Ragıp Zarakolu
Gezi'den İmza ve Ötesi'ne
2016 Nisan’ında Paris’teydik, gençlik yine ayaktaydı. Protesto merkezi olan Place de la République yakınında bir otelde kalıyorduk. Nuit Debout eylemi, yani geceyi ayakta geçir!
2011’de Hareket İspanya’daki sözde ekonomik istikrar programlarına karşı yükselen Indignados ve ABD’deki Occupy (Wall Street’i işgal et) eylemlerini anımsatıyor. (1) Ve elbette küresel 1968 başkaldırısını. Tam kurtarılmış bölge. Aynen 2013 Taksim'i! Gezi’nin sessizce ayakta duran adamı, Taksim gibi burada da çoğalıvermiş, bu kez Cumhuriyet Meydanı'nda ayakta dikilip bir meçhul geleceğe sabit gözlerle bakıyorlar.
Başkaldırı "sosyalist" hükümetin sosyal hakları kısıtlama programına karşı. Protesto, 31 Mart 2016'da başlıyor, birçok kentte yüzbinlerce öğrenci ve sendika üyesi yürüyüşte.
Neyse, bizim Macarlarla ortak çalışan zehir hafiyelerimiz bu küresel uyanışın sorumlularını buldular sonunda. Osman Kavala ve Soros!
2016 Nisan, Paris
Hayatımızın en güzel ilkbaharlarından birindeydik. Bir Ermeni, bir Türk ve bir Kürt olarak "Ermeni'yi Dövdürmeyecektik" turunu sevgili Sarkis ve Recep ile Berlin, Frankfurt, Hamburg ve Almedo’da tamamladıktan sonra kendimizi Paris’te buluvermiştik Monica Can ile.
İlk amaç Paris Sosyal Bilimler İnceleme Yüksek Okulu'nda (EHESS) düzenlenen Barış Akademisyenleri ile dayanışma toplantısına katılmak. 2016 Ocak'ında, Barış Süreci'neson verip başlatılan savaş politikasına karşı Türkiye’nin dört bir yanından akademisyenler "Bu Suça Ortak Olmayacağız" başlıklı bir bildiri yayınlamıştı. Buna imza veren akademisyenlere karşı ilk soruşturmalar ve kapı önüne koymalar başlamıştı 3 ay kadar önce.
Orada Türkiye’deki üniversite temizliklerinin tarihine ilişkin kısa bir konuşma yapmış, akademiaya karşı bu tür saldırıların ilk örneklerinin, üstelik en şiddet içerikli olarak 1915 sonrasında yaşandığını hatırlatmıştım.
2011’de Büşra Hoca ile birlikte BDP Parti Akademisi'nde konuştuk diye tutuklanmamız (galiba Akademi kavramına bir gıcıklık var Yeni Türkiye’de!), uluslararası bir akademik dayanışma grubunun oluşmasına (GIT) yol açmış, ülke içi ve ülke dışı etkili dayanışma eylemlilikleri sonucu kısa sayılabilecek bir sürede serbest bırakılmıştık. (2) Bunun oluşumunda Vincent Duclert ve EHESS’in önemli rolü olmuştu. Şimdi bu dayanışma ağı yeniden canlandırılıyordu.
Bir gece otele döndüğümüzde, Cumhuriyet Meydanı'ndaki gençlere karşı polis operasyon başlattı. Otel penceresinden bakıyoruz, 3 yıl önceki Taksim’den ya da Hakkâri’den hatırladığımız göz yaşartıcı gazın sisi ve dayanılmaz kokusu. Pencereyi kapatıyoruz hemen.
Hakkâri’den Gezi’ye son günlerinde ulaşabilmiştim. Ve son gün "Totaliter Türkiye Çiftliği" (Belge Yayınları 2006) yazarı Erol Özkoray ile 200 kitap imzalamıştık, park sakinlerine. Erol ve Nurten Özkoray, ma’aile katıldıkları Gezi için bir kitap da hazırladılar: Gezi Fenomeni, Bireyselleşme ve Demokrasi (İdea Yayınları 2013). Sonuç: Başkan’a hakaretten mahkûmiyet!
