Özgün Enver Bulut

Özgün Enver Bulut

Hatıratlar bir dönemin belleği olabilirler mi?

Mustafa Abdülhalik Renda, İsmet İnönü hükümetinde Maliye Bakanı ve Cumhuriyetin ilk bütçesini hazırlayandır.

Aytaç Demirci ve Sabri Sayarı’nın yayına hazırladığı Mustafa Abdülhalik Renda’nın YKY’den çıkan Hatırat’ını inceleyince, Renda’nın Dersim ve Alevilik üstüne de notları olduğunu gördüm. Küçük de olsa Dersim ile ilgili bir arşivim vardı ve bu kitabın orada olması gerektiğini düşündüğümden olacak ki, kitabı hemen aldım.

Hatıratlar bir dönemin belleği gibi görünseler de genellikle hatıratı yazanın gözündeki dönemi anlatırlar daha çok. Şayet hatıralarını yazan yaşanılanları gerçekten de olduğu gibi yazmışsa, bunun belleğe katkısı büyüktür. Ancak öznel yargılarla ve kendi zihinsel algısıyla ortaya koymuşsa, bu daha çok belleğin yeniden yazılması ve öyle okunması anlamını taşır.

Mustafa Abdülhalik Renda, İsmet İnönü hükümetinde Maliye Bakanı ve Cumhuriyetin ilk bütçesini hazırlayandır. Ayrıca ilk sivil Milli Savunma Bakanı olarak da görev yapmıştır. (1927-1930) Atatürk ve Latife Hanım’ın nikâhında, Latif’e Hanım’ın nikâh şahitlerinden biridir. 1935 yılında da Meclis Başkanlığı yapmıştır.

Abdülkadir Renda, İsmet İnönü’nün, Şark’ta inceleme yapması ve oralardaki durumu yakından görmesi için Diyarbakır’a seyahat teklifini kabul eder. İsmet İnönü bunu sadece Diyarbakır için istemektedir. O ise Diyarbakır’la sınırlı bir gözlemin faydalı olmayacağını ve Şark’ı bir bütün dolaşmak istediğini aktarır. Tabi bu teklif İnönü’de daha memnuniyet uyandırır ve böylece yolculuk başlar. Yolculukla ilgili detayları geçip, Dersim kısmına geliyorum. Dersim, Renda’nın özellikle görmek istediği bir yerdir. Hatta Elazığ’a geldiğinde Elazığ mebusları onu ziyarete gelir ve onun Dersim’e gitmesini doğru bulmadıklarını ifade ederler. "Mebus arkadaşlarımdan Mustafa ve Naci Beyler geldi. Dersim’e gitmek istediğimi işitmişler, hareketimi doğru bulmadıklarını, Dersim seyahatinden vazgeçmekliğimi halis dostlar sıfatı ile söylediler. Kendilerine Dersim’in her tarafına gitmek kararında olduğumu, Dersim’i kendi gözümle görmek ve tanımak istediğimi söyledim. Kararımın kati olduğunu görünce ‘Allah’ın seni korumasına dua etmekten başka elimizden bir şey gelmez’ dediler."

Renda’nın aktarımlarından bir şey anlamak mümkün değil. Birincisi, neden Şark seyahatine gitmektedir? Şeyh Sait meselesi sonrası olduğu ve bu nedenle havayı koklamaya gittiği anlaşılmaktadır. Ancak onun anlatımlarından bunu çok zor anlıyoruz. İkincisi, Dersim’e gitme nedenindeki belirsizlikte yatmaktadır. Mebuslar Dersim’e gitmemesini neden istememektedirler? O kadar mı vahim bir durum söz konusudur orada? Şayet öyleyse, Renda bundan neden hiç söz etmemektedir. Kuşkusuz Dersim ile ilgili hazırlanan raporları mutlaka okumuştur. Ancak bunların bahsi dahi geçmemektedir. Anlatımları, yolu Dersim’e düşen bir kamu görevlisinin ya da bir seyyahın anlatımlarıdır.

Hatırat’ta anlatılan Dersimlilerin tümü Türkçe konuşurlar. Hatta ana dillerinin Türkçe olduğuna dair gözlemde bulunur Abdülkadir Renda. Bunun kaynağı ise Ovacık sandık emiri (veznedar) Dursun Efendi’dir. Şöyle der Dursun Efendi: "Benim ana dilim Türkçe. Zeranik ve etrafındaki yedi köy Türkçe konuşuyor. Şimdi küçük çocukları çağıralım Türkçe konuşunuz" dedi. "Erkekler on beş, on altı yaşından sonra Kürtçe öğreniyorlar. Tenezzül ederseniz yarın avdet ederken bizim köyde annemin kahvaltısında bulununuz ve bir Türk hatunu görürsünüz."

