Asena Özkan
İktidara göbekten bağlı olmak!
Kısa, net ve yansız: Sergen Yalçın’ı yermek kolay, kaleci Altay Bayındır’ı alkışlamaksa doğru. Elbette bu sözüm Beşiktaşlılara… Haftanın maçında Beşiktaş ile Fenerbahçe 1-1 berabere kaldı bu da en çok puan kaybı yaşayan Galatasaray’ın işine yaradı. Sondan başa gidelim bir kez de! Eyyy Sergen Yalçın’ı geç oyuncu değişimleri nedeniyle eleştirip serzenişte bulunan Beşiktaşlılar, Fenerbahçe’nin genç ve başarılı kalecisi Altay Bayındır dört mutlak golü çıkarmasaydı, Sergen Yalçın'a yine oklar atacak mıydınız? Yanıtını ben vereyim; kesinlikle hayır! Kim tahmin ederdi ki Altay Bayındır’ın kalesindeki mutlak dört gole olanak tanımayacağını? Tahminler, Fenerbahçe’nin sezon başından bu yana yaptığı gibi deplasmanda oynadığı oyunu yineleyeceğiydi. Ki zaten beklendiği gibi de oldu. Eyyy Fenerbahçeliler sakın ola ki "iyi oynadık, beraberliği kurtardık" yanılgısına düşmeyin. Fenerbahçe’nin bu oyunla şampiyon olması, özelleştirilen Milli Piyango’dan bana büyük ikramiyenin çıkmasına oranla daha az olasılık. Fenerbahçe’de eşitliğin mimarı kaleci Altay Bayındır’dan başkası değil, son dakikada attığı gole karşın Ozan Tufan da dahil!
Sergen Yalçın karşılaşma boyunca üretkenlikten ırak oynayan Cyle Larin’i oyundan çok daha erken almalıydı, ama Vincent Aboubakar da Altay Bayındır ile karşı karşıya kaldığı pozisyonda golü atmalıydı. Yorulan Atiba Hutchinson da daha erken yedek kulübesine alınabilirdi elbette. Betimlemeler uzar gider… Biz de içinde debelenip dururuz!
Oysa dün gece İnönü Stadı’ndaki maça iki takım da "Adil ve şiddetsiz bir yaşam mücadelesinde kadınların yanındayız" pankartıyla çıksaydı ne şık olurdu değil mi? Bunun sonucunda da Bankalar Birliği borçlarını 7+2 yıla yaydığı 2 kulübün sözleşmesini feshetseydi. ?
Bakınız, Eczacıbaşı Vitra Kadın Voleybol Takımı, İstanbul Sözleşmesi’nden ayrılanlara tepkisini açık ve net biçimde nasıl ortaya koydu. "Taraf devletlerin, toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamaya, kadınlara yönelik her türlü ayrımcılığı ve şiddeti önlemeye yönelik kararlılığını gösteren İstanbul Sözleşmesi, çağdaş bir uluslararası insan hakları sözleşmesidir ve kadınlar için hayati önemdedir. Türkiye’nin refahı için çalışan tüm kurum ve kişilerin, ülke nüfusunun yarısını oluşturan kadınların yaşamı söz konusuyken, İstanbul Sözleşmesi’ni ortak geleceğimizin teminatı olarak göreceğine inanıyoruz. Kadınların azmi ve başarılarıyla ülkemizin adını dünyaya duyuran, Uluslararası Olimpiyat Komitesi Kadınlar ve Spor Dünya Ödülü’ne layık görülen Eczacıbaşı Spor Kulübü olarak eşit, adil ve şiddetsiz bir yaşam mücadelesinde kadınların yanındayız."
İktidara göbekten bağlı olmayan bir spor kulübü cesaretle bu açıklamayı yapıyor. Ama yaşları yüzden fazla olan köklü İstanbul kulüpleri seslerini bile çıkartamıyorlar. Yüzyılı aşkın bir tarihe sahip olan köklü iki kulüp arasında oynanan, birbirlerinin ve iktidarın üzülmediği derbiye bir de bu gözle bakmamız lazım.