Eser Karakaş
Erdoğan’ın yakınlarına neden hep kamu bankaları kredi veriyor?
Basından öğreniyoruz, Torunlar Holding Halk Bankasından 750 milyon TL kredi kullanacakmış.
Karşılığında da Mecidiyeköy’de inşası esnasında on işçinin asansör kazasında öldüğü iki milyar TL’lik binayı ipotek olarak gösterecekmiş.
Bildiğim kadarıyla Torunlar Holding’in yönetim kurulu başkanı Erdoğan’ın İmam Hatip lisesi sınıf arkadaşı.
Bu bir suç değil tabii.
Basına yansıdığı kadarıyla kredi-teminat ilişkisi de bankacılık ahlakı sınırları içinde gözüküyor(!).
Yani durum Ziraat Bankası’nın Demirören Holding’e basın kuruluşlarını satın alması için sağlanan kredi koşulları kadar karanlık değil.
Ancak, birileri, mesela bir gazeteci, bir finans hocası bu kredinin detayları hakkında soru yönelttiği zaman da yanıt şöyle: Bu bir ticari kredidir, ticari sır kapsamındadır.
Olağanüstü dangalak bir yanıt.
Bir vergi uzmanı arkadaş yaptığı bir araştırma ile son on beş senedir kamu kuruluşlarına görev zararı adı altında bütçeden tam 665,5 milyar TL aktarıldığını ortaya koyuyor.
Bu görev zararı adı altında kamu kuruluşlarına aktarılan bütçe gelirlerinin önemli bir bölümü de kamu bankalarına gidiyor, nedeni de iktisadi rasyonel dışında kriterlerle, mesela Erdoğan’a yakınlık nedeniyle kamu bankalarından verilen krediler.
Bir kredinin nihai yükü vergi mükellefine gidiyor ise bu kredinin ticari sır niteliğinde olduğunu iddia edebilmek için ancak büyük bir yolsuz olmak gerekir.
Son iki senedir de bütçe literatüründe "görev zararı" ibaresinin "görev harcamalarına" dönüştürülmüş olması da çok gırgır.
Mesela Ziraat Bankasının Demirören Holding’e verdiği ve şimdi teminatı sıfır olan yedi yüz elli milyon dolarlık kredinin ticari sır niteliğinde olduğunu iddia edebilmek mümkün müdür?
Demirören Holding’e verilen ve tamamen yolsuzluk niteliğinde olan bu kredinin yükü çok kısa vadede vergi mükellefi üzerinde kalacaktır, insan utanır bu kredinin ticari sır niteliğinde olduğunu söylemek için.
Bu sorunun aşılması için tek çözüm Erdoğan, Ziraat ve Demirören için Katar’dan Ziraat’e bir milyar dolarlık bir kıyaktır, başka yöntem aklıma gelmemektedir; Demirören Holding’in bu krediyi kendi kaynaklarıyla ödeyeceğini düşünen var mı aramızda?
Ancak, söylenebilecek şudur: Bu Ziraat-Demirören kredisi tam bir görev zararı çünkü Demirören Holding’in medyası çok çirkin gazetecilik yapmak için görevlendirilmiştir, görev zararı ya da yeni tabirle görev harcaması konuya cuk oturmaktadır.
Üstelik maalesef hem Halk Bankası’nın hem de Ziraat Bankası’nın kuruluş kanunlarında küçük üreticiye, esnafa uygun koşullarda kredi sağlamak (asli amaçları) dışında olağan bankacılık işlemlerinin de yapılabileceği yazıyor.
Kanunlardaki bu ifadenin çok yanlış, sırf Türkiye tipi kayırmacılık temelli sermaye birikim modeli için kanunlara konduğu açık.
Ama daha da sıkıntılısı, bugünlerde bu iki bankanın kredi portföylerinin yüzde 85’inin asli amaçları dışında oluşmuş olması.
Ve bu kamu bankalarının yüzde seksen beşine ulaşan asli amaç dışı kredilerin önemli bir bölümü Erdoğan’ın bir biçimde şahsi ya da siyasi yakınlarına gitmektedir.
Torunlar Holding bu krediyi neden mesela Garanti’den, İş Bankası’ndan ya da başka bir özel bankadan almamaktadır?
Şayet Torunlar Holding finans müdürü "Halk Bank’tan aldığımız kredi daha ucuz" diyor ise, birilerinin bize bu kamu bankası (Halk Bank) ile bir özel bankanın kredi maliyetlerinin müşterinin Erdoğan’a yakınlık ölçüsünde nasıl farklılaştığını açıklamak zorundadır, çünkü paranın belirli bir maliyeti vardır.
Buradan burnumuza çok pis kokular geliyor ama ne Meclis’ten ne de Sayıştay’dan çok önemli hamleler gelmiyor.
Neden acaba?
Bu durumlar bizim gibi ülkelerde ortak işlenmiş suçlara tekabül eder sanki diyelim ve konuya şimdilik nokta koyalım.
Ancak, şunu da unutmayalım, bu kredilerin akıbeti kamu parası adına izlenecektir.