Doğan Özgüden
Hrant’ı anarken Belçika’da trajikomik bir hesaplaşma…
Can Dündar’ın 13 Ocak 2020 yazısını büyük bir hüzünle okudum. "Ocak, oldum olası, Türkiye tarihinin en karanlık ayıdır. Ülkenin kaderini değiştiren birçok suikast, cinayet, infaz, sanki kirli bir sözleşme varmış gibi genellikle Ocak’ta işlenmiştir" diyordu.
"Yüzyıllık kıyım, 1921’de, daha Cumhuriyet kurulmadan, Türkiye Komünist Partisi’nin öncüleri Mustafa Suphi ve 14 yoldaşının boğdurulmasıyla başlar. 86 yıl sonra, yazar arkadaşımız Hrant Dink’in İstanbul’un orta yerinde, güpegündüz infazına kadar uzanır" dedikten sonra gazeteci-yazar dostlarımız Uğur Mumcu, Metin Göktepe ve Onat Kutlar’ın da zemheride canlarına kıyıldığını anımsatıyordu.
Tam 13 yıl önce, Hrant’ın İstanbul’da, Agos gazetesinin önünde katledildiği haberi tüm dünya medyasında olduğu gibi Belçika gazete ve televizyonlarında da flaş haber olarak verilirken, aynı gün Ankara rejiminin hizmetindeki yerel Türkçe medyada Türk milliyetçilerinin göğsünü kabartacak bir başka haber yer alıyordu. O gün İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah, yanında emniyet istihbarat sorumlusu Ahmet İlhan Güler olduğu halde, Brüksel Bölge Hükümeti’nin Türk kökenli devlet bakanı Emir Kır tarafından makamında tantana ile ağırlanıyor ve özel bir plaketle taltif ediliyordu.
Brüksel hükümetinde güvenlik ve asayiş işlerinden değil, kent temizliği, anıtlar ve sitelerden sorumlu olan bir bakanın bir yabancı polis şefini görkemli şekilde ağırlaması kolay anlaşılır bir şey değildi, ama dönem Belçika Sosyalist Partisi yöneticilerinin sırf Türk kökenli seçmenlerin oylarını alabilmek için iftar sofraları da dahil Türk-İslam sentezcisi derneklerin her türlü etkinliğinde boy gösterdiği bir dönemdi. Böylesi bir ziyaretten ne hükümet katında, ne de parti yönetiminde rahatsızlık duyan olmamıştı.
Bu tınmazlıktan cesaret alan Emir Kır’ın Celalettin Cerrah’la sıcak dostluk ilişkisi, onun Hrant cinayetindeki sorumluluğu medyada sorgulanırken dahi hız kesmeden devam edecekti.
Fransız AFP ajansının 6 Şubat 2007’de İstanbul’dan verdiği bir haberde Dink’in öldürülmesi soruşturması sırasında İstihbarat Şube Müdürü Ahmet İlhan Güler’in görevine son verildiği, İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah hakkında ön soruşturma başlatıldığı bildiriliyordu. Bu haber Belçika basınında da ayrıntılı yer alıyordu.
Buna rağmen Brüksel devlet bakanı Emir Kır, aynı yılın Nisan ayında İstanbul polis teşkilatının kuruluşunun 162. Yılı kutlamalarına şaibeli Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah’ın özel davetiyle onur konuğu olarak katılmakta, ekteki fotoğrafta görüldüğü gibi onun elinden İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nün plaketini almakta hiçbir sakınca görmeyecekti.
Kuşkusuz Emir Kır’ın Hrant Dink cinayetiyle uzaktan yakından herhangi bir ilişkisi olamazdı. Ama Belçika’daki Türk göçmenleri arasında devlet bakanlığına ve daha sonra belediye başkanlığına hızla yükseldiği için dikkatleri üzerine çeken Emir Kır, Ermeni soykırımının inkârı konusunda her daim ön planda olmuştu.
