En büyük Amedspor…

Beni yıllardır takip eden okuyucu dostlar yukarıdaki başlığı görünce “Hoppala sen Fenerbahçeliyim diyorsun ama geçmişte ‘En Büyük Bursaspor’ diyerek bir yazı yazmıştın” diyebilir. İzah edeyim...

"Tüm idealistler, hizmet ettikleri davaların her şeyden önce dünyanın tüm öteki davalarından üstün olduğunu düşünürler. Kendi davalarının biraz olsun başarılı olması için, bu davanın tüm öteki insan girişimlerine gerekli olan aynı pis kokulu gübreye açıkça ihtiyacı olduğuna inanmak da istemezler." Friedrich Nietzsche

Malumunuz efendim Meclis’e sansür yasası geldi. Artık yazıp çizmek daha da zorlaşacak. Bırakın makale yazmayı ya da haber yapmayı, sosyal medya paylaşımlarınız dahi hukuki dayanaklarla insan haklarına aykırı bir şekilde ceza almanıza vesile olabilecek. Bu manada yavaş yavaş yazı konularımı politik bir kıvamdan daha suya sabuna dokunmayan konulara kaydırmayı planlıyorum. Artı Gerçek yönetiminin bana ne kadar tahammül edeceğini bakalım göreceğiz.
Böyle otosansür yaparak yazmak tabii çok kolay olmayacak. Politika, adalet gibi konuların dışında bildiğim pek konu da yok aslında. Müzik, spor ve kalıbımdan anlaşılacağı üzere gastronomi başlıkları sanırım bundan sonra ana konularım olacak. Görünen o ki yılbaşına doğru topik nasıl yapılır üzerine bir yazı yazmak zorunda kalacağım.

Bugün biraz spordan dem vurayım. Doğma büyüme Kadıköy Modalı biri olarak genelde beni tanıyanlar sağlam bir Fenerbahçeli olduğumu bilir. Gerçekte bizleri yani Ermenileri tanıyanlar hemen yorum yapacaktır. Beşiktaşlı olan Ermeni çoktur. Hatta eskilerin deyimiyle Beşiktaşlı olmayan damat kabul edilmez. Anlayacağınız üzere Ermeni bir Fenerbahçeli olarak bu konuda da kendi toplumum içinde bile azınlıktayım.

Neyse konumuza döneyim. Siyasette aktif görev yapmadığım sürelerde Fenerbahçe’nin maçlarına giden ve çoğu zaman KOMBİNESİ olan iyi bir taraftarım. Bu sene de oğlumla birlikte Fenerium üst tribünden zor da olsa kombinemizi almayı başararak maçlarda yerimizi alıyoruz. Fenerbahçe bu sene şampiyon olur mu bilmem ama 15 yaşındaki oğlumla değişik duygular yaşadığımız hatıralarla dolu bir sezon oluyor.

Beni yıllardır takip eden okuyucu dostlar yukarıdaki başlığı görünce “Hoppala sen Fenerbahçeliyim diyorsun ama geçmişte ‘En Büyük Bursaspor’ diyerek bir yazı yazmıştın” diyebilir.

Efendim izah edeyim, o günlerde Beşiktaş-Bursaspor maçında Bursaspor, Beşiktaş’ın Çarşı grubu kurucularından Alen Markaryan’ın Ermeni olma hali üzerinden Beşiktaş’a nefret söylemlerinde bulunmuştu. Ben de Bursa’nın tarihinde barındırdığı Ermeni geçmişi üzerinden Ermeni kimlikli bir vatandaş olarak Bursaspor’u tutmaya başladığımı ironiyle yazmıştım. Eh ırkçı, faşist anlayışa sanırım en büyük ceza bu olmalı. Hele bir Ermeni’nin Bursaspor’u tutması nasıl kabullenilir ki? Hatta o yazımı o günlerde Bursa’da yerel yayın yapan bir site yayınlamıştı. Gelen yorumlar ülke sosyolojisini özetler nitelikteydi.

Gelelim Amedspor’a; Afyon Jandarma Komutanı’nın haberini paylaştıktan sonra sosyal medyada Ermeni Taşnak Partili olduğumdan tutun da Kürt kuyrukçusu olduğuma kadar nefret söylemlerine maruz kaldım. Yani bir Ermeni olarak Amedspor’un yaşadığı ırkçı yaklaşıma karşı verdiğim desteğe bile tahammül göstermekte zorlanılan bir atmosferi yaşadığımız günlerdeyiz.

