gövde gösterisi

699. haftası sorunsuz gerçekleşen oturma eyleminin ertesi hafta içişleri bakanlığının talimatıyla yasaklanması devletin gövde gösterisinden başka bir anlama gelmiyor.

bundan yirmi küsur öncesi, emine ocak’ın saçları henüz böyle ağarmamış, daha altmışlarında. bir sürü polis eşliğinde gözaltına alınıyor. o zamandan beri kim bilir kaç kere gözaltına alındı, kaç kere itilip kakıldı emine ocak. bilirsiniz, devlet taktı mı bütün bir aileye takar. kadıncağız zaten evladını kaybetmiş, merhameti değilse bile adaleti, hadi o olmadı hukuku hak ediyor demez. bilir ki, herkes bıraksa bile, annesi, yakınları o insana sahip çıkar ve kaybedildiğine göre boyun eğmemiş olan kişinin ailesine de diz çöktürmek mümkün değildir. böyle şeyler devlet adı verilen mekanizmanın kuşaktan kuşağa aktardığı bilincin parçası.

emine ocak bu cumartesi sabahı yine gözaltına alındı. torunu yaşındaki polisler eşliğinde…

biliyorsunuz, bu ülkede hepimiz gelenekleri dikkate almak zorundayız. örneğin hukuk bize 18 yaşı geçtiğimizde reşit olduğumuzu söyler ama gelenek, büyüklerin sözünden çıkmamayı önerdiği için, 19 yaşında babamıza itaat etmemiz beklenir. ya da yaşlıların önünde sigara içmememiz, fazla konuşmamamız, onlara itiraz etmememiz, ayakta kaldılarsa yer vermemiz…

böyle şeylerden devlet ve görevlileri muaf. yaşı yirmiyi bulmamış bir polis, ninesi yaşındaki bir kadını, babası yaşındaki bir adamı hiç tereddüt etmeden yerde sürükleyebilir. örf, anane falan aklına gelmez.

sonra şu var, devletin ceza verebilmesi birinci önceliktir, polis göstericilere gaz sıkabilsin diye bütün bir cadde, konuyla ilgisiz insanlar rahatsız edilebilir, bir kahvede oturmuş çay içenler plastik mermiye, bir mağazada alışveriş yapanlar gaza maruz kalabilir. çünkü devletin gücünü gösterebilmesi esastır ve polisin görevi vatandaşı korumak değil, cezalandırmaktır. yoksa gözaltılar başlamadan beş-altı saat önce, biraz uzakta, yine beyoğlu’nda boğazı kesilerek öldürülen trans kadın esra ateş korunurdu değil mi?

bütün bunları bir kere daha gördük, hatırladık.

699. haftası sorunsuz gerçekleşen oturma eyleminin ertesi hafta içişleri bakanlığının talimatı doğrultusunda, kaymakamlık tarafından yasaklanması devletin gövde gösterisinden başka bir anlama gelmiyor. buna gerek duyulmasının sebebi bu haftayla ilgili yürütülen çalışma, farklı illerde hatta yurtdışında destek eylemlerinin örgütlenmiş olması ve bayram tatilinin sonuna denk gelmesine rağmen daha önceki oturmalardan daha kalabalık geçeceğinin belli olması… hedef eylemi yaptırmamak, yoksa neden bir saat önceden gözaltılara başlansın? huzurlu bir eyleme katılmayı planlarken bu haberi duyan ve şiddet görmekten çekinecek olanları yıldırmak için tabii ki.

başarılı oldukları da söylenebilir bence. engelleme olmasaydı çok kalabalık ve görkemli bir gösteri olacağı açık. ama istenen sonuca ulaşabildiler mi?

gözaltılar, cop, biber gazı, plastik mermiye rağmen kalabalığın iki buçuk saat boyunca dağıtılamadığı düşünülürse hayır! boş zamanlarının çoğunu spor salonlarında geçirdiği belli olan yirmilerinin başındaki siviller, çevikler yaş ortalaması altmış olan kadınlarla ve onlara göre azıcık daha genç olan erkeklerle baş etmekte zorlandığına göre hayır!

o sırada orada bulunan ve oturma eylemiyle bir ilgisi bulunmayan insanlar eylemcilere destek verdiyse hayır!

ve ısrarla duyurulmuş, titizlikle örgütlenmiş ve iyi hazırlanılmış bir gösterinin engellense bile nasıl da etkili olabildiğini gördüysek asla!

geçtiğimiz 700 hafta boyunca cumartesi anneleri’nin oturma eylemine sadece solcuların katıldığı sanılmasın. bugüne kadar o alandan çok gelip geçenler oldu. 1990’larda, bunların arasında, bir kısmı muhtemeldir ki bugün devletin çeşitli kademelerinde bulunan kimi islamcılar da vardı. tayyip erdoğan’ın bizzat kendisi, 2011 yılında, yanlış anlaşılan sözlerini açıklamak üzere cumartesi anneleri’ni ağırlamıştı. aslında o günlerden bugüne değişen pek bir şey yok, talepler, dövizler, pankart hatta katılımcıların ciddi bir kısmı bile aynı. değişen tek şey, yönetimin ihtiyaçları.

devletin kaybettiği insanların akıbetinin ortaya çıkması dünyanın hiçbir yerinde kolay sonuç alınan bir mücadele olmamış, burada da cumartesi anneleri’nin oturma eylemiyle temsil edilen, önemli ve uzun erimli bir mücadele. bir avuç insan, kanlı çarklara çomak sokmayı, ilahi sanılan bir mekanizmayı sekteye uğratmayı bir gün başarabilir. ama 25 ağustos cumartesi günü galatasaray’daki durum, önümüzdeki dönemde nasıl harekete geçilebileceği açısından da ipuçları içeriyor bence. bu anlamda 700 çok şeyi gösterdi ama bunun 701’i, 702’si, 710’u, 750’si, 800’ü ama mutlaka bir sonu var.

ve hâlâ hatırlayabileceğimiz kadar yakınımızda olan o günlerde dediğimiz gibi, bu daha başlangıç!

Önceki ve Sonraki Yazılar
ayşe düzkan Arşivi