Ragıp Zarakolu

Ragıp Zarakolu

Hangi 31 Mart'a doğru?

180 yıllık bir çatışmanın, yani Tanzimat ile kayda kuyda bağlanan Reformlar süreci ile ona karşı İslami direnişin yeni bir merhalesi yaşanacak.

Saatin tik takları işlemeye devam ediyor. Bu hafta sonu şu ya da bu şekilde Yeni Türkiye’ye geçilecek. Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Dört nala gidiyoruz 31 Mart’a doğru.

Türkiye siyasetinde, az buz değil, 180 yıllık bir çatışmanın, yani Tanzimat ile kayda kuyda bağlanan Reformlar süreci ile ona karşı İslami direnişin yeni bir merhalesi yaşanacak.

Daha önce de, İslam ile Reform arasında az çatışma yaşanmadı değil.

III. Selim’in yaşamına mal oldu başlattığı reform girişimleri, 1808 yılında yitirdi yaşamını Osmanlı tarzı Yeniçeri darbesi sonucu. Geleneksel Medrese/Askeriye ittifakı omuz omuza verdi. Ama bu reformlar devlet ve orduyu modernleştirme dışında fazla bir boyut taşımıyordu. Tepkiyi de buradan alması doğal.

Mutlakiyetçi rejimleri dehşete düşüren 1789 İhtilali Kebiri de onun dönemine denk gelir. Muradgea d’Ohsson’un İsveç Kralı'na ithaf ettiği "Tableau général de l'Empire othoman" ihtilalden bir yıl önce yayınlanır. Yazılma amacı, Osmanlı devletinin tarihi yanında, "législation mahométane", yani şeriat yasalarının kavranmasını sağlamaktır. Belki de aydınlanmacı, reformist bir Kral olan, İsveç Akademisi, İsveç Operası'nın kurucusu olan, basın özgürlüğüne ilişkin ilk yasayı çıkaran, Voltaire hayranı III. Gustav’ın talebiydi bu tarihin yazılması. 1792’de bir maskeli baloda yitirecekti yaşamını.

https://ia902604.us.archive.org/BookReader/BookReaderImages.php?zip=/33/items/tableaugnral01mour/tableaugnral01mour_jp2.zip&file=tableaugnral01mour_jp2/tableaugnral01mour_0010.jp2&scale=8&rotate=0https://ia902604.us.archive.org/BookReader/BookReaderImages.php?zip=/33/items/tableaugnral01mour/tableaugnral01mour_jp2.zip&file=tableaugnral01mour_jp2/tableaugnral01mour_0011.jp2&scale=8&rotate=0

Muradgea d’Ohsson İsveç Elçiliği'nde dragoman, yani çevirmendi, asıl adı ise Ignatyus Muratcan Tosunyan’dı. Katolik bir Ermeniydi. Bir çevirmen olmanın ötesinde işler yapar. III. Selim’e reformlar konusunda bir çeşit danışmanlık yapar, ilişkiler sağlar. Fransız devrimi sırasında Paris’tedir. 1792’de yeniden döner İstanbul’a. Herhalde İstanbul’da jakobenlerle olan ilişkilerinden dolayı kızdırır katı mutlakiyetçi Avusturya devletini ve diğer elçilikleri. Napolyon’un Mısır seferi ise son noktayı koyar. Onların talebi üzerine, persona non grata ilan olunup, sınır dışı edilecekti şehr-i Konstantiniye’den Padişah iradesi ile.

Coğrafyamızda ilk anayasal girişim olan Velestinli Rigas’ın taslağı da onun dönemine denk düşer. Kimbilir tanışıyordu belki de. Muratcan Tosunyan ile. 1798 gibi erken bir tarihte. İlginçtir, o zaman Avusturya’nın olan Trieste’de onu, basılı Anayasa metni ile ele geçiren katı mutlakiyetçi Avusturya kraliyeti, Osmanlı makamlarına teslim eder. Belgrad kalesinde işkenceler sonrası alınır kellesi. Rigas’ın Türkler dahil farklı milliyetlerden yoldaşları vardı. 1946-49 Yunan iç savaşında Rigas’ın adına uluslararsı bir birlik kurulacak, bunlar arasında Mihri Belli de yeralacaktı.

Reform çalışmalarını, Topkapı sarayının damına kaçıp canını kıl payı kurtaran II. Mahmut sürdürdü. Onu kurtaran ise, Osmanlı'da yükselen Rumeli ve Anadolu ayanları ile ilk anayasal metin olan Sened-i İttifak’ı hazırlayan Alemdar Mustafa Paşa'dır. Bu aslında bir anayasa olmaktan çok sultan ile yerel ayanların ilişkilerini düzenleyen İngilizlerin Magna Carta’sını andıran bir metindir. Alemdar Mustafa Paşa da o zamanın askeriyesinin bir darbesine kurban olur. Yeniçerilerin kuşattığı evi ile birlikte kendini havaya uçurur. Bir anlamda da II. Mahmut’u, Sened-i İttifak belasından kurtarır.

