılan 11.5 milyon belgeden oluşan Panama Papers da, off-shore hesaplarla vergi kaçıran devlet liderleri ve politikacıları gözler önüne sermişti.
Bu ifşaatlar ilk olmadığı gibi belli ki son da olmayacak gibi görünüyor. Küresel krizin en derin yaşandığı yıllarda vergi cennetlerinde bulunan hesaplar çokça gündeme geldi, düzenlemelerin sıkılaştırılması için çabalar sarf edildi. OECD, o yıllarda vergi cenneti olarak nitelendirilen bölgelerle uluslararası vergi standartlarının dışındaki ülkelerin listelerini yayınladı.
Dünyanın en büyük bankalarından HSBC'nin İsviçre kolunun, farklı ülkelerden hangi varlıklı müşterilerin vergiden kaçırmasına ve para gizlemesine yardımcı olduğunu gösteren belgeler, Swissleaks adıyla yayınlandı. Yine o yıllarda ABD, binlerce zengin ABD vatandaşının vergi kaçırmasına aracılık ettiği için İsviçreli UBS bankasını o kişilerin listesini yayınlamaya zorladı.
Temel olarak, off-shore şirketleri ve yapılanmaları kullanmak uluslararası hukuku ihlal anlamına gelmiyor. Birçok ülkede işadamları yönetilen kur rejimlerinden korunmak için paralarını off-shore şirketlerde tutmayı tercih ediyor. Bir şekilde bu şirketlerin yasal ve hukuki zemine uygun işlediğini düşünebiliriz. Yasal ama etik mi? Esas sorulması gereken soru bu.
Vergi ödemekten kaçınmak için küresel ekonominin bu gri alanlarına hala milyarlar akıyor. Panama Papers'ın sızdırılmasının ardından geçen yıl 300 ekonomist, siyasi liderlere hitaben vergi cennetlerinin kaldırılmasını talep eden bir mektup yazdı.
Vergi cennetlerinden en çok yoksul ülkeler olumsuz etkileniyor. Yoksullukla mücadele, gelir eşitsizliği gibi konularda çalışan Oxfam International'ın bu yılın başlarında yaptığı açıklama çarpıcıydı. İsviçre bankası Credit Suisse'den aldığı veriye göre, dünyanın en zengin sekiz kişisinin serveti, dünyanın yarısını oluşturan 3.6 milyar nüfusun servetine eşit.
Gelir eşitsizliğindeki bu hızlı yükseliş, yoksulluğa karşı verilen savaşı da olumsuz yönde etkiliyor. Zenginle yoksul arasındaki uçurum hızla büyüyor. En zenginler vergilerden kaçarken, eğitim, sağlık ve toplumların kırılgan kesimlerinin yaşam hakkının korunması gibi hizmetlerin bedelini vergisini düzgün verenler ödüyor. Bu durum, çağın en büyük adaletsizliklerinden biri.
Peki, bu vergi cennetlerinde ne kadar servet yatıyor? The National Bureau Of Economic Research (Ulusal Ekonomik Araştırmalar Bürosu) tarafından yakın zamanda yayımlanan (Who owns the wealth in tax havens) rapor ilginç istatistiklere yer veriyor. Ekonomistler Gabriel Zucman, Annette Alstadsaeter ve Niels Johannesen tarafından hazırlanan araştırma vergi cennetlerine yapılan yatırımları konu almış.
Yaptıkları hesaplamalarla, ülkelerin ulusal zenginliğinin haneler tarafından vergi cennetlerine yatırılan payı incelenmiş. Küresel servetin ortalama yüzde 10'u vergi cennetlerinde bulunuyor.
İskandinavya ülkelerinde bu sadece birkaç yüzdelik oranla ifade edilirken, Kıta Avrupa'sında yüzde 15, Rusya'da yüzde 50'lerde, bazı Latin Amerika ve Körfez ülkelerinde yüzde 60. Türkiye yüzde 20 civarında bir oranla listede yer alıyor. Kendi GSYİH'na oranla en yüksek vergi cennetine yatırım ise yüzde 70'ler civarında bir oranla Birleşik Arap Emirlikleri vatandaşlarına ait.
Araştırma, yüksek vergi oranları ve vergi yüküyle off-shore yatırımlarının doğrudan bir ilişkisi olmadığını gösteriyor. Bunun için de Danimarka, Norveç gibi vergi oranlarının yüksek olduğu ülkelerin yaptıkları off-shore yatırımlarının çok düşük miktarlarda olması örnek olarak veriliyor. Kişisel servet arttıkça vergisiz cennetlere yönelme, vergi kaçırma girişimleri fazla oluyor.
Diğer yandan, siyasi ve ekonomik istikrarsızlıkların da off-shore yatırımları artırdığına dikkat çekiliyor. Araştırmanın temel bulgularından biri bu, off-shore zenginliğiyle politik ve ekonomi istikrarsızlık arasında doğrudan bir bağlantı var. Bu da aslında ilk sıralarda yer alan ülkelerle sıralamanın en alt sıralarındaki ülkelere bakıldığında gayet açık görünüyor.
Gabriel Zucman, Guardian'a yazdığı makalede şu ifadeleri kullanıyor: "Vergi cennetleri de aynı iklim değişikliği gibi nesiller arası transferde zengini daha da zenginleştirirken, gençleri yoksullaştırmanın kökenidir."
Dolayısıyla vergi cennetleri, zenginin parasından daha çok para kazanma hadisesinin ötesinde bir içeriğe sahip. Yasal mevzuatlarla kısıtlamalar, denetimler, yaptırımlar getirmek belki mümkün olabilir. Ancak yasallığından, şeffaflığından öte, birileri zenginleşirken yoksulluğun ve eşitsizliğin daha da artmasına sebep olan bir ekonomik aktivitenin vicdanen doğru ve ahlaklı olduğu düşünülebilir mi?