Belçika’da göçmenlere de seçme ve seçilme hakkı tanındıktan sonra ilk kez Sosyalist Parti listesinden başkentteki Saint-Josse Belediye Meclisi’ne seçilen ve encümen üyesi olan Emir Kır, Belçika Atatürkçü Düşünce Derneği’nin 29 Mayıs 2004’te Brüksel’de düzenlediği ve Ixelles’deki Ermeni Soykırımı anıtının yıkılması talebinin dile getirildiği "Soykırım iddialarını reddet – Vatana sahip çık!" yürüyüşüne ekteki fotoğrafta görüldüğü gibi büyük bir iştiyakla katılmıştı.
İnkarcı tavrının Belçika demokratik kuruluşları ve siyasetçileri tarafından şiddetle eleştirilmesine rağmen üyesi bulunduğu Sosyalist Parti’nin yöneticileri Emir Kır’a sonuna kadar sahip çıkmışlardı… O kadar ki, Sosyalist Parti’nin lider kadrosundan Adalet Bakanı Laurette Onkelinx, kabinesinde kahvaltı ikram ederek ağırladığı Hürriyet gazetesi genel yayın yönetmeni Ertuğrul Özkök ve Belçika temsilcisi Zeynel Lüle’nin bu konudaki sorularına verdiği yanıtta Emir Kır’a sonsuz güvenleri olduğunu ve kendisini her daim destekleyeceklerini söylemişti. (Hürriyet, 9 Mart 2005)
Aslında, bu sahiplenmenin ardında Sosyalist Parti’nin Brüksel’de Türk göçmenlerin yoğun bulunduğu Saint-Josse ve Schaerbeek belediyelerinde ne bahasına olursa olsun onların oylarını alma hesabı yatıyordu. O kadar ki, Adalet Bakanı Onkelinx Liège kentinde yetişmiş ve ünlenmiş bir politikacı olduğu halde, 2006 yılında yapılacak belediye seçimlerinde Schaerbeek belediye başkanı olma hırsıyla Brüksel’e taşınmış, Türk oylarını garantilemek için Emir Kır da dahil bir önceki seçimde seçilmiş Türk politikacılarının refakatinde aşırı sağcı ya da İslamcı olmasına bakmaksızın Türk derneklerinin kapılarını aşındırmaya başlamıştı.
Ancak Onkelinx’in sahip çıktığı Emir Kır’ın inkârcı tutumu çok geçmeden Belçika mahkemesi kararıyla belgelenecekti. İnternet sitelerinde kendisi hakkında önemli açıklamalarda bulunan Mehmet Köksal ve Pierre-Yves Lambert aleyhine açtığı davada Brüksel 14. Asliye Mahkemesi 28 Ekim 2005’te yazılanların gerçek olduğunu belirleyerek takipsizlik kararı verecekti.
Mahkeme kararı karşısında gazaba gelen Sosyalist Parti’nin Brüksel bölgesi başkanı senatör Philippe Moureaux, 21 Aralık 2005’teki bir radyo programında Emir Kır’ı hararetle savunacak, bir Türk göçmen çocuğuna 100 yıl önceki bir olayı tanımamasını bahane ederek eleştiri yöneltenlerin ırkçılık yaptığını söyleyecekti.
2006 belediye seçimleri yaklaşırken yanında Emir Kır olduğu halde 20 Haziran 2006’da Belçika Atatürkçü Düşünce Derneği’nin organize ettiği bir toplantıya katılan Schaerbeek Belediye Başkan adayı Laurette Onkelinx, liberal parti MR ve Brüksel partisi FDF’in Ermeni soykırımının tanınması için getirdikleri yasa önerisine Sosyalist Parti’nin karşı olduğunu vurguluyor, gerekçe olarak Türk inkârcılarının malum safsatasını öne sürüyordu : "Tarihi yazmak politikacıların değil tarihçilerin görevidir… Kaldı ki o olaya tanık olup da günümüzde bu tanıklığı dile getirecek kimse hayatta kalmamıştır… Ayrıca, bu olay üzerine hiçbir uluslararası mahkeme kararı yoktur." Sosyalist Parti’nin geçmişteki tavrını da bir kalemde inkâr eden bu sözler Emir Kır ve salondaki Atatürkçüler tarafından hararetle alkışlanıyordu.
