Eser Karakaş
Enflasyon çok yüksek ise devlet yok demektir
Devletin ekonomi ile ilişkisinde iki temel kurum var.
Birincisi Merkez Bankası, ikincisi ise bütçe.
EPDK, Kamu İhale Kurumu, Rekabet Kurulu da önemli kurumlar ama öncelik Merkez Bankası ve bütçede
Bu iki kurum iyi yönetiliyorlar ise o ülkede enflasyon olmaz ya da çok düşük olur.
Bu iki kurum, Merkez Bankası ve bütçe devletin en temel kurumları.
Merkez Bankası ve bütçe iyi yönetilmiyorlar ise o ülkede devlet çalışmıyor demektir.
Devletin çalışmadığı, iyi yönetilmediği ülkelerde çok yüksek enflasyon oranları var.
Enflasyon oranı Türkiye’den yüksek (%48.69) ülkeler Venezuela, Lübnan, Zimbabve, Sudan, Arjantin, Surinam, Suriye gibi ülkeler.
Bu ülkelerin hiçbirinde, belki bir ölçüde Arjantin hariç, bugün itibariyle bir devletten bahsetmek pek mümkün değil ve zaten 3 Mart Perşembe günü Şubat ayı enflasyonu açıklandığında en yüksek enflasyonlu ülkeler sıralamasında Arjantin’i de sollamış olacağız.
Merkez Bankasının ve devletin enflasyonla ilgisi para arzı ile para talebi arasındaki dengede yatar.
Bir ülkenin enflasyon oranı o ülkedeki para arzı ile para talebi arasındaki farktır .
Enflasyon eşittir para arzı eksi para talebi.
İyi ve etkin işleyen bir Merkez Bankasının görevi para arzını para talebi düzeyinde tutmaktır ve bu arada da özellikle faiz oranı enstrümanını kullanarak para talebini kontrol etmektir.
Para arzını para talebi düzeyinde götürürseniz o ülkede enflasyon çok düşüktür, tek haneli değil, yüzde iki ya da üç düzeyindedir (çok özel konjonktürler dışında)
Enflasyon çok yüksek ise, ülkemizde olduğu gibi yüzde ellilere gelmiş ise, para arzı ile para talebi arasında makas açılıyor demektir ve bunun en büyük sorumlusu Merkez Bankası yani devlettir.
Erdoğan’ın faiz takıntısının enflasyona büyük etkisi sadece kurlar üzerinden değil aynı zamanda para talebi üzerinden de yaşanmaktadır, faizler olağan yöntemlerle yükseltilmediği ölçüde TL talebi de düşmekte, çok faktörlü analizi gereken para arzı da zaten artmaktadır ve ortaya çok yüksek bir enflasyon oranı çıkmaktadır.
Devletin ikinci önemli ekonomik enstrümanı bütçedir.
Yirmi senelik AKP iktidarının muhtemelen en önemli başarısı bütçe disiplinin sağlanmış olması idi, "idi" diyorum çünkü artık bu mali disiplin de çöpe atılmaktadır.
Gıda ürünlerinde KDV’nin yüzde bire düşürülmesine bir itirazımız yok ama bu vergi kaybının mutlaka dolaysız vergilerde bir artış ile, vergi sistemindeki her türlü muafiyet ve istisnaları azaltarak, bir skandala dönüşmüş basit usulü kaldırarak telafisi gerekmekte idi.
Mesele sadece gıda ürünlerinde KDV’yi yüzde bire indirmek değildir, iktidar her soruna bütçenin gelir kaleminde bir azalmaya neden olacak yöntemlerle yanıt vermek istemektedir.
Kur korumalı TL mevduat meselesi de yine bütçe gelirleri üzerinden çözülmek istenmektedir.
Evet doğrudur, kurlarda bir nispi istikrar görülmektedir ama bunun nedeni her aklı başında iktisatçının söylediği gibi faizlerin dolambaçlı yöntemlerle, vergi mükellefine yaslanarak arttırılmasıdır.
Lütfen "faizler artmadı ki" demeyin, faizler yükseltildi ama çok kötü yöntemlerle yükseltildi, normal durumlarda faiz artışı finansal kesimden karşılanırken şimdi bu yük maliyeye yani vergi mükellefine ödetilerek karşılanmaktadır ve bu faiz artışı ucu açık bir faiz artışıdır.
Merkez Bankasını önemsizleştirerek, politika faizini düşürerek ya da sabit tutarak yani Merkez Bankası devre dışı bırakılarak elde edilecek yegane sonuç çok yüksek enflasyondur.
Bütçe açıklarını da ister borçlanarak ister monetizasyonla kapatın (muhasebe anlamında bütçe denk olmak zorundadır), para arzı yani enflasyon arttırılmaktadır.
Çok net söylüyorum, enflasyon oranının ucunu serbest bırakıldığı bir ülkeyi on yaşında bir çocuk da yönetir.
Çok yüksek enflasyon oranının dış kaynaklı olduğunu söylemek de cehalet, zeka ve kötü niyet sorunudur.
Enflasyon dış kaynaklı ise peki o zaman bunu söyleyenler neden enflasyonda en kötü sekiz ülke arasındayız sorusuna da cevap vermek zorundadırlar.
Şayet zerre kadar insanlıkları varsa.
Önemli olan bir ülkeyi çok düşük enflasyon (yüzde iki ya da üç mesela) oranı ve çok düşük bütçe açığı (yüzde iki ya da üç yine) ile yönetmektir.
Gerisi boş laftır.