Alp Altınörs
Günün sonunda kazanan Rusya
Azerbaycan ve Ermenistan arasında Dağlık Karabağ'da cereyan eden muharebeler 14 günün ardından Moskova'da kurulan masada ateşkesle geçici olarak durdu. Bu çatışmalar geçtiğimiz temmuz ayında yaşanan Tavuz/Tavuş muharabelerinin dolaysız bir devamıydı aslında. Tavuz’da kısa süren çatışmalarda üst düzeyde (general dahil) kayıplar veren Azerbaycan’da bir milli kriz ortaya çıkmış ve Aliyev yönetimi oldukça zor durumda kalmıştı. Aliyev yönetimi seferberlik ilanı ve Dağlık Karabağ'a askeri harekat düzenleyerek bu krizden sıyrılmaya çalıştı. AKP iktidarının aktif desteği Rusya’nın da yol vermesiyle, sahada kimi ilerlemeler de kaydetti. Güç dengesinde kendi lehine bir değişim elde etti.
Rusya Federasyonu’nun doğrudan nüfuz sahası olarak gördüğü Kafkasya'da cereyan eden bu çatışmada, başından itibaren belirleyici güç olarak devredeydi. Hem ‘Batıcı’ görüşleriyle tanınan ve militarizmi kısmen gerileten Nikol Paşinyan yönetiminin ‘burnunu sürttü’, Karabağ’daki statükoyu sürdürmek için Moskava’nın gayriresmi desteğine muhtaç olduğunu anımsattı hem de ‘Karabağ Azerbaycan toprağıdır.’ çıkışı ile Aliyev yönetimini kendisine yaklaştırdı. Nihayet Moskova’da ateşkes masasını kurarak tarafları uzlaştırdı. Günün Sonunda kazanan Rusya oldu.
Karabağ'da yaşanan bu çatışmanın, tıpkı Tavuz’daki çatışmanın Azerbaycan'da yarattığına benzer bir milli krizi Ermenistan'da da yaratması kaçınılmazdır. Nikol Paşinyan yönetimi sarsılacaktır. Bu krizin dolaysız sonucu Ermenistan’da militarizmin yeniden güçlenmesi olacaktır. Böylece, uzun olmayan bir süre sonunda bu çatışmada yeni bir perdenin açılabileceğini görüyoruz. Karabağ sorunu kapsamlı bir politik çözüme kavuşturulmadığı sürece, her iki ülkede politik gericiliği ve militarizmi sürekli yeniden üretmektedir.
Moskova'da taraflar arasında müzakerelerin yeniden başlayacak olması önemli bir adımdır. Kalıcı barışın sağlanabilmesi için sadece Ermenistan’a Karabağ’dan askerlerini çekmesi için yapılacak basınç yeterli olmayacak, nüfusu Ermenilerden oluşan Dağlık Karabağ'ın statüsü de ağırlıklı bir tartışma konusu olacaktır. Zira Karabağ üzerindeki çatışmaların başlangıç noktasını Sovyetlerin dağılma döneminde Azerbaycan tarafından özerkliğin kaldırılması oluşturmuştu. Karabağ'da yaşayan Ermenilerin Nahçıvan'da yaşayan Azeriler gibi politik statü ile güvenceye alınması, Kafkasya'da onyıllardır devam eden bu çatışmaların çözümü için anahtar önemdedir. Buna bağlı olarak, Nahcivan'ı Azerbaycan'a, Karabağ’ı Ermenistan’a bağlayacak iki otoyol inşa edilerek anlaşmanın temelleri de güçlendirilebilir.
AKP iktidarının geleneksel Türk dış politikasının da ötesine geçerek, bu çatışmada kendisini artık bir taraf olarak konumlaması, Dağlık Karabağ çatışmasında dengeleri belli ölçüde etkiledi. Çavuşoğlu’nun NATO’yu meseleye müdahil kılma yönündeki çabaları Moskova tarafından mutlaka not edilmiştir. Nihayetinde Minsk eşbaşkanları ABD-Fransa-Rusya üçgeninde ama Rusya'nın insiyatifinde mesele geçici bir ateşkese bağlandıysa da Ankara ateşkesi pek sıcak karşılamadı. Bahçeli’nin Erivan'a Türk bayrağı dikme çağrısı gökkubbede hoş olmayan bir seda olarak kaldı. Azerbaycan liderliği Ankara'nın desteğini seve seve aldı ama nihayetinde kafkasya'nın jeopolitiğine göre davranarak ateşkesi imzaladı.