Ergun Babahan
Hukuk devleti sizlere ömür! Evet’e ve felakete hazırlanın
Türkiye artık uluslararası toplum nezdinde ‘‘Haydut Devlet’’ nitelendirilen bir kategoriye girdi. İçi boş dayılanmalardan öteye gidemeyen çapsız bir kabadayı görüntüsünde. Etrafa rahatsızlık veriyor ama ciddiye alınmıyor.
Ergun BABAHAN
Gazetecilere tahliye kararı veren Ağır Ceza Mahkemesi kararının AKP tarafından tanınmaması ve ardından bu kararı veren mahkeme heyetinin duruşma savcısıyla birlikte açığa alınması, Türkiye’de ne hukuk, ne de bildiğimiz anlamda bir devlet kalmadığının açık göstergesi.
Türkiye artık Kaddafi’nin Libya'sı, Saddam’ın Irak’ı gibi bir ülkedir ve uluslararası toplumdan da öyle muamele görecektir. Amerika bir yana ama Avrupa’nın 17 Nisan’dan sonra Türkiye’ye yönelik tavır, üslup ve uygulamalarının değişeceğini görmek için kabin olmaya gerek yok.
Kamuoyu araştırmalarına göre, Evet ile Hayır’lar böyle bir ortamda baş başa gidiyor. Hukuku bu kadar ayaklar altına almaktan çekinmeyen bir zihniyetin 300-500 bin farkla geleceğini, hatta varlığını bağladığı bir referandumu kaybetmeyi kabulleneceğini düşünmek için Alman veya Hollandalı olmak gerekir herhalde.
Eğer, Hayırlar uzak ara önde değilse, kendinizi Evet’e hazırlayın.
Bu yaparken şunu akıldan çıkarmayın; artık enflasyon rakamlarının gazetelerin birinci sayfalarından yayınlanmasına, televizyonda tartışma konusu yapılmasına izin verilmeyen bir ülkede yaşıyorsunuz.
Büyüme rakamları da, enflasyon rakamları da, kişi başı milli gelir rakamları da yalan. Bu kadar yalan ve kötülük üzerine kurulu bir sistemden iyilik çıkmaz. Çıksa çıksa felaket çıkar.
Levent Gültekin dün Diken.com.tr’de yazdı. Türkiye artık uluslararası toplum nezdinde ‘‘Haydut Devlet’’ nitelendirilen bir kategoriye girdi. İçi boş dayılanmalardan öteye gidemeyen çapsız bir kabadayı görüntüsünde. Etrafa rahatsızlık veriyor ama ciddiye alınmıyor.
Münbiç, Rakka, Sincar diye bağırıp çağırıyor, kimse dönüp bakmıyor. Amerika, İncirlik’in engellenmesi ihtimaline karşı Kobane’de büyük bir alan inşaatına girişmiş, çok sayıda nakliye uçağını bu alana indirmiş, Tabka’daki alanı elden geçirmeye başlamış, Demokratik Suriye Güçleri Rakka kapısına dayanmış ama Cumhurbaşkanı Erdoğan hala Amerika’nın kesin kararının belli olmadığını söylüyor. Daha ne yapsın adamlar anlatmak için. İlle de resmi mektup mu yazsınlar…
Geçen sene Irak Başbakanı’nı muhatap kabul etmeyen, Kürtlere arka çıkıp Irak Kürdistan’ın bağımsızlığını destekleyen; bugün Kürtlere karşı Abadi ile işbirliğine yakın duran ilkeli ve istikrarlı bir dış politikası var Türkiye’nin. Abadi, Ankara’ya ‘Başika’dan çık’ derken haksız ama ‘Barzani’ye Kürt bayrağını indir’ derken haklı gibi çarpık bir durumda Türkiye.
Eldeki bütün imkanlar seferber edilerek şu anki yerinde tutuluyor Türkiye ekonomisi ki, uzmanlar bu tablonun ve vahim olduğunu rakamlarla anlatıyor. Nüfusu 80 milyona dayanmış bir ülke yıllık -yüzde 2-2.5’luk büyüme hızıyla aslında küçülüyordur. Hızla fakirleşecek bir ülke olmaya aday Türkiye. Gençleri daha radikalleştirecek, gelecekten umut kesmelerine neden olacak bir tablo bu.
Rusya, St. Petersburg’taki bombadan Suriye’deki İslamcı radikalleri sorumlu tutup İdlip’e bütün gücüyle yüklenmeye başladığında bu tablonun Türkiye üzerinde inanılmaz olumsuz etkileriyle karşılaşacağız.
Turizmi sıfırlanma noktasına gelmiş, sürekli gerilim yaşayan, bütün komşularıyla ve Avrupalı ortaklarıyla kavgalı bu ülkenin artık şantaj amacıyla kullanacağı bir Şangay Beşlisi kartı bile yok.
17 Nisan’da Evet’le uyanacak bir Avrupa’da Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi başta gazeteciler, Kürt siyasetçiler ve akademisyenlerin dosyalarıyla işe koyulacak. Adalet Bakanı Bozdağ’ın Financial Times’a yaptığı açıklamalardan anladığımız kadarıyla, Türkiye bu kararları uygulamaya yanaşmayacak ve elbette bunun ekonomiden siyasete kadar geniş bir yelpazede vahim sonuçları olacak.
Demokrasiye, çok sesliliğe inanan kesimlerin Hayır mücadelesi elbette anlamlı ve önemli ancak gerçekçi olmak lazım:
Türkiye her türlü ahlak, hukuk kuralının askıya alındığı, devlet gücünün Evet için seferber edildiği bir ortamda referanduma gidiyor. Muhalefetin hapisle cezalandırıldığı, yargı kararlarının sıfırlandığı bir dönem bu.
Kazanırken kaybettikleri bir dönem olacak ama bedeli müslümanıyla, Türk’ü, Kürt’, Alevisi, dinsizi ile bütün Türkiye ödeyecek.