Ancak parti kodamanlarının Türk oylarını çekme hesabıyla sürekli sahip çıktıkları Emir Kır’ın başı, yine Ermeni soykırımı konusunda 2006 Kasım’ında işlediği bir gaf yüzünden kendi partisiyle de derde girecekti. Belçika Atatürkçü Düşünce Derneği, başka inkârcı taleplerin yanı sıra, Brüksel’deki Ermeni Soykırımı anıtı üzerindeki yazıların Türk halkının ve Belçika’da yaşayan Türk’lerin onurunu zedelediğini ileri sürerek bu yazıların silinmesini talep eden bir imza kampanyası açmıştı. Brüksel bölge hükümetinde anıtların bakım ve korunmasından da sorumlu devlet bakanı olan Emir Kır’ın Ermeni anıtıyla ilgili böyle bir dilekçeye imza koyması sosyalistlerin bir kesimi için de bardağı taşıran damla olmuştu.
RTL-TV’de 27 Kasım 2006 günü bir programa katılan Brüksel Bölgesi Başbakanı sosyalist Charles Picqué, Ermeni soykırımının bir gerçek olduğunu vurguladıktan sonra Emir Kır’ı böyle bir inkârcı belgeye imza koyup koymadığını açıklamaya davet etmişti. 8 Aralık 2006’daki Brüksel Parlamentosu toplantısında milletvekillerinin de kendisini bu konuda açıklama yapmaya zorlaması üzerine, Emir Kır böyle bir şey imzaladığını anımsamadığını, imzaladığını iddia eden kişiler aleyhine dava açtığını söyleyerek bakanlık koltuğunu kaybetme tehlikesinden kurtulmuştu.
Kır’ın koltuğunu kurtardıktan sonra yaptığı ilk spektaküler iş, başta da belirttiğim gibi, tam da Hrant Dink’in İstanbul’da katledildiği 19 Ocak 2007 günü, Belçikalı devlet bakanı olarak İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah’ı makam odasında ağırlayarak bir plaketle onurlandırması olmuştu.
Dahası, 24 Şubat 2007 tarihinde zamanın dışişleri bakanı Abdullah Gül’ün Almanya, Avusturya, Belçika, Danimarka ve İsveç’te milletvekili olmuş Türklerin Ermeni Soykırımı’nı inkâr konusunda Türk lobisine hizmet etmelerini sağlamak için Ankara’da düzenlediği toplantının yıldızı bittabi "Belçika Devlet Bakanı" titriyle bu "milli görev"i çoktandır yerine getirmekte olan Emir Kır’dı.
Ama Belçikalı olmanın yanı sıra Türk vatandaşlığını da koruyan Emir Kır’ı, 39 yaşına bastığı o 2007 yılında bir başka "milli görev" bekliyordu. Ya tüm Türk vatandaşları gibi Türkiye’ye gidip 16 ay askerlik yapacak ya da tüm göçmenler gibi Türk Devleti’ne 5112 Euro ödeyerek Burdur’daki bir kışlada 21 gün eğitimden geçerek bu milli görevi yerine getirmiş olacaktı. Bunu yapmadığı takdirde Türk vatandaşlığından atılması gerekecekti.
Her yıl olduğu gibi 2007 yazında da tatil yapmak üzere Türkiye’ye giden Emir Kır’ın 5112 Euro’yu ödedikten sonra 21 günlük askerlik hizmetini gerçekten Burdur’da yapıp yapmadığı uzun süre bir soru işareti olarak kaldı. Ancak Parlamento haber sitesi 16 Ağustos 2010 tarihinde Emir Kır’ın, dönemin dışişleri bakanı Abdullah Gül tarafından, AKP lehine propaganda yapması kaydıyla 21 gün de olsa kışlada er üniformasıyla eğitim görmekten muaf tutulduğunu açıklayacaktı.
Askerliğini Belçika ordusunda değil de Türk ordusunda yapmış olsa da, soykırım inkârcılığı mahkeme kararıyla belgelenmiş bulunsa da, Devlet Bakanı Emir Kır iktidardaki Sosyalist Parti açısından Türk seçmenlerin oylarını çekmek için vaz geçilmesi şöyle dursun, sürekli onurlandırılacak bir kişiydi. Nitekim 16 Temmuz 2009 tarihli Resmi Gazete’de Devlet Bakanı Emir Kır’ın Kral tarafından "Taç Hizmetinde Komutan" nişanıyla taltif edildiği duyuruluyordu.