Aslında mevzu şöyle gelişmektedir. Türkçe konuşan sandık emirine, Türkçeyi nereden öğrendiğini sorar Renda. O da; "Buradaki ilk mektepte" der. "Konuşmanız buradaki mektepteki Türkçeden daha fazladır" diyerek hayretini belirtir. Dersim raporlarını hazırlayanlar gibi net ve katı kuralları yoktur. İyi niyetli ve görmek istediği haliyle anlatmaktadır Dersim’i. Örneğin bunlar öz be öz Türk’tür demez. Söylemini daha yumuşak ve oradaki köylünün anlatımıyla dile getirmektedir. Köylünün bunu neden söylediğiyle ilgili değildir o. Korkudan mı, öyle mi görünmek istemiştir tarafıyla ilgilenmez. Ancak bilinen tek şey, Renda’nın görmek istediği insan tipi vardır karşısında ve Hatırat’ını bu esasa göre düzenlemiştir.

Alevilik konusunda da net düşünceleri yoktur. Özellikle Rumeli’de görev yaptığı dönemlerde Bektaşilerden bir şeyler öğrenmek istemiştir, ancak önemli bir Bektaşi babası ona bilgi aktarmamıştır. "Fakat Bektaşi babalarından biri ki Avrupa, Mısır, Hindistan, Bağdat ve Şam gibi yerleri gezmiş ve tekkesine demir borularla içecek su getirmiş Koştan Tekkesi babası Baba Ahmet, ‘Siz mektepliler bizim Bektaşi halveti ile Bektaşi, Nakşiler halveti ile Nakşi olursunuz. Tarikat okumayanlar içindir. Sizin tarikata açığınız yoktur’ demişti. Suallerime cevap vermeden sözü değiştirmiş idi." Aslında Bektaşi babası nokta atışı yapmıştır. Ancak Abdülkadir Renda bunu anlamamıştır ya da anlamak işine gelmemiştir. Bunu son cümlesinden anlıyoruz. Tarikat okumayanlar içindir sözü anahtar sözdür. Oysa Bektaşi babasının söylemi çok nettir. Devlet erkanı her ipte oynar.

Dersim’in Alevi olduğunu bilmektedir. Bunun için İzmir’de bir arkadaşından bilgiler alır ve Dersim’deki Aleviliği de böyle düşünür. Dersim’deki köylülerden de istediği yanıtları alamadığı için, onların Alevilik hakkında bir şeyler bilmediklerine kani olur.

Abdülkadir Renda, Zeranik’te gece kalırken uzaktan gelen silah seslerinden gözlerine uyku girmez. Sabah bunu sorduğunda: "Aşiretler birbiri ile müsademe ediyorlar. Bize onlardan zarar gelmez" yanıtını alınca, şaşkınlık geçirir sadece. Dersim’de güvenlik olmadan gezer, Ovacık’a bir tabur askerle gitmez. Gayet sakin ve hırçın bir Dersim doğasından söz eder. Gözeler anlatımı ise şöyledir. "Sekiz saatte Ovacık kazasının merkezi olan Zeranik’e geldik. Çok sulu bir yer. Munzur eteklerinden çıkan Kırkpınar namında ve birdenbire ırmak haline gelen buz gibi bir suda nefis alabalık olduğunu daha evvel işitmiştim."

Abdülkadir Renda’nın hatıratında gördüğüm Dersim, Türkçe konuşulan, okulu olan, sakin bir yerdir. Elazığ’da kendisine anlatılan, ısrarla gitmeyin denilen bir Dersim yoktur. Maliye ve Milli Savunma Bakanlığı yapmış bir şahsiyetin Dersim aktarımları etkili olmamış mıdır ki Dersim büyük bir katliamdan geçirilmiştir? Renda’nın gözlemleri ile diğerlerinin raporları neden farklıdır? Mebusların gözündeki Dersim nasıl bir yerdir de Abdülkadir Renda buna dair gözlemlerde bulunmamıştır? O da Muhsin Batur gibi anılarının bir bölümünü gizlemiş midir?

Sorular çok. Hatırat dediğimiz şeyin objektifliği bu nedenle önemlidir. Dersim raporları ile arasındaki tek ortak nokta Dersimlilerin Türklüğüyle ilgili kısımdır. Onlardan farkı, Renda’nın karşısındaki kişilerin Türkçe konuşmalardan dolayı böyle bir düşünceyi taşımasıdır. O böyle görmek istemiştir. Raporlar ise bir dayatma ve zorla kabul ettirme özü taşımaktadır. Renda, insani ve hümanisttir. Şiddet ve kan üstüne kurgulanan raporların dili yoktur onda.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Özgün Enver Bulut Arşivi