Hepsi devletçi, hepsi milliyetçi, hepsi çapsız

Ankara’daki siyasi elitlerin bir kaç ortak yanı daha var: Hepsi neo-liberal, hepsi Kürt düşmanı, hepsi bir miktar Kemalist. Çekilmez bir memleket. Ne mi yapmalı?

Sinirlenmek ve moralinizi bozmak istiyorsanız gazete okuyun, televizyonda haber izleyin.19 yıldır işler kötü gidiyor. Adamlar geldiler, adım adım tuğla tuğla ördüler. Tek Adam rejimi ülkeyi Tek Renge boyadı. Kara Gömlekli hepsi.

19 yıl doğru değil galiba. Ama yine de en az on yıldır hukuk, iç ve dış politika, ekonomi, eğitim, çevre, konut, kültür, spor gibi alanlarda geriye doğru son süratle gidiyor araba. Çünkü yönetici elit, İslami görünümlü ama çok oportünist. Pek ilkesizler ve fevkalade cahiller. Onlar kendilerine milli ve yerli diyor ama aslında dış güçlere  çok bağımlılar. Washington’a yalvarıyorlar, Moskova’ya güvenmiyorlar, Brüksel’den medet umamıyorlar. Akıllarınca üçünü de oynatıyorlar. Ayna olmayınca öyle görünüyor herhal…Varsa yoksa Katar bir de Azerbaycan ama onlar da hem yetmiyor hem de ilelebet destek veremeyecekler bu gidişle. Bunlar aslında dünyadan da kesmişler umudu ki, aya gideceğiz filan demeye başladılar. Have a nice trip ya da Bon débarras!

Biz Heybeli’de her gece mehtaba çıkardık, zaten.

Siyasi elit, bir kere aşırı düzeyde sonradan görme. Ekonomik anlamda değil. Siyasi manada. Yıllar boyunca hatta bugün hala mağdur edebiyatına sığınmaktalar. Kemalist ve Batıcı seçkinlere savaş açmışlardı, kendileri seçkin oldu. Hem de kötü seçkin.

İktidara gelene kadar acaip halkçıydılar. Koltuğa oturunca ‘’Al ananı da git’’ler, ‘’Bana çok abartıyorsunuz gibi geldi’’ler, ‘’Evine ekmek götüremeyen yok’’lar başladı. İnsan sevgisi (E.Said’in tarif ettiği Hümanizma) olmayanda halk sevgisi olmaz zaten.

Burada işin hassas noktasına geldik: Sorun tek başına o uzun adam olmadığı gibi, bu çapsız siyasi elit de değil. Her ikisini doğuran, besleyen, geliştiren, destekleyen bir toplum var bu iktidar mekanizmasının arkasında. Ciddi bir siyasetçi, yani kamu çıkarı için çalışan bir politikacı, halk dalkavukçuluğu yapmaz değil mi? Popülizmin kanlı sonuçlarından birini 1933-45 yılları arasında Almanya’da ve Avrupa’da gördük. Yakın geçmişte Trump’ın ABD’si de popülizm felaketinin eşiğinden döndü. Müptezel, fırsatçı, dar çıkarcı, ilkesiz kuru kalabalığa boyun eğmezsen eğer, ancak o zaman hümanist olabilirsin. Halkmııız, milletimiiiiz  diye nutuk atanlardan uzak  duracaksın. Öz kimliğini, bağımsız birey kimliğini, yurttaş statüsünü ön plana çıkaran insanlara ve politikacılara ihtiyaç var.

Hepsi devletçi, milliyetçi, neo-liberal, Kürt düşmanı, bir nebze Kemalist dedim ya…Çünkü  bunlar Meclis’te hemen ortak bildiri yayınlar. Neyse ki, zar zor nefes alabilen bir HDP var da, bunların kirli ortaklığı  iyice teşhir oluyor.

Erdoğan, Kılıçdaroğlu, Bahçeli, Akşener, Babacan ve Davutoğlu aynı çarkın farklı  dişlileri. Egemen düzenin siyasi sınıfının aktörleri bunlar. Temel konularda görüş ve tutumları ya aynı, ya da birbirine çok yakın. Hepsi de çark dönsün diye uğraşıyor. TSK sınır ötesinde saldırı düzenleyince bir araya gelip ortak bildiri yayınlıyorlar. Washington ya da Brüksel, Erdoğan’ı kınayınca, bunlar Saray’ın arkasında hemen hizaya geçiyor.İktidar üniversitelere saldırırken bunlar kayda değer bir şey yapmıyor. Çünkü pardon ama temsil ettikleri kitlenin, yani halkımızııınnn ve milletiiimiziiiinnn büyük bir çoğunluğu böyle istiyor. Ya da öyle istediğine inanıyorlar. Bu siyasi elit de çok iyi biliyor ki, bugünkü koşullarda, devletçiliği, milliyetçiliği, neo-liberalizmi, Kemalizmi sıkı bir şekilde eleştirip Kürt düşmanlığından vazgeçseler seçimleri  kaybetme riski yükselecek. Çapsızlık tabandan tavana yansıyor.

Bir tek olumlu cümle yakaladım geçenlerde: ‘’ Yürekleri yetse 'Cumhurbaşkanı da istifa etmelidir' diyecekler’’. Sorun kardiyolojik değil, politik. Yani yürekle alakası yok, ciğerden de bağımsız. Ancak kendileri bile artık ‘’İstifa’’ sözcüğünü telaffuz  etmeye başladıysa, çok fazla bir şey beklemeyelim ama, o cephede söylem tahlili yapacaklara gün doğdu demektir.

Aslında cam çerçeve indirme, yüzde yüz kuralsızlık ya da istinasız her şeye karşı olmak anlamında değil ama aykırı, köktenci, yarıncı ve umut dolu olmak anlamında anarşiye ve anarşizme en çok ihtiyaç duyduğumuz günlerden geçiyoruz. O da bizde ya hiç yok, ya çok az ya da başını kaldırsa hemen eziyorlar. Pis bir pus var etrafta. Statükonun, durgunluğun, gericiliğin pusu bu. Dağıtmak lazım hava kirliliğini. Gülerek, oynayarak, şarkı söyleyip, dans ederek. Akılla, mizahla…

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ragıp Duran Arşivi