Anayasa Mahkemesi, (AYM) barış akademisyenleriyle ilgili aldığı hak ihlali kararı üzerine yaygın medyanın hedef tahtasında.
AYM kararları tartışılamaz, eleştirilemez değil. Aynı AYM, Osman Kavala ve Selahattin Demirtaş’ın bireysel başvurularını reddetti. Nasıl reddedebildiğini, son kararla gayet net anladık.
Bir ülkede demokrasi, hukuk varsa. En azından öyle iddia ediyorsa... En yüksek yargı makamı sayılan AYM, kararı nedeniyle basın tarafından hedef gösterilirse, suçtur.
Saray güdümlü füzeler, pardon gazetelerin 31 Temmuz tarihli bazı manşet/sür manşetlerine bakalım:
Yeni Şafak: Bu karar terörü meşrulaştırır.
Star: AYM kararı özgürlük değil teröre destektir.
Akşam: Terörle mücadele gazileri tepkili: Ahımızı aldınız
Türkiye: Karanlık kararın perde arkasını açıklıyoruz: Üyeler bile şaibeli dedi.
Anayasa ne diyor? Buna uygun bir karar alınmış, alınmamış mı? Bunlar tabii, ileri demokraaasilerde hiç önemli değil.
YÜKSEK YARGIYA BİTMEYEN BASKI
Yargı makamlarının nasıl büyük baskı ve tehdit altında olduğu herkesçe biliniyor... 31 Mart sonrasında YSK, aynı yayınlar aracılığıyla hedef kondu ve İstanbul için "tekrar seçim" kararı almak zorunda bırakıldı. Cumhur ittifakının açıkça seçim kanununa müdahale etmesi, ters tepti tabii.
Fakat AYM’yi hedefe koymak, "terör" gerekçesiyle daha da kolay! Barışı savunan ve dönemin hükümetini eleştiren bir bildiriye imza attıkları, inandıkları değerler yüzünden işlerinden, seyahat özgürlüğünden olan...
Yüzde 100 ifade özgürlüğü kapsamına giren bir imza yüzünden mahkeme mahkeme süründürülen, cezalar yağdırılan, kimi hapse girip çıkan akademisyenlerin "hak ihlali"ne uğradığını söylemek, kimin haddine?
En acıklısı, AYM’nin bu baskılar üzerine kararını neredeyse özür dilercesine savunmaya çalışması...
Savunurken, "akademisyenlerin dediklerine ben de katılmıyorum, bakın devletimiz ne yapmışssa en iyisini yapmıştır" minvalinde, makamını, saygınlığını hiçe sayarak kendini küçültmesi.
Şu cümleye bakar mısınız: "...Anayasa Mahkemesi’nin hiçbir şekilde içeriğine katılmadığı sözler de ifade özgürlüğü kapsamında kalabilir."
Kalabilir de ne? AYM’ye fikri sorulmuyor ki! Kapsamında mı, değil mi? Yasa ne diyor? Beklenen açıklama bu olabilir...
YARGI REFORMUNA GELİNCEYE KADAR
Peki AYM, en temel ifade özgürlüğü ihlali konusunda bu kadar taraflı, bu kadar çekingen davranıyorsa... Görev tanımında yazdığı gibi "kanunların ve TBMM içtüzüğünün Anayasa’ya esas ve şekil bakımından uygunluğunu" denetleyebilir mi?
Hele hele, "Cumhurbaşkanlığı kararnamelerinin Anayasa’ya uygunluğu" konusunda nasıl bir karar verebilir?
Verecek olsa, ne şekilde hedef gösterilir?
Bireysel başvurularda verdiği kararlar, ne zaman, nasıl ciddiye alınabilir? Sadece Cumhurbaşkanı "aferin" derse mi?
"Yargı reformu"nu cilalamaya hiç gerek yok. Yargının üzerindeki baskıları kaldırın, kanunların keyfi uygulanmasına son verin, basınıyla üniversitesiyle ünlüsüyle nefret söylemini teşvik etmeyi bırakın... Bu şartlarda zaten en büyük reform olacak!
Not: Anayasa Mahkemesi’nin görevi, işleyişi ve üyelerinin belirlenmesine dair şuraya bakabilirsiniz.