II. Mahmut'un asıl başarısı ise, o dönemin medresesi ile birlikte temel erk odağı olan askeriye arasındaki ittifakı bozmasıdır. İslamın bayrağını Sultanahmet’te açarak, herhalde dünya tarihinde bir orduya yönelik tek "kıyım"ı gerçekleştirir. II Mahmut merkezileşmeyi başlatır, ayanların taleplerini gerilettiği gibi, Kürt beylerinin otonom statüsüne de son verir.

Oğlu reformist Abdülmecit’in 1839 Tanzimat Fermanı'nın önünü açar, Şeriat hükümlerine karşın. Artık hiç olmazsa kağıt üzerinde "gavura gavur" denilmeyecektir.

İkili bir hukuk düzeninin yaşanacağı bir devre girilir.

Ancak, darbeci geleneğe karşı oluşturulan modern ordu da, ilk darbesini Sultan Abdülaziz’e karşı gerçekleştirir.

Amaç "anayasal düzen"e geçiştir. 1876 Anayasası, Mithat Paşa yanında Odyan gibi Ermeni aydınlarının da katkısı ile hazırlanır.

Görece en demokratik Anayasa olan 1961 Anayasası da, tarihin garip tecellisi, 1960 askerî darbesi sonrası hazırlanacaktır.

Bunları, "darbe anayasası" olmaktan çok, her iki dönemdeki erk kavgaları sırasında oluşan siyasal ortamın olanak sağladığı metinler olarak görmek lazım.

Sonuç olarak 1876 Anayasası, Meclis-i Mebusan’a yüzde 40 oranında Gayrımüslimin girmesini sağlamıştı. 1961 Anayasası nasıl sosyalistlerin ve Kürtlerin kendi kimlikleri ile Meclis'e girmesini sağladıysa.

Bir torba dava olarak hazırlanan Gezi iddianamesinin 31 Mart seçimleri öncesine gelmesi tesadüf değil. Gezi Parkı'nın yıkımının amacı, 1876 Anayasası'nı 40 yıl askıya alan II Abdülhamit’in erkini iade etmeyi amaçlayan 31 Mart isyanının simgesi sayılan (yanlış ya da doğru) Taksim Topçu Kışlası'nın yeniden inşası idi. Ve şimdi yerel seçimler için 31 Mart tarihi saptanıyor. Ama unutulmamalı ki, II. Abdülhamit tarafından kapatılan Osmanlı Meclis-i Mebusan’ının açılma tarihidir, 31 Mart 1877'de.

İslamopyanın (*) idealleri adım adım gerçekleşiyor. Çamlıca tepesine yapılan şatafatlı cami ile yeni Osmanlıcılığın mührü İstanbul kentine vuruldu. Doğu Roma’da kentin simgesi Ayasofya idi. Süleymaniye vurulmuş başka bir mühürdü kente. Şu ya da bu şekilde hükmünü icra edecek gözlerde Çamlıca Camii de. Ayasofya müze olmaktan çıkıp, cami statüsüne geri dönecek, bir yandan da Sultanahmet Camii gibi turistik ziyaretlere açık olacak.

Topçu Kışlası er geç inşa edilecek. Taksim Camii bitmek üzere, reformizmin simgesi sayılan Taksim meydanında. Taksim alanı sevimli, uyumlu bir merkez olmaktan çıkıp, Çavuşesku’nun ezip geçtiği tarihî Bükreş kentinin yabansı devasa alanlarından birine dönmekte her gün.

Ve İslamopyanın en büyük hedefi 2023 yılına sadece 4 yıl kaldı. Davutoğlu’nun 2015 seçimlerinden sonra ilan ettiği restorasyan (**) bakalım tamamlanabilecek mi? Hani ne derler Osmanlı’da oyun çok!


(*) Benim ürettiğim bir sözcük. İslam ütopyası anlamında. Pür islami toplum hayali.

(**) Fransız Devrimi'nin yıktığı mutlakiyet nizamının yeniden inşasını simgeliyordu bu sözcük de. 1815 yılında toplanan Viyana Kongresi'nin saptadığı ortak Avrupa siyaseti. 1848 devrimine dek uygulandı. Bir anlamda da onu tetikledi.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ragıp Zarakolu Arşivi