Mehveş Evin
Her an seçim olacakmış gibi...
Türkiye ittifakı heyecanı kısa sürdü. Zaten Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın "82 milyon, hep birlikte Türkiye ittifakı olarak hareket etmeliyiz" sözlerinden yola çıkarak daha demokrat, yapıcı ve çoğulcu bir siyasete geçileceğini varsaymak, saflık olacaktı.
Ancak normalleşmeye susayan kesimler biraz da çaresizlikten, dört elle sarıldı bu sözlere...
Belki İstanbul’da seçimlerin tekrarlanması gibi bir rezalet önlenebilir, daha da önemlisi giderek derinleşen ekonomik buhrandan daha az hasar alınır, partiden olası kopuşlar engellenir ümidiyle...
Oysa sırf CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’na düzenlenen linç ve buna "Cumhur kankaları"nın verdiği tepkiler, yakın dönemde nasıl bir siyaset izleneceğine dair yeterince fikir veriyor.
Saldırganlara salıverilmekle kalmadı, neredeyse madalya takıldı. Zihniyet hiç değişmiyor, hatta daha da çarpıklaşıyor:
Saldırıya uğrayan Kılıçdaroğlu’nun, saldırıdan mesul ilan edilmesi gibi, altı yaşındaki çocuğun ağır istismara uğraması "O saatte neden sokaktaydı" şeklinde yorumlanabiliyor.
TAM YOL GAZA BASACAK
Erdoğan bir yandan "bir süre seçim yok" mesajları verirken, Kızılcahamam kampında "her an seçim olacakmış gibi" teyakkuzda olunmasını istiyor.
Ramazan sonrası her ili ziyaret edeceğini de ilan eden Erdoğan’ın, YSK kararı ne olursa olsun, tam yol gaza basacağı ortada. "Gaz sıkışıklığı"nı, gaza basarak aşmaya çalışmanın anlamına gelince...
Bu gazın, demokratikleşme veya toplumsal bir mutabakata varmayla pek ilgisi yok. Aksine, yerel seçimde doruğa çıkan sert, ayrımcı söylemi de aşan bir baskılama, engelleme, sansürleme dönemi gelebilir.
Bazen Türkiye’de sistem değişmemiş, tek adam rejimine geçilmemiş, hukuk defalarca çiğnenmemiş gibi yorumlar yapılıyor. Abdullah Gül’ün veciz sözleri gibi, benim de hayret edesim geliyor...
Yanlış anlaşılmasın. "Zaten elimizden hiçbir şey gelmez" teslimciliği veya kabullenişi değil bu.
Aksine, Türkiye’deki demokrasi güçleri ve muhalefetin direnci, rejimin keyfiyetinin önünde şimdi daha da büyük bir engel teşkil ediyor. Her şeye hâkim olamamanın, toplumun yarısından kabul görmemenin acısı, öfkesi, kanun/kural tanımazlığıyla yönetmenin nedeni bu.
ALAMETLER BELİRDİ
Tamam, enseyi karartmayalım. Ama iktidar, "her an seçim olacakmış gibi" teyakkuz halindeyse, Büyükşehir belediyelerinin işleyişini tıkamak için insanı canından bezdiren direnç gösteriyorsa...
Bununla da yetinmeyip hem seçim, hem Büyükşehir yönetiminde tüzüktü, yasaydı değişiklikler yapmak için canla başla çalışıyorsa...
Muhalif güçlerin de ortak bir stratejisi, önerileri olmalı ve bunu kamuoyuyla paylaşmalı.
Tek başına İmamoğlu ve ekibinden her şeyi çözeceğini ummak, aşırı ve haksız bir beklenti olur.
İstanbul’da tekrar seçime gidilmese dahi, "her an seçime gidecekmiş" teyakkuzunu ciddiye almakta fayda var. Erdoğan, bu süreçte sadece "beceriksiz" bulduğu yöneticilerini harcamakla kalmayacak.
Bir ABD konsolosluğu çalışanının daha tutuklanmasından Cumhuriyet çalışanlarının ceza infazının tam da mazbataya denk getirilmesine...
Sabri Uzun’un tutuklanmasından Adalet Arayan İşçilerin Ailelerinin yürüyüşüne "izin" verilmemesine...
Açlık grevindeki çocukları için toplanan annelere yapılan hakaretlerden sandık görevlileri ve YSK üzerindeki aleni baskılara...
Hiç parlak değil alametler.