Koray Düzgören

Koray Düzgören

İktidar da muhalefet de ‘etnik temizlik’ peşinde

Kılıçdaroğlu Afrin’de Kürtlerden boşalan yerlere Suriyeli mültecilerin yerleştirilmesini istiyor. Erdoğan ise 'İsteseydik Afrin’de taş üstünde taş, gövde üstünde baş bırakmazdık' diyor.

Afrin savaşı derinleşerek ve yaygınlaşarak sürüyor.

Türkiye Suriye bataklığında hız kesmeden ilerlemeye çalışıyor.

‘Çalışıyor’ diyorum çünkü savaş haritalarına ve cephelerden gelen haber ve bilgilere bakılırsa TSK (Türk Silahlı Kuvvetleri) hala sınırın 5-6 kilometre çevresinde dolaşıyor.

Öncelikli amacın şimdilik Afrin’in kuzey ve batısını kapsayacak şekilde Türkiye sınırına paralel bir yayın çizilmesi olduğu anlaşılıyor.

Tabii Kürtler de topraklarının işgal edilmesi girişimine karşı sert bir şekilde direniyor. Bu nedenle iki tarafın kaybı ile sivil ölümler de artıyor.

TSK son birkaç gündür yerleşim yerlerini, kasabaları ve Afrin merkezini bombalıyor. Birçok okulun ve kamu binasının isabet aldığı ve çok sayıda öğrencinin yaşamını yitirdiğine ilişkin haberler geliyor. Dün de Afrin’deki önemli bir hastaneye bombaların isabet ettiği ve can kaybı olduğu bildirilmişti.

Afrin’in yöneticileri sivil kayıpların sayısının 150’yi geçtiğini açıklamışlardı. Yaralıların sayısı ise yüzlerle ifade ediliyor. Bu sayılar giderek artıyor.

Yerleşim yerlerine yönelik bombalamalar arttıkça savaş da bir sivil katliamına dönüşmeye başladı. Tabii amaç, bu yolla Kürtlerin yaşadıkları toprakları, köyleri terk ederek başka bölgelere göç etmelerini sağlamak. Onların boşalttığı köylere, topraklara Türkiye’deki seçilmiş Sünni göçmenleri ve İdlib’ten çıkarılan, çıkarılacak cihatçı aileleri yerleştirmek.

Bu, hem bizzat Erdoğan tarafından hem de diğer iktidar sözcüleri tarafından dile getiriliyor.

Dile getirilen ve yapılmak istenen şeyi, yani etnik temizliği sadece iktidar ve ortakları, destekçileri savunmuyor. Ana muhalefet partisi CHP de aynı görüşte.

Afrin harekatını büyük bir coşkuyla destekleyen Kılıçdaroğlu son birkaç gündür

Afrin merkeze girilmemesi gerektiğine ilişkin açıklamalar yapıyor. Kılıçdaroğlu savaşın durdurulmasını, TSK’nin Suriye topraklarından çekilmesini talep ediyor değil.

"Afrin 500 bin nüfuslu bir şehir, burada teröristleri nasıl ayırt edeceksiniz. Böyle bir şehir savaşında çok asker kaybı olur" diyerek Afrin merkeze girmenin yanlış olacağını söylüyor. 

Orada yaşayan sivilleri dert ettiği yok. Bombalamalarda ölen çocuklar da Kılıçdaroğlu’nun ilgi alanında değil.

KILIÇDAROĞLU: SURİYELİ GÖÇMENLER GETİRİLSİN

Ama birileri onun kulağına fısıldamış besbelli:

"Şehir savaşları çok kanlı olur. Türkiye zaten sivil ölümleri nedeniyle batı medyası ve kamuoyu tarafından sert bir şekilde eleştiriliyor. Bu nedenle Afrin merkeze girilmesin."

Öyle anlaşılıyor ki bu, başta ABD olmak üzere Batılı ülkelerin de temennisi.

Peki Kürtlerden temizlenen köylerde, topraklarda ne yapılacak?

Kılıçdaroğlu bu noktada iktidar koalisyonunun çözümünü benimsiyor.

"Boşaltılan yerler tampon bölgeler haline getirilsin, oralara Türkiye’deki Suriyeli göçmenler yerleştirilsin."

Yani etnik temizlik yapılsın. Bir bölgenin halkı silah zoruyla, baskıyla göçe zorlansın, yerlerine yine Suriyeli ama çok başka bölgelerin insanları yerleştirilsin. Yapılmak istenen bu.

Tabii asıl mesele sınırın öteki tarafındaki Kürtlerden kurtulmak. Afrin operasyonu da bu amaçla başlatılmadı mı? Terör örgütlerinin Türkiye’nin bekası için tehdit oluşturduğu bir hikaye. Asıl neden ve Türkiye devletinin değişmez saplantısı, paradigması doğrudan Kürtler.

Afrin’de topraklarını korumak üzere silahlanmış Kürtler olmasa da Türkiye Afrin’e girecekti. Ama Kürtler Türkiye devletine ve Erdoğan’a biat edip onun askeri olarak onunla birlikte Esad’a karşı çıksalardı belki bir süre hedef olmayabilirlerdi.

Şimdi, topraklarını IŞİD cihatçılarından ve Şam rejiminden koruyup o bölgede ve bütün Kuzey Suriye’de kendilerine yeni bir yaşam modeli geliştirmeye çalıştıkları için hedefteler.