Gerçekten spor gibi birleştirici yönü olan bir konuda bile yapılan ayrımcılığa ve devlette halkların imkanlarıyla görev yapanların söylemine karşı tepki vermek neredeyse suç olarak görülüyor. Kimliğiniz Ermeni ise ve siyasete de soldan bakıp itiraz ediyorsanız vay halinize…

Amedspor taraftar grubu doğal olarak o bölgede yaşayanlardan oluşuyor. Her spor kulübünü bir yandan da Sivil Toplum Kuruluşu olarak görürüm. Her kesimde (siyasi, sınıfsal ve kimlik açısından) tribünlerde yan yana oldukları kişilerle beraber renklerine gönülden bağlı olduğu takım için ses verilir. Bu duygu gerçekten tribünlere gitmeyenlerin kolay kavrayabileceği bir durum değildir. Takımınız gol attığında yanınızdaki tanımadığınız insanla kucaklaşabilirsiniz. Diğer yandan coğrafya içinde birlikte maruz kaldığınız konuları da sloganlaştırarak duyurabileceğiniz nadir yerlerdendir. Dolayısıyla aslında bir yanıyla toplumu anlamak adına Amedspor’un sloganlarını fark etmek çok değerli görülmelidir. Dışlanan, takımlar değil aslında ona gönül verenlerdir. Dışlamayı ve ceza kesmeyi çözüm görmek inanın karmaşalara sebep olur. Tarihi çok eski olan kulüpler büyük bir kültürü de geleceğe taşır. Ne acıdır ki Amid – Amed adı bugün illegal bir ad gibi lanse edilir oldu. Aksine Asurilerden kalma bu adı kullanmak özünde geçmişin kültürel yansımasını ifade ediyor. Bizim gibi o coğrafyanın yerli halkları açısından da yakın tanıdıklarımızın yaşadığı bir yer duygusunu barındırıyor. Bu nedenle doğal olarak Amedspor gibi takımlara büyük bir sempati besliyoruz.

Geçen günlerde yine ezber bozan bir haber okuduk. Yunanistan’ın köklü kulübü olan AEK, yani Athlitiki Enosis Konstantinopoleos takımı yeni stat açılışını horonlarla yaptı. Takım Pera kuruluşlu bir takım olmasının yanı sıra Eski Yunanca adı olan İstanbulspor takımı gibi sarı siyah renkleri taşıyor. Göç ettikleri yerde, Yunanistan’da geldikleri coğrafyanın kültürünü de yaşatıyorlar. Yunanlar ve hatta Ortodoks Hristiyanlar için kutsal olan Ayasofya adını stada vermeleri bir yandan da büyük bir özlem ve üzüntüyü sembolize ediyor. Yunanistan iktidarının ateşi iyice körüklediği ve Türkiye ile ilişkilerinin kötü gittiği bu dönemde stat açılışında yaşananlar boyalı medyada skandal olarak nitelendirildi. Aslında hafızalarda olan kültürel geçişlerin tek bir millete ait gibi ifade edildiği sistemsel tarih anlatımını bozan bir fotoğraftı sadece. Ve bundan rahatsızlık duyuldu. Aslında skandal falan yoktu. Ezber bir anlığına bile olsa bozuldu.

Uzun lafın kısası aslında gerçekten her yönden dünya, bölgemiz ve özelinde yaşadığımız ülkede ırkçılık artıyor. Erkin kendinden olmayanı görmekten rahatsız olduğu ve tekçi anlayışın kol gezdiği bir dönemden geçiyoruz.

Biz Az bırakılanların tarihinde kötü bir anı olan Şükrü Saraçoğlu adını taşıyan Fenerbahçe stadına bu hafta Rum Kesimi takımı olan AEK LARNAKA takımı geliyor. Açıkçası bu maç her açıdan önemli. Ben ve oğlum statta yerimizi alıp Fenerbahçe’yi destekleyeceğiz. Hadi ırkçıları rahatsız edecek bir bilgi daha vereyim. Fenerbahçe’nin ilk marşının güftesi ve bestesi, İstanbul'daki ilk orkestranın kurucu şefi olan Ermeni müzisyen Krikor Sinanyan’a aittir. Son dönemlerde hatırlanan marş belki statta çalınır ve aslında coğrafyanın tüm renklerini taşıyan köklü kulüp olma hali de tekrar hafızaya yazılır. (Bu besteyi hatırlatmış olmam muhtemelen yine birilerini rahatsız edecek.)
Bu hafta yazımın sonunda iktidar yapılarının çıkarmak için uğraştığı yeni medya yasasının içinde barındırdığı tehlikeleri vurgulamak istiyorum. Sosyal medyada paylaşım yapanlardan tutun da objektif haber yapanlara kadar herkes yeni yasadan fazlasıyla etkilenecek. Zaten tutukluğu devam eden medya emekçilerinin yaptıkları haber yüzünden yargılandıklarını da unutmamak lazım. YENİ SANSÜR YASASINA HAYIR!

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi