Kobani Davası kararında sokak polemikleri

Kürtleri Avrupalı saymayan mahkeme heyeti, Avrupalı kavramları da Kürtler için geçerli saymamaktadır. Açıkça oryantalist bir yaklaşım sergilemektedir. AİHM kararlarına neden uymadığını da böyle açıklamaktadır.

Kobani – Kumpas Davasında, 1 yıl 1 aylık geciktirmenin ardından, gerekçeli karar nihayet açıklandı. Kendi aramızda yaptığımız espri ile; yine de bir şeyi unutmuşlar – gerekçeyi!.. Dişe dokunur hiçbir hukuki gerekçe sunamayan mahkeme heyeti, HDP’li siyasetçilerle polemiğe girmeyi çare saymış. Konu, tabii ki “sokak”.

Heyete göre; “ ‘Sokak’ kelimesi başında bulunduğu her kavramı – mefhumu düşük anlama sürükleyen bir ifade biçimidir. Bir kavganın sokak kavgası olması, bir dilin sokak dili olması gibi hangi tip ve görüntüde olursa olsun kendini ifade etmenin en kuralsız yoludur sokak. Toplumlar bakımından ortak ifadelere farklı anlamlar yüklenebilmektedir. Örneğin 1789’dan itibaren sokak, Avrupa’da hak arama mecralarından biri olarak kabul edilegelmiş, keza AİHM içtihatları da bu yönde şekil almıştır. Zira yer-mahal şeklinde anlaşılan gerçek anlamı ağırlık kazanmaktadır. Ancak bölge coğrafyası bakımından sokak bir sıfat ya da mecaz olarak kuralsızlığı / sınırsızlığı da ifade etmektedir. Söz konusu çağrının bütünü itibariyle bu mecaz anlamı taşıyan, muhataplarının ellerinden gelen her türlü zorlayıcı eylemi yapmalarını talep eden bir dil kullanıldığı görülmektedir” (s. 27456)

Yani, mahkeme heyetine göre, Fransızlar sokağa çıkıp protesto yapabilirler ama Türkiye halkları, hele de Kürtler bu hakka sahip değildirler. “Bölge coğrafyası” terimi ile mahkeme açıkça Kürt coğrafyasını kast etmektedir. Kürtleri Avrupalı saymayan mahkeme heyeti, Avrupalı kavramları da Kürtler için geçerli saymamaktadır. Açıkça oryantalist bir yaklaşım sergilemektedir. AİHM kararlarına neden uymadığını da böyle açıklamaktadır. Ayrımcı, ırkçı, dışlayıcı bir söylemdir.

Kobani – Kumpas davasının özel heyeti, demokrasinin mekanı olan sokağı “düşük” ilan ediyor. Bu dava başından beri “sokağa çağrı” yapmayı suç ilan etmeyi amaçlıyordu. Öyle ağır cezalarla yargılayalım ki bir daha ne HDP ne de bir başkası kritik bir anda sokağa çağrı yapmayı aklından bile geçiremesin. Aynı amacı Gezi davasında da görüyoruz. Oysa sokağa çağrı, 6 Ekim 2014’te Kobani’de IŞİD soykırımını önlediği gibi, 15 Temmuz 2016’da bir askeri darbeyi engelledi. 19 Mart 2025’de ise İstanbul’a kayyum atanmasına mani oldu. Sokak, demokrasinin kurulduğu ve kurtarıldığı mekandır.

Kobani – Kumpas davasının özel heyeti, sokağı “düşük” bir kavram ilan ederek, davanın izlediği başlıca siyasi amacı itiraf etmektedir. Aktardığımız paragraf, 32 bin sayfalık gerekçeli kararın tüm özetini içermektedir.

Aynı günlerde açıklanan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) 4. No.lu Selahattin Demirtaş kararı ise doğrudan Kobani – Kumpas davasını incelemekte ve ortada hiçbir suç bulunmadığını, davanın tümüyle siyasi amaçlarla açıldığını tescil etmektedir. AİHM’in Demirtaş (ve dolayısı ile aynı suçlamalarla tutulan tüm Kobani – Kumpas tutsakları) için verdiği tahliye kararından artık bu mahkeme de kaçamaz.