Türkiye’nin iktidarı, muhalefeti, ulusalcısı, Kemalisti tam bir mutabakat halinde Afrin saldırısını ve sivil halka yönelik saldırıları büyük bir vatanseverlik olarak değerlendiriyor. Bu savaşa karşı çıkanlar, barış diyenler vatan haini ilan ediliyor, gözaltına alınıyor, tutuklanıyor.

Ana muhalefet lideri dahi Afrin’e girilmesin, ama Kürtlerin topraklarına el konulsun ve Suriyeli göçmenlere verilsin diyebiliyor.

ERDOĞAN: EĞER SİVİLLERİ GÖZETMESEYDİK

Muhalefet lideri bunları söylerse Afrin’e girilmesi kararını veren Erdoğan ne demez?

Son grup toplantısında yaptığı konuşma ibretlik.

Afrin’de niçin bu kadar ağır ilerlendiğine ilişkin eleştirilere karşılık şunları söyledi:

"Biz sivil kayıpları olmasın diye çok dikkat ediyoruz, o nedenle ağır ilerleniyor. Yoksa buna dikkat etmesek taş üstünde taş gövde üstünde baş bırakmadan, her yeri yıkıp hızla ilerleyebilirdik."

Bu lafların arkasından da sivillerin canlı kalkan olarak kullanıldığını, topraklarını işgale karşı koruyan Kürt gençlerinin sivillerin arkasına sığınarak askerlere ateş açtıklarını anlatmaya başladı.

Bu konu birkaç gün önce, geçtiğimiz cuma günü Afrin’de 9 askerin çatışmalarda ölmesi üzerine gündeme gelmişti. Getirilmişti demek daha doğru.

Bu amaçla Saray’ın haber ajansı A.A (Anadolu Ajansı) harekete geçti.

Afrin savaşında son günlerde artan sivil ölümlerine ilişkin Batı medyalarında çıkan haberleri etkisizleştirmek amacıyla haberler yayınlamaya başladı. Bu konudaki ilk haber şöyleydi:

"AA muhabirinin bölgedeki güvenlik kaynaklarından edindiği bilgiye göre, PYD/PKK’lı teröristler zaman zaman sivilleri kullanarak saldırılar düzenliyor.

Güvenlik kaynakları, dün 2’si helikopter pilotu olmak üzere toplam 11 askerin şehit düştüğü harekat bölgesinde PYD/PKK’lı teröristlerin içinde çocukların da bulunduğu sivil grubu kullanarak saldırı gerçekleştirdiklerini bildirdi.

Saldırı anıyla ilgili bilgi veren güvenlik kaynakları, teröristlerden arındırılan bir köyün yakınındaki 1027 rakımlı tepeyi tutan komando birliklerine öğle saatlerinde 70-80 kişilik sivil grubun yaklaşması üzerine askerlerin havaya uyarı atışı yaptığını, uyarı atışını dikkate almayan kalabalığın ilerleyişini sürdürmesi üzerine 16 kişilik komando timinin grubu durdurmak amacıyla hareket ettiğini, kalabalığa yaklaşan time sivillerin arasından el bombaları atıldığını, bu sırada köy içinde gizlenen PYD/PKK’lıların silah ve roketlerle saldırıya geçtiğini, ilk temasta 16 kişilik timden 9 askerin şehit düştüğünü, saldırıya müdahaleye giden helikopterin bu sırada kırıma uğradığını ve 2 pilotun şehit olduğunu aktardı."

Haber dikkat ederseniz haber falan değil. Askeri kaynakların anlattıkları hikayelerden ibaret. Muhabirin herhangi bir şey gördüğü, kimseyle konuştuğu yok. Tipik bir düzmece, yönlendirici, propaganda amaçlı bir çalışma.

Erdoğan’ın son grup toplantısında bu çalışma çevresinde yukarıdaki açıklamayı yaptığı anlaşılıyor.

İHA’NIN ÇEKTİĞİ VİDEO TV VE GAZETELERDE

Nitekim Erdoğan’ın grup toplantısı biter bitmez başta CNN Türk olmak üzere birçok TV ve gazetenin internet sitesinde insansız hava araçlarının Afrin’in bir köyünde çektiği videonun devreye sokulduğunu izledik.

Bu videoda Kürt direnişçilerin bir araçtan bir noktaya doğru ateş açmaları gösterilerek sivil yerleşim yerinden Türkiye’ye ateş açtıkları ispat edilmeye çalışılıyordu.   

Defalarca izlediğimiz halde propaganda amaçlı bu videodan da Kürtlerin sivil halkı kullandığına ilişkin bir belirtiye rastlayamadık.

Sonra bu konuda Genelkurmay kaynaklı bir haberin yayına verildiğini gördük.

Haber, sivillerin yaşamlarına önem verildiğini göstermek amacıyla alınan tedbirleri duyuruyordu.

Önümüzdeki süreçte sivillere önce bulundukları yerleri terk etmeleri için bir süre verilecekti. Sonra bu konuda anonslar yapılacaktı. Ayrıca da bildiriler dağıtılarak sivil halk bulundukları yerleri terk etmek üzere uyarılacaktı.

Peki sonra?

Bölgede yaşayan Kürtler asla bulundukları yerleri, toprakları bırakmayacaklarını söylüyor.

O zaman bu duyurular katliamın habercisi ve bahanesi mi olacak?

"Taş üstünde taş, gövde üstünde baş" süreci mi başlayacak yoksa?

Önceki ve Sonraki Yazılar
Koray Düzgören Arşivi