Soykırım inkârcılığı mahkeme kararıyla tescil edilmiş bir kişinin kraliyet nişanıyla onurlandırılması Belçika Ermeniler Komitesi tarafından bir bildiriyle haklı olarak eleştirildi.
Buna rağmen Emir Kır’ın Belçika siyasetinde yıldızı parlamaya devam ediyordu… Devlet Bakanı Emir Kır’ın finansman sağladığı Turkish Lady Derneği’nin 21 Mayıs 2010 günü tesettürlü kadınlara ödül vermek üzere düzenlediği bir geceye Emir Kır’la birlikte Sosyalist Parti’nin Philippe Moureaux ve Laurette Onkelinx gibi ağır topları da katılıyor, ertesi gün Türkçe haber sitelerinde Emir Kır ve Laurette Onkelinx’in gecede birlikte geleneksel bir Türk dansı yaparken çekilmiş resimleri yayınlanıyordu.
Sosyalist Parti yönetiminden aldığı destekle Emir Kır 2012 yerel seçimlerinden sonra Türklerin yoğun bulunduğu Saint-Josse belediyesinde bir darbe gerçekleştirerek belediye başkanlığına el koyacaktı.
Seçim öncesi yapılan bir anlaşmaya göre, oy oranları ne olursa olsun, mevcut belediye başkanı Jean Demannez bu seçimden sonra üç yıl daha bu görevde kalacak, ardından başkanlığı Emir Kır’a devredecekti. Ancak, seçimlerde Türk seçmenler sayesinde en yüksek oyu toplayan Emir Kır, Türk seçmenleriyle birlikte belediye binasını basacak, Demannez’yi başkanlıktan çekilmeye zorlayarak büyük tezahürat arasında belediye başkanlığı koltuğuna oturacaktı. Bu operasyon karşısında Demannez, 16 Ekim 2012 tarihli La Libre Belgique gazetesine verdiği demeçte, Kır’ı "yalancı, zorba ve iki yüzlü" olarak niteleyecekti.
2014 yasama seçimlerinde Türk adaylar, özellikle de Sosyalist Parti’den aday olanlar, Türkçe bildiri ve afişlerle yürüttükleri propaganda kampanyası sayesinde Türk kökenli seçmenlerden aldıkları yüksek oylarla Brüksel bölge parlamentosuna girdiler. Bu seçimde Emir Kır da, belediye başkanlığının yanı sıra, Federal Parlamento Brüksel milletvekili olarak seçildi. Kır’ın bu seçimde aldığı 18.536 tercih oyunun 9.068’i, yani yüzde 48,92’si Türk seçmenlerin yoğun bulunduğu Saint-Josse ve Schaerbeek belediyelerinden geliyordu.
Emir Kır bir yandan belediye başkanlığını sürdürdüğü Saint-Josse’ta Türk medyasının ve işadamlarının desteğiyle iktidarını pekiştirirken, federal parlamentoda da AKP iktidarının ve Türk lobisinin kendisinden beklediği şekilde davranmakta gecikmeyecekti.
150 üyeli Federal Meclis’in 30 Nisan 2015 tarihli oturumunda 1915 Ermeni Soykırımı kurbanları için bir dakikalık saygı duruşu yapılırken Brüksel milletvekili Emir Kır toplantıya katılmayarak Türk lobisinin isteğini yerine getirecekti.
Federal Meclis 23 Temmuz 2015’te 1915 Ermeni Soykırımı’nı tanımak üzere toplantıya çağrıldığında ise Türk lobisinin baskıları sonucu karar metninde Ankara rejimini rahatsız etmeyecek bir değişiklik yapılarak Osmanlı döneminde Ermenilerin yaşadığı dramdan Türkiye Cumhuriyeti’nin sorumlu olmadığı belirtilmiş, Emir Kır da bunun üzerine karara kabul oyu vermek zorunda kalmıştı.
