Armağan Kargılı

Armağan Kargılı

Geldikleri gibi gidiyorlar...

Gelir adaletine inanan, yolsuzluklara karşı çıkan, demokrasiye ve daha iyi bir geleceğe yelken açacak, seçimle geldiği gibi seçimle gidecek bir iktidar aranıyor.

Yaratılan korku iklimine rağmen gençler meydanlardalar. Sadece lider değişimiyle yetinecek gibi de görünmüyorlar. Rejimde köklü değişiklikler talep ediyorlar. İç savaş korkutmalarına, Libya, Suriye benzetmeleri tehditlerine çok da aldırmıyorlar. O dönemleri görmemiş, yaşamamışlar ya da o günlerde henüz çok küçüklermiş. Rejimin en büyük hatası, kendi halkını ya hiç anlamamış ya da anladıysa da yanlış anlamış olması.

Onların kaygısı iç savaş değil.

Onların algıları da önceki kuşaklardan farklı. İşsizliği, fırsat yoksunluğunu, yoksulluğu hatta beyin göçünü şiddet olarak algılıyorlar. Ülkelerini terk edip Batı'da göçmen olarak yaşamayı aslında istemiyorlar. Bunu zorunlu kaldıkları için yapıyorlar. Ülkelerinin zenginliğinin adil paylaşılması, yolsuzluğun önüne geçilmesi halinde zenginliğin herkese yeteceğinin farkındalar. Neredeyse her taleplerinin polisiye önlemlerle bastırılması, geleceğe ilişkin güvenlerini sarsıyor. İktidardan nemalanıp her seçimde aynı yönetime oy verenlerden de bıkmışlar artık. Medya tek sesli, gerçeklerin üstü örtülü. Tam 20 yıldır aynı kişiler tarafından bu anlayışla yönetiliyorlar.  

O nedenle meydanlarda, "20 yıl, dile kolay" sloganları atıyorlar.

İçlerinden biri, 20 yıllık bu uykudan uyanışı şu sözlerle anlatıyor:

"Kördük, sağırdık. Tanrı bize İnternet peygamberini gönderdi."

20 yıldır ülkeyi yöneten lider, açıkça hiçbir zaman dillendirilmese de çoğu kaynağa göre, 14 yıldır kanserle boğuşuyor.

Ne rüya anlatıyorum ne de rakamlarda bir yanlışım var...

Cezayir'in 20 yıllık Abdülaziz Buteflika iktidarının sonunu getiren eylemleri izleyen bazı gazetecilerin, aktivistlerin yorumlarını paylaşmak istedim sizlerle.

Dile kolay gerçekten de, 20 yıl...

2013 yılında geçirdiği felç nedeniyle neredeyse son 6 yıldır kendisinden hiç haber alınmayan Buteflika, sonunda "yumuşak bir darbe" ile istifaya zorlandı.  

Medyaya yansıyan görüntülerde değil istifa metnini yazmak, yazılıp eline verilen metni imzalamaktan bile aciz olduğu görülen Buteflika'nın bugüne dek nasıl olup da ülkenin başında kalabildiğini anlamak için önce Cezayir'in tarihine kısa da olsa bir göz atmak gerekiyor.

1954'te Cezayir'in Ulusal Kurtuluş Cephesi (FLN), sömürgecisi Fransa'ya karşı ayaklandı. Bağımsızlık savaşı adı verilen bu ayaklanma, 1962 yılına kadar sürdü. Cezayirli tarihçilere göre, savaşta 1,5 milyon kişi yaşamını yitirdi. Birçok kaynak, Fransa'nın hâlâ resmen yüzleşmediği bu kanlı savaşı, Fransızların Cezayirlilere karşı soykırımı olarak değerlendiriyor.

Bağımsız Cezayir'in Bin Bella liderliğindeki ilk hükümetinin Dışişleri Bakanı olarak görev aldığında Abdülaziz Buteflika, henüz 25 yaşındaydı. Bin Bella, Ulusal Kurtuluş Cephesi FLN'nin birçok ismini birkaç yıl içinde tasfiye etmeye başldı. Huari Bumedyen, birçok FLN lideriyle birlikte yakın arkadaşı Buteflika'yı da tasfiye etmek isteyen Bin Bella'ya karşı 1965'te askerî bir darbe yaptı ve 26 kişilik bir Devrim Konseyi, yönetime el koydu. Buteflika, Dışişleri Bakanlığı'na devam etti.

Çoğunluğunu bağımsızlığını yeni kazanan genç devletlerin oluşturduğu "Bağlantısızlar Hareketi"nin önemli isimleri arasında yer aldı. Che Guevara’ya ve  Nelson Mandela’ya Cezayir'in kapılarını açtı.

1974 yılı Birleşmiş Milletler Genel Kurulu Başkanı sıfatıyla Filistin Kurtuluş Örgütü lideri Yaser Arafat'ı BM kürsüsüne davet eden isimdi.

"Çakal Carlos" diye bilinen Illich Ramirez Sanchez'in Viyana'daki OPEC toplantısını basması olayında da rehinelerle birlikte Carlos'u Cezayir'e davet eden ve havaalanında ona sarılarak karşılayan da yine Buteflika idi.

Bumedyen'in 1978 yılında ölümünün ardından Buteflika hakkında yolsuzluk soruşturmaları başlatıldı. Her ne kadar bu davaların kendisine karşı komplo olduğunu söylese de örneğin zimmetine geçirdiği 70 milyon Dinar için "Dışişleri Binası yaptıracaktım" ifadesini mahkemeler pek inandırıcı bulmadılar.