Bütün bunlar bana RTE’nin 1. Dünya Savaşı'nı sonlandıran ateşkesi kutlayan dünya sosyetesi ile fotoğrafları ve de Nurettin Öztatar’ın hazırladığı "İmza ve Ötesi" adlı kitap hatırlattı (Ütopya Yayınları Ankara 2018). Kitapta sadece son dönemin "temizliklerinin" AÜ Siyasal Bilgiler Fakültesi özelindeki tanıklıklara ve Üniversite, YÖK ve Fakülte yönetimlerinin açıklamalarına değil, aynı zamanda, Korkut Boratav, Cem Eroğul, Baskın Oran, Taner Timur gibi duayen hocaların geçmişteki temizliklerden kendi tanıklıklık yazılarına da yer veriliyor.
1947 yılında yapılmak istenen temizliklere AÜ rektörü, üniversite özerkliği temelinde karşı çıkmış, kabul etmemişti. CHP hükümetini hile-i şerriye yapmak zorunda bırakmıştı. Yeni üniversite yasasını, Nazi Almanyası'nı terk edip Türkiye’ye akademisyen olarak gelen Ord. Prof. Hirsch hazırlamış ve güçlü bir özerklik temeli sağlamıştı. CHP hükümeti kendi çıkardığı yasayı daha mürekkebi kurumadan ihlal etmeye kalkmıştı.
Paris, Kasım 2018
1961’deki 147’ler temizliğine karşı İÜ Rektörü Sıddık Sami Onar gibi güçlü hocalar karşı çıkıp istifa etmişti. 1983 yılının 1402’liklerine ve 2016 sonrasının akademisyen temizliğine karşı üniversite yönetimlerinin, bırakın protestoyu, destek vermesi son derece utanç verici.
Nurettin Özkaya’nın da yansıttığı gibi, AÜ SBF, yani Mülkiye herhangi, sıradan bir akademik kurum değil. Bir tarih, bir gelenek aynı zamanda, Boğaziçi Üniversitesi gibi…
1968 Eylül'ünde SBF’de TÖS tarafından düzenlenen Devrimci Eğitim Şurası'nı hatırlıyorum, Türkiye’nin her köşesinden gelen öğretmen, akademisyen ve öğrenci örgütleri temsilcileri ile. Benim nisan ayında Tütengil Hoca'ya sunduğum "Öğrenci Sorunları" başlıklı master çalışması, Öğrenci Örgütleri ve FKF adına sunduğum tebliğe dönüşmüştü.
Öztatar’ın kitabını okurken, o bizim eski Mülkiye’yi, Mülkiyeliler Birliği'ni, onun bahçesinde 60’lı yıllarda yaptığımız heyecanlı sohbetleri anımsadım. Ah, Mülkiye! İlk tercihimdi. Kıl payı kaçırdım.
Özerk döneminde öğrenci yurtları da öğrenci birliklerinin yönetimi altında idi. Toplantılar, konferanslar için geldiğimizde, SBF ve ODTÜ yurtlarında kalışlarımızı hatırladım. Mülkiye yayınlarını, dergisini heyecanla takip edişimizi…
Mülkiye öyle bir yerdi ki, tabu olan Kürt sorununa yönelik ilk akademik çalışma yapan ve bu nedenle Erzurum Üniversitesi kendisine dar edilen Dr. İsmail Beşikçi’yi bünyesine alma akademik onur ve cesaretini gösterebilmişti. 12 Mart Darbesi ile kısa zamanda sona erse bile.
- Eski Alan-Belge takımından Engin Günay, New York’tan Zürich’e, oradan Gezi İstanbul’una uzanan küresel başkaldırıyı "Parkta Gölgeler" adlı kitabında başarıyla romanlaştırdı (Belge Yayınları 2014).
- GIT için bk: Vincent Duclert, Türkiye’de Demokratik Karşı Çıkış / Aydın ve Sanatçı Girişimleri, Belge Yayınları 2012. Duclert, Gezi olayını değerlendiren bir kitap da yayınladı: Occupy Gezi : un récit de résistance à Istanbul, Paris 2014. Almanya’da ise Tayfun Guttstadt çok iyi bir Gezi kitabı yaptı: Çapulcu: Die Gezi-Park-Bewegung und die neuen Proteste in der Türkei, Unrast Verlag 2014.