Ama bildiğini okumaya devam etti… Sadece Ermeni Soykırımı konusunda değil, Türk Devleti’nin Kürtlere uyguladığı baskılar protesto edildiğinde de AKP iktidarının iftiralarını kullanmakta tereddüt etmiyordu. 2016 sonlarında Brüksel’de Kürt etkinliklerine karşı konuşurken Kürt ulusal hareketini DAEŞ’le aynı kefeye koyuyor, bu yüzden Sosyalist Parti lideri Elio Di Rupo ilk kez Emir Kır’ın sözlerini RTBF televizyonunda açıkça takbih ediyordu.
Bu gelişme karşısında paniğe kapılan Emir Kır’ın Türkçe medyadaki destekçileri derhal harekete geçerek "reis"lerini eleştiren Türkiyeli demokrat örgütlere karşı iftira kampanyası açıyordu… Bunlardan biri beni de hedef göstererek şöyle yazıyordu: "Belçika’da her vesile ile terör örgütleri ve ayrılıkçıların yanında yer alanlar, Brüksel Saint-Josse Belediyesi sınırları içinde faaliyet gösteriyorlar! Türkiye karşıtı derneklerin başında, İnfo-Turk kurucusu, eski solcu tüfeklerden Doğan Özgüden geliyor... Türkiye’yi ve milletvekili Başkan Emir Kır’ı hedefe koymaları boşuna değil."
2017 Mart’ında Türkiye’de Erdoğan’ın başkanlık yetkilerini artırmak amacıyla yapılan referandum sırasında Emir Kır Belçika’daki Türklerin "evet" oyu kullanmalarını sağlamak için her türlü desteği veriyor, örneğin AKP yöneticilerinden Taner Yıldız’a Tayyip propagandası yapması için Saint-Josse belediyesinde salon tahsis ediyordu.
Emir Kır gibi Türk lobisinin hizmetindeki diğer seçilmişlerin de gayretleriyle Belçika’daki Türk seçmenler anayasa referandumunda da, onu izleyen seçimde de yüzde 70 oy oranıyla Erdoğan’ı ve AKP ile MHP’nin oluşturduğu Cumhur İttifakı’nı destekleyeceklerdi.
Buna paralel olarak geçtiğimiz yılın Mayıs’ında yapılan Belçika seçimlerinde de Cumhur İttifakı’nın destekçisi Emir Kır 18.520 tercih oyuyla yeniden milletvekili seçilecek, Sosyalist Parti listesinden diğer dört Türk aday da Brüksel Bölge Parlamentosu’na gireceklerdi.
Bu sonucu, Belçika’daki Türkçe haber sitelerinden birisi "Başkomutan Emir Kır ve generalleri seçimden zaferle ayrıldılar" başlığıyla verecekti.
Ancak "başkomutan" Emir Kır, bir süre önce aralarında iki MHP’linin de bulunduğu bir Türk belediye başkanları heyetini makamında kabul edince sadece Belçika siyasal arenasında değil, üyesi bulunduğu Sosyalist Parti içinde de bir kıyamettir kopmuş bulunuyor.
Sosyalist Parti’nin bazı milletvekilleri Türk faşistlerini makamında kabul ettiği için Emir Kır’ın partiden ihraç edilmesini istiyorlar. Başlangıçta kendisini eleştirenleri siyasal çekemezlikle, hatta Türk düşmanlığıyla suçlayan Emir Kır, kendisinin MHP’lilerle daha önceki ilişkileri, özellikle de Emirdağ’ın MHP’li belediye başkanını ziyaret ettiği belgelerle ortaya konunca, partiden atılmasını engellemek için birdenbire ağız değiştirerek MHP’li belediye başkanlarını makamında kabul etmekle "değerlendirme hatası işlediğini", bunun için esef duyduğunu açıklamak zorunda kaldı.
RTBF’ten Bertrand Henne 15 Ocak 2020 tarihli yazısında, sadece hata yaptığını söylemekle yetinip MHP’yle yıllardır süren ilişkileri konusunda tek laf etmeyen Emir Kır’ı "amnésique" olarak niteliyor, MHP’nin Türkiye’deki kriminel geçmişinden örnekler verdikten sonra Sosyalist Parti’nin bu unutkanlığı affedip etmeyeceğini sorguluyor.
Kır’ın açıklamasını La Libre Belgique gazetesi yazarlarından Claude Demelenne 16 Ocak 2020 tarihli yazısında "maskaralık" olarak niteliyor, Sosyalist Parti sorumlularından Kır’a hâlâ sahip çıkanları kafalarını devekuşu gibi kuma gömüyor olmakla suçluyordu.
