Halkın gözündeki 15 Temmuz

En çarpıcı sonuçlarından biri, Ak Parti seçmeninin dahi ülkenin en önemli sorunlarından biri olarak 'kutuplaşma ve bir arada yaşamanın güçleşmesi' olarak gördüğünü ortaya koyması.

15 Temmuz darbe girişiminin üzerinden bir yıl geçti. Darbeyle bağlantılı olduğu iddiasıyla operasyonlar sürdürülürken, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nun Adalet Mitingi'nde altını çizdiği gibi darbenin siyasi ayağına dair neredeyse hiçbir şey bilinmiyor. Sadece o da değil, süreç herşeyi o kadar karmaşıklaştırdı, bilgilerin güvenirliğine dair o kadar soru işareti var ki ortalık komplo teorilerinden geçilmiyor. 

Peki bu geçen bir yıl, toplumda darbeye ve devamında yaşananlara dair nasıl bir algı yarattı? Vatandaş, darbe travmasıyla nasıl baş etti ve ediyor? Siyasi görüşleri, darbe sonrasında değişti mi? Nasıl? 

KONDA, Mayıs 2017'de '15 Temmuz Darbe Girişimi Sonrası Siyasi Tutumlar, Değerler ve Duygular' başlıklı bir araştırma yayınladı. Ne var ki referandum sonrası yorgunluğu ve karmaşası nedeniyle basının dikkatini çekmedi. 

Araştırmanın bana göre en çarpıcı sonuçlarından biri, Ak Parti seçmeninin dahi ülkenin en önemli sorunlarından biri olarak 'kutuplaşma ve bir arada yaşamanın güçleşmesi' olarak gördüğünü ortaya koyması... 

Ayrıca bütün görüşmeciler, 15 Temmuz ile ilgili olarak korku ve endişe duygularını ifade etmiş. Ancak bu korku ve endişenin kaynakları birbirinden çok farklı. 

İster CHP, ister AKP seçmeni olsun, adaletsizliklere karşı aynı nedenlerden kaynaklanmasa da ortaklaşan bir tepkinin varlığı da önemli...

 

AKP SEÇMENİ DE 'HOŞGÖRÜ VE TOLERANS' DİYOR

Prof. Dr. Ayşe Betül Çelik, Doç.Dr. Evren Balta ve Doç.Dr.Murat Paker'in araştırmanın ve soruların çerçevesini çizdiği çalışma, 15 Temmuz darbe duygular, hafıza ve değerler üzerinden yeni tipte bir "vatandaşın" ortaya çıkıp çıkmadığını inceledi.

KONDA, darbenin hemen ardından 21 ilde araştırma yapmış ve darbe girişiminin çok geniş bir toplumsal mutabakat ile reddedildildiğini, daha Cumhurbaşkanı çağrı yapmadan sokağa çıkıldığını ortaya koymuştu. Fakat farklı siyasi partilere oy verenler arasında demokrasi, laiklik, millet/halk kavramlarının gösterdiği değerler arasında ciddi farklılıklar da vardı.

Eylül-Aralık 2016 arasında 71 kişi ile yaptığı derinlemesine görüşmeler, bu kavram ve değerlerin nasıl içinin doldurulduğuna bakmak amacıyla yapıldı. 

Araştırmadan çıkan bazı sonuç ve analizler şöyle:

  • Katılımcıların çok ufak bir bölümü Ak Partiye neden oy verdiğini açıklamış. Genelde din, dindarlık, dinin özgürce yaşayabilme gibi açıklamalara başvurmuş. Bu tarz vurgular, özellikle 28 Şubat sürecinde siyasal olarak aktif olduğunu belirtenlerde öne çıkıyor. En ilginci, iktidarın söyleminin aksine tolerans, hoşgörü, birlikte yaşama, hayat tarzına karışmamanın Ak Parti'li katılımcıların da hassas olduğu konular olarak öne çıkması.
  • Görüşmecilerin hemen tamamı artan şiddet olayları karşısında kaygılı.  Ülkenin bir arada kalmasına yönelik tehditler pek çok görüşmeci tarafından kendi varlığına yönelik doğrudan tehditler olarak algılanıyor. 
  • Her ne kadar CHP'ye oy veren katılımcılar, laiklik savusunu oy vermelerinde önemli bir etken olarak ifade etse de, bunun katı bir laiklik anlayışı olmadığının altı çizilmiş.

 

EN BÜYÜK SORUNLAR: EKONOMİ; EĞİTİM; ADALETSİZLİK

  • Görüşmecilerin çok önemli bir bölümü için ülkenin en önemli sorunu ekonomi. Bu durum özellikle geçim sıkıntısı yaşadığını ifade eden ve/veya kendi geleceğini güvence altında görmeyen gruplar için geçerli. 
  • Şaşırtacak bir başka bulgu, siyasi yelpazenin her renginden katılımcıların tarafından ortak bir biçimde vurguladığı sorunlu alanın eğitim sistemi olması. 
  • Bütün seçmen gruplarında ortak olarak ifade edilen en önemli sorun ise Türkiye'de adaletin ve adalet sisteminin iyi işlemiyor olması. Türkiye'de yargı sistemin genel olarak adaletsiz olduğunu, insan kayırmacılığın yaygın olduğunu hepsi ifade etmiş
  • Özellikle yargının iyi ve etkili işlememesi; "kurunun yanında yaşında yanması"; adalet dağıtması gereken bir kurumun taraflı davranması bütün katılımcılarda vurgulanan ortak nokta.
  • Katılımcıların büyük bölümü Türkiye'yi demokratik bir ülke olarak görmüyor. Özellikle gücün dağılımı konusunda ülkenin sorunlar yaşadığını, hukukun üstünlüğünün tesis edilmemiş olduğunu ve azınlıkta kalan grupların haklarının garanti edilmediğini vurgulanmış.