Her ne kadar Buteflika, dönemin devlet başkanı Şadli Bencedid tarafından affedilse de 1980 yılında Cezayir'i terketti ve Birleşik Arap Emirliğine danışmanlık vermek üzere Dubai'ye yerleşti.

1987'de yeniden Cezayir'e döndüğünde ülke bu kez yeni bir iç savaşın eşiğindeydi. Çok partili döneme geçişle birlikte Müslüman Kardeşler çizgisindeki İslami Selamet Cephesi (FIS), Cezayir'in en güçlü hareketi haline gelmişti. Ülkeye bağımsızlığını kazandıran ve ülkenin elitlerinin partisi FLN giderek zayıflıyordu.

1992 yılındaki seçimlerde İslamcıların kazanma ihtimali belirince ordu yeniden devreye girdi. 2000 yılına kadar süren kanlı bir iç savaş başladı. Köyler kırıma uğradı, sivillerin sokaklarda gırtlakları kesildi. 200 bin kişi yaşamını yitirdi. 1999 yılında yapılan erken seçimde o zaman 62 yaşında olan Buteflika, generallerin desteğiyle Devlet Başkanı oldu.

Silahlarını bırakan militanlara af çıkardı ve şiddet büyük ölçüde geriledi.

2004, 2009 ve geçirdiği felç nedeniyle tekerlekli sandalye ile katıldığı 2014 seçimlerini büyük bir çoğunlukla kazandı.

Yaklaşık 42 milyonluk nüfusunun neredeyse yüzde 70'ini gençlerin oluşturduğu bu Kuzey Afrika ülkesini, 82 yaşındaki Buteflika bir dönem daha yönetmek isteyince gençler, "bu kadar yeter" dediler.

Ülkenin önemli yazar ve gazetecilerinden Kamel Daoud, Guardian gazetesinde yayımlanan yazısında, bu "haddini bilmezlik" düzeyindeki güveni üç temel noktada özetliyor:  

1- Ülkenin en önemli zenginlik kaynağı petrol ve gaz gelirleri. Fiyatlar düşse bile, sosyal yardımlar bundan asla etkilenmiyor. Karnı doyan, başını sokacak bir evi olan ve -tartışmalı bir konu da olsa- güvenliği sağlanan Cezayirliler, onun yokluğunda girilen seçimlerde bile Buteflika'ya oy vermeye devam edeceklerdir.

2- Hükümet hâlâ Cezayir'de polisten medyaya, sendikalara kadar kamusal alanı büyük ölçüde kontrolü altında tutuyor. Bu öyle bir monarşi ki, muhaliflerini, yaşlı partizanları, bunların da ötesinde genç blogger'ları ve hatta internet kullanıcılarını şiddet kullanarak bastırıyor.

3- Rejim, orduyu kontrol ediyor. Buteflika, iktidara geldiği günden beri yüksek rütbeli askerlerin kanlı iç savaş sırasında işledikleri kayıplar, işkence gibi insanlık suçlarının üzerini örtüyor. Bunu da orduya karşı, bir çeşit şantaj olarak kullanıyor.

Bu aslında, katliamlar, baskı ve saldırılarla geçen ve Cezayirlilerde derin yaralar açan 10 yıllık savaş travmasının bir sonucu. Her ayaklanma sırasında iktidar, bu iç savaş günlerini bir tehdit olarak protestoculara hatırlatıyor. "Sokağa çıkarsanız iç savaş olur" korkutması yeniden ısıtılıyor.

Daoud'a göre, protestocular en çok bu tehditlere kızıyor. O nedenle de sadece Buteflika'ya değil, "Defol FLN, sistemini al da git" diyerek aslında 57 yıldır ülkeyi yöneten bu anlayışa karşı çıkıyor.

Protestocuların elini zayıflatan bir diğer önemli nokta da muhalefetin güçsüzlüğü. "Buteflika gitsin kim gelsin?" sorusunun yanıtını onlar da en azından şimdilik bilmiyorlar. Ama kendilerine alternatifmiş gibi sunulan isimlere de karşı çıkıyorlar.  

Cezayir politikasından söz edildiğinde ilk karşımıza çıkan kavramlardan birisi "le pouvoir". Güç anlamına gelen bu kavram, aslında bizim derin devlet diye tanımladığımız "görünmese de varlığını her zaman hissettiren el"e karşılık geliyor. 57 yıldır ülkeyi yöneten partinin, ordunun ve zengin oligarkların oluşturduğu bu yapı hani neredeyse resmî bir hâl almış ve karar verici konumda. 1990 yılında 200 bin kişinin ölümüyle sonuçlanan İslamcıların güçlenmesi de bu yapıya duyulan tepkiye bağlanıyor.

2013'ten beri kendisinden haber alınmayan Buteflika'nın yeniden adaylığına da istifasına da karar verenin bu yapı olduğu düşünülüyor. 'Le pouvoir'ın 'gerçek Buteflikası'nın da Abdülaziz'in kardeşi Said Buteflika olduğu kanısı oldukça yaygın.

Şimdi Cezayir yeniden bir yol ayrımında. Ya  'Le pouvoir'a bir kez daha boyun eğecek ya da gençlerin talepleri iktidara gelecek. Gelir adaletine inanan, yolsuzluklara karşı çıkan, demokrasiye ve daha iyi bir geleceğe yelken açacak, seçimle geldiği gibi seçimle gidecek bir iktidar.

Ama önce bu taleplere inanan bir muhalif arıyorlar. Birçokları gibi...

Önceki ve Sonraki Yazılar
Armağan Kargılı Arşivi