Haftalık Le Vif dergisi ise son sayısında Belçika’da çifte vatandaşlık hakkı tanınan Türklerin Belçika’dan çok Türkiye’ye hizmet ettiklerini vurguluyor, örneğin Brüksel Parlamentosu’nda bir dönem milletvekilliği yapan, Ermeni Soykırımı’nın tanınmasına karşı çıktığı için üyesi bulunduğu hristiyan demokrat parti cdH’tan ihraç edilen Mahinur Özdemir’in Tayyip yönetimi tarafından Türkiye’nin Cezayir büyükelçiliğine tayin edildiğini hatırlatarak soruyor: "Aynı zamanda iki efendiye birden hizmet mümkün mü?"
Emir Kır’ın dosyası şimdi Sosyalist Parti’nin disiplin kurulunda…
Kır’ın gerek devlet bakanı, gerek belediye başkanı, gerekse federal milletvekili olarak siyasal geçmişinde yukarıda anımsattığımız gibi Ermeni soykırımını inkâr etmek ve Kürt ulusal hareketini DAEŞ’le aynı kategoride göstermek de dahil o kadar çok bağışlanmaz tutum ve beyanları var ki, normal koşullarda Sosyalist Parti’nin çoktan hakkında bir ihraç kararı vermesi gerekirdi.
Ancak ortaya konan tüm delillere rağmen Sosyalist Parti yönetiminin, Emir Kır’ın ihracı yolunda bir karar vermesi zayıf ihtimal… Son seçimlerden önemli oy ve milletvekili kaybıyla çıkmış olan Sosyalist Parti’nin Emir Kır’ı da ihraç ederek bir milletvekili daha kaybetmesi halinde koalisyon pazarlıklarında zayıf düşmesi ihtimali parti yöneticilerini ciddi ciddi düşündürmekte…
Dahası, Emir Kır’ın ihracı halinde Türk lobisinin de kışkırtmasıyla Sosyalist Parti’nin gelecek seçimlerde Türklerin yoğun olduğu Saint-Josse ve Schaerbeek gibi belediyelerde, dolayısıyla Brüksel bölgesi genelinde büyük oy kaybına uğrayacağında kuşku yok…
Belçika ve özellikle de Brüksel, şimdi pür dikkat Sosyalist Parti disiplin kurulunun vereceği kararı bekliyor…
Onlar bekleye dursun, Brüksel’de Türkiyeli demokrat diyaspora örgütleri, her yıl olduğu gibi bu yıl da, bundan tam 13 yıl önce, 19 Ocak 2007’de, Türk ırkçılığının kurşunlarıyla can veren sevgili meslektaşımız Hrant Dink’i anmaya hazırlanıyor.
Belçika Demokrat Ermeniler Derneği, 19 Ocak Pazar günü Ixelles’deki Ermeni Soykırımı anıtı önünde yapılacak törenden bir gün önce, cumartesi akşamı saat 18.30’da kendi lokalinde bir anma toplantısı düzenliyor.
Sosyalist Parti’nin sadece soykırım inkârcılarına karşı değil, aynı zamanda Belçika’da "sosyalist" geçinip Türkiye’deki AKP ve MHP gibi islamo-faşist örgütlere destek veren, Kürt ulusal hareketini DAEŞ’le özdeş göstermeye kalkışan herkese karşı alacağı tavır bu partinin ne denli ilerici ve demokrat olduğunu net şekilde ortaya koyacak.
Son bir nokta daha… Ermeni Soykırımı inkârcısı seçilmişlerden Mahinur Özdemir partisinden ihraç edilip son seçimlerde açıkta kaldıktan sonra, 10 yıl önce Türkiye’de nikâh şahitliğini yapmış olan Erdoğan tarafından Cezayir Büyükelçiliği’ne atandığına göre, Emir Kır da Sosyalist Parti’den ihraç edilip belediye başkanlığından da düşürülecek olursa, yine Erdoğan tarafından Belçika’ya Türkiye Büyükelçisi olarak atanması hiç de şaşırtıcı olmaz…
Beklemedeyiz… Göreceğiz…