 

15 TEMMUZ: ENDİŞE ORTAK NEDENLER FARKLI 

  • Katılımcıların cevaplarına göre 15 Temmuz, Türkiye'de bir süredir varolan toplumsal yarılmanın derinleştiği bir olay olarak analiz ediliyor. Ancak AKP'ye oy verenlerle diğerleri arasında derin yorum farklılıkları var. Araştırmacılar, bunun kutuplaşma ikliminin en önemli göstergelerinden sayıyor.
  • Analizlere göre, Ak Parti seçmeninin geçmişe yönelik mağduriyet duygusu ve Ak Parti iktidarı ile sahip oldukları kazanımların ellerinden gidebileceği endişesi/korkusu bir süreklilik arz ediyor. AKP seçmeni, yaşam tarzı olduğu kadar, ekonomik ayrıcalıklar ve devlete olan yakınlığın kaybından endişeli. 
  • En önemli yarılma, olayların darbe olarak adlandırılıp, adlandırılamayacağına ilşkin. Bunun yanı sıra bu darbeyi kimin yaptığı, ne şekilde gerçekleştiği konusunda da toplumsal bir mutabakattan söz edilemiyor. 
  • Ak Parti seçmenine göre 15 Temmuz'un temel sorumlusu 'FETÖ'. MHP seçmenleri de 15 Temmuz darbesinin FETÖ tarafından yapıldığını, ancak devletin içine FETÖ'nün bu denli sızmasına izin veren hükümetin de darbeden sorumlu olduğunu ifade ediyor. Ancak CHP ve HDP'lilerde ağırlıklı görüş, bu darbe girişiminin sadece "FETÖ" ile açıklanamayacağı, durumun çok daha karmaşık olduğu ve hükümetin bir şekilde işin içinde olmuş olabileceği şeklinde...
  • 15 Temmuz'a dair ifade edilen önemli korku, vatanın elden gitmesi korkusu. Özellikle darbenin dış güçler eliyle düzenlenmiş olduğu söylemi, sıradan insanların darbeyi takip eden demokrasi nöbetlerine katılma gerekçelerinde ön sıralarda yer alıyor. 
  • 15 Temmuz özellikle Ak Parti seçmeni için ciddi bir gurur kaynağı. 15 Temmuz milletin soyut bir kavram olmaktan çıkıp, somut bir gerçekliğe göndermede bulunduğu ve milletle/halkla devletin kaynaştığı bir gün, bir an olarak tanımlanıyor.

Darbe gibi travmatik olaylar sonrasında toplum sorunları çözmek için yeni yollara kolektif bir ihtiyaç duyulabilir, siyasal algıyı değiştirebilir, diyor araştırmacılar. Olumlu tarafı, bu tarz olayların önemli siyasal sorunların yeni bir bakış açısıyla ele alınmasına, siyasetin de yeniden şekillenmesinin, kronik sorunların çözülebilmesinin yolunu da açabilmesi. 

Şimdilik uzak bir ihtimal görünse de, Adalet mitingine farklı kesimlerden de gelen geniş destek, ümit olabilir. 

 

ARAŞTIRMAYA KATILANLARIN KÜNYESİ

  • Araştırmaya katılanların %26,8'i kadın, %73,2'si erkek. 
  • Yaş ortalaması 39'dur (yaş aralığı 21-70) 
  • Katılımcıların %40'ı ilkokul mezunu ya da terk; %12'si lise mezunu ya da terk; %37'si lisans mezunu öğrencisi ya da terk; %11'i yüksek lisans/doktora mezunu öğrencisi ya da terk. Eğitim düzeyi, Türkiye ortalamasının üzerinde.
  • %67'si dijital ve sosyal medyayı ilk haber kaynakları olarak gösteriyor
  • İktisadi olarak %19'u üst-orta sınıf, %9'u alt-sınıf, aradaki %72'si de orta ve alt-orta sınıf. 
  • Son seçimde oy verdikleri partilere göre dağılım: %34'ü Ak Parti, %27'si HDP, %14'ü CHP, %7'si MHP, %3'ü diğer partilerin seçmeni. %15'i ise oy kullanmadığı veya geçersiz oy kullandığını belirtmiş. 
  • Siyasi konumlanma açısından örneklem, Türkiye açısından temsili değil. Ancak niteliksel bir araştırmada temsili örneklemden çok, farklı gruplardan yeterince katılımcının olması önemli, notu düşülmüş. 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Mehveş Evin Arşivi