Murat Aksoy
Geleceğiniz için oy kullanın
Seçimlere iki gün kaldı. 31 Mart Pazar günü sandık başına gidip, bulunduğumuz mahallenin muhtarını, bağlı olduğumuz ilçe ve ilin belediye başkanını ve meclis üyelerini seçeceğiz.
Yani sandığa yerel yöneticileri seçmek için gideceğiz. Yani vereceğimiz oylarla yeni milletvekilleri seçmeyeceğiz, yeni bir sistem ya da anayasa değişikliği yapmayacağız. En kolay ulaşabileceğimiz, sorunlarımızı en kolay çözebileceğine ve en iyi hizmeti alacağımızı düşündüğümüz, güvendiğimiz yerel yöneticileri seçeceğiz.
Bu durum en başından belli iken Cumhur İttifakı bir bütün olarak seçimleri ısrarla bir "beka" tartışmasına kilitledi. Dahası kilitlemek istediler. Ancak bunun, buna inananlar dışında bir sahiplenicisi olmadı. Çünkü, Türkiye’nin dışarıdan kaynaklanan ve Türkiye’yi açıktan hedef alan bir beka sorunu yok.
OLMAYAN SORUN: BEKA
Geçmişte 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı sonrasında uygulanan ekonomik ambargo döneminde, PKK'nin şiddet eylemlerinin en yoğun olduğu 1990’lar ortasında dahi Türkiye bir beka sorunu ile karşı karşıya kalmadı. Çünkü Türkiye, içeride tüm sorunlarına rağmen güçlü bir ülkedir hâlâ.
Dahası eğer bir beka sorunu varsa bunun sorumlusu, ülkeyi kesintisiz 17 yıldır yönetenlerin sorumluluğundan azade değildir.
Bir kez daha ifade edelim; Türkiye eğer bugün bir beka sorunu ile karşı karşıyaysa bunun tek muhatabı AK Parti ve MHP değildir. Varsa eğer bu sorun, partili ya da partisiz tüm Türkiye’nin ve Türkiyelilerin sorunudur. Burada iktidara düşen, başta muhalefet partilerini ve toplumu bu "gerçekliğe" ikna etmektir. Eğer böyle bir sorun varsa, bunun üstesinden sadece AK Parti'liler ya da MHP'liler gelemez.
Yok eğer, "beka sorunu var" diyenler böyle bir dili, yöntemi tercih etmiyorlarsa böyle bir sorundan bahsedilemez. Şu bir gerçek ki, "beka söylemi" var olan olgusal bir gerçeği yansıtmıyor.
Dışarıda ülkemize karşı büyük bir tehdit ve bunun yol açtığı bir beka sorununa karşı ancak içeride uzlaşarak, kucaklaşarak, birlik ve beraberliği sağlayarak gelebiliriz.
YA BİZDENSİN YA DÜŞMAN
Oysa Cumhur İttifakı’nın bu yolda attığı küçük bir adım dahi yok. Son yıllarda tüm seçimlerde olduğu gibi bu seçimde de, kendileri dışında kalan tüm partiler, adaylar ötekileştirildi. Uzun süreden bu yana var olan kutuplaştırıcı dil devam etti.
Popülizmin siyasal temeli olan "biz" ve "ötekiler" söylemi en üstten en alta tüm kadroların diline, davranışlarına nüksetti.
Türkiye içine girdiği ve gün gün derinleşen bu kutuplaşmayı taşıyamaz. Cumhur İttifakı’nın kendi gibi düşünmeyeni, kendine siyaseten rakip olan her görüşü ve siyasi aktörü ötekileştiren, yok sayan dilin kendisi, olmayan beka sorununu var etmeye hızla yol alır.
Bu açıdan Türkiye’nin olgusal bir gerçek olarak beka sorunu yoktur. Türkiye’nin yaşadığı sorunların kaynağı bizatihi siyasi yönetim tarzının, siyasi zihniyetin ürettiği sorunlardır.
DEMOKRASİ VE HUKUK
Bu sorunların başında demokrasi, hukuk, özgürlük gelmektedir.
Şunu görmek gerekiyor, seçimler tüm eksikliğine rağmen demokrasinin işlemesinde var olan araçlardan birisidir. Seçimlerde siyasi partiler, siyasi anlayışlar birbirleriyle rekabet ederler. Sonuçta birileri kazanır, birileri kaybeder.
Ama kaybetmemeyi bir alternatif olarak görmez ve kazanmayı bir zorunluluk olarak kabul ederseniz, bunun için her şeyi yapmak durumunda kalırsınız. İşte bu, demokrasinin, hukukun ve özgürlüğün ortadan kalkmasıdır. Ve Türkiye’de de olan budur.
Demokrasi, hukuk ve özgürlüğün olmasının yarattığı en büyük sorun bugün ekonomi alanında kendini göstermektedir.
Yüksek enflasyon, artan faizler, artan işsizlik sayısı, düşen üretim, azalan ihracat, azalan yatırımlar, gelmeyen hatta yurt dışına çıkan sermeye ve yatırımlar. Bunlar hep demokrasiden sapılmasının, hukukun asgari evrensel ölçülerden uzaklaşmasının ve temel hak ve özgürlerin alanının daralmasının sonuçlarıdır.
Son bir hafta için artan döviz fiyatlarını dengelemek için başvurulan araçlar, Türkiye’de borsaya kote olan şirketlerin değerini birkaç gün içinde yüzde 10’a yakın düşürmüştür. Ama taşıma usulüyle değirmen uzun süre dönmez.
Ve ekonomik alanda yaşadığımız bu sorunların her biri bir kez daha ifade edelim ki sonuçtur.
Cumhur İttifakı’nın siyaseten izlediği kutuplaşmanın, ötekileştirmenin sonucu.
Bu politikalarla kaybeden sadece CHP’liler, İyi Parti’liler, HDP’liler, SP’liler ve partisizler değildir. Kaybedenlerin içinde AK Parti’liler ve MHP’liler de vardır. Bu politikalarla kaybeden 82 milyon Türkiyelidir, bunu unutmayalım.
OYUNU KULLAN, SANDIĞA SAHİP ÇIK
İşte iki gün sonra yapılacak seçim, bu açıdan sadece bir yerel seçim değildir. Bu seçim aynı zamanda iktidarın kutuplaştırıcı, ötekileştirici diline bir sınır getirmek, ona ayna tutmak ve yeniden demokrasi yolunu hatırlatmak için de önemli bir fırsattır.
Var olan sistemden, siyasi partilerden ve bizatihi siyasetten hazzetmiyor olabiliriz. Ama sandığa gitmemek, şikâyet edilen sorunların hiçbirini ortadan kaldırmaz. Bunun için sandığa gitmeli ve sorunun değil çözümün parçası olmalıyız. Oy kullanmamak bu açıdan "apolitik" bir tutumdur.
Ve sadece sandığa gitmekle kalmamalı aynı zamanda oy kullandığımız sandığa da sahip çıkmak, içinde olduğumuz süreçte en büyük sorumluluğumuzdur.
Hem kendimiz hem de geleceğimiz için.
Ama şunu unutmayın, sadece oy kullanacağız. Sonrasında sonuç ne olursa olsun bu ülkede birlikte yaşamaya devam edeceğiz.