iltisak terörü

iltisak terörü etkisini gün be gün kaybediyor, gözü ya da dili tarafgirlikle bağlanmamış herkes yakında, 'aynen kanka, hepimiz teröristiz' diyecek bir noktaya geliyor.

bir ara hatırlarsınız, mahkemelerden hukuka aykırı ama iktidarın siyasetine uygun kararlar çıktıkça, savcılara, hâkimlere sitemler olurdu, daha açık bir ifadeyle, vicdanlarıyla hareket etmedikleri, evlerine götürdükleri ekmek için hukukun çiğnenmesine göz yumdukları için eleştirilirlerdi. 

artık bunun dönemi geçti, savcıların, hâkimlerin elinden bir şey gelmiyor, isterse en yüksek mahkeme karar alsın, iktidar ne isterse o oluyor; bknz anayasa mahkemesi’nin hali. en son istanbul 14. ağır ceza mahkemesi enis berberoğlu ile ilgili anayasa mahkemesi’nin kararını tanımadı. 

iktidarın canını sıkacak herhangi bir şeyin, terörle iltisaklı sayıldığı günlerden geçiyoruz. adeta bir iltisak zinciri var ve yollar hep kürtlere ve kürtçeye çıkıyor, malum en son gaziosmanpaşa kaymakamlığı, ibb şehir tiyatrosu bünyesinde sahnelenecek olan kürtçe tiyatro oyununu gösterime saatler kala yasaklattı. yasaklama kararı muhakkak ki hukuka aykırı ama bu herhangi bir fark oluşturmuyor. 

"hâlâ şaşırabiliyoruz" demeyin, mesele sistemin ve siyasetin nasıl işlediğine başkalarından biraz daha hâkim olan, siyaseti biraz daha uzun süredir takip eden insanların şaşırması değil. mesele, birilerinin –bizlerin- hiçbir şeyin şaşırtmayacağı kadar olaylara hâkim olması da değil. çünkü dikkat ederseniz, her seferinde yeni yeni insanlar da şaşırıyor. (hayır, kemal kılıçdaroğlu’nu kastetmiyorum.) daha önemlisi, "terörle iltisak" fikri git gide yıpranıyor. siyasetin vitrininde, tepelerde yapılan konuşmalara bakmayın, geçenlerde, "ormanları yakanlar hep pkk’lı, tamam, anladık da yanan ormanların ama yerine villa yapanlar, otel yapanlar neden hep akp’li" şeklindeki paylaşımı yapan, iyiparti’nin anadolu’daki bir yöneticisi. iltisak terörü etkisini gün be gün kaybediyor, gözü ya da dili tarafgirlikle bağlanmamış herkes yakında, "terör" kelimesini duyduğunda, "aynen kanka, hepimiz teröristiz" diyecek bir noktaya geliyor. 

ama tabii bu, hukuka olan ihtiyacımızı ortadan kaldırmıyor. ne yapacağız, ne yapabiliriz?

ihtimalleri gözden geçirelim. amacımız nedir? mesela akp’nin barıştan bahsettiği, bülent arınç’ın, kürtlerin gördüğü muameleyi görse dağa çıkacağından dem vurduğu, osman can’ın hukukçu, ali bulaç’ın gönül insanı, tuğrul inançer’in tasavvuf erbabı olarak görüldüğü günlere dönmekle yetineceksek chp-deva-gelecek partisi ittifakına destek olabiliriz. seçimle falan da onlar uğraşsın artık. 

ama grevlerin ertelenmediği, erkek şiddetine karşı gerçek önlemler alınan, hukukun olduğunca işlediği bir dönemin özlemi içindeysek, ciddi bir hak mücadelesi ve bunun siyasal ayağını da oluşturmak gerekmez mi? burada bir parantez açmak istiyorum; ifade özgürlüğü, siyaset yapma hakkının güvence altına alınması da temel haklardan ama toplumsal haklar biraz farklı. sendikalaşma hakkı, doğanın talan edilmemesi, kadın ve lgbti+’lerin güvende yaşaması, eğitimde eşitlik, iş güvencesi, kıdem tazminatı güvencesi gibi haklar, toplumun siyasetle içli dışlı olmayan kesimlerini de ilgilendiriyor. 

türkiye’de zaman zaman büyük başarı kazanan hak mücadeleleri yürüyor. ama bununla siyaset arasında bağ kurulamıyor. siyasetin meclis’le sınırlı olmadığı doğru ama soma’dan kazdağları’na, grevlere kadar uzanan bir alanda olanlar, oyları için, mücadelelerine sahip çıkmış, çıkacağına emin oldukları ortak bir adres göremiyor. bunun önemsiz bir şey olmadığı ve eğer sınırlı bir çerçevede, daha farklı bir gelecek tahayyül ediyorsak o bağın inşa edilmesi gerektiği ortada. 

ama bir başka mesele daha var. türkiye git gide daha fazla, cihatçı, tekfirci akımların ve ırkçılığın makbul ve başat ideoloji haline geldiği bir ülke oluyor. daha önce de yazdım, kendimi tekrar etmiş olacağım ama geçmişte, muhalefet halka karşı işlenen suçları teşhir etmeye çalışırdı, şimdi her şey apaçık yapılıyor, ve takdir görüyor! 

bu insanlar son on yılda oluşmadı. evet, akp iktidarı, dinselleştirdiği eğitim sistemi, demeçler, diziler, medya başka bir türkiye’yi ilmek ilmek dokudu, dokuyor ama bugün ermeni patrikhanesi’nin önünde tehditkâr kortejler oluşturanlar, kürtlerle ilgili insanlık dışı sözler edenler, bir erkeğin birden fazla kadınla evlenmesini açıkça savunanlar, ışid’lileri kahraman sayanlar, örneğin dolmabahçe mutabakatı’nın açıklandığı 2015’te farklı mı düşünüyordu, farklı insanlar mıydı? hayır! bugünün siyasal ikliminde seslerini yükseltmek için cesaret bulduklarına şüphe yok. ama akp’nin geçtiğimiz on yılda, beş yılda, 15 temmuz’dan sonra nasıl değiştiğini, neler yaptığını konuşurken, muhalefetin neyi ihmal ettiğini de konuşmalı bence. 

bu insanlar komşumuz, o kortejde sürebileceği orta halli bir arabaya sahip olabilmişler dahil, çoğu sınıf kardeşimiz, kader ortağımız. çoğunun iş güvencesi, gelecek güvencesi yok. çoğu, güçlü olanın yanında durması gerektiğine, ancak öyle ayakta kalacağına inanıyor ve bu yüzden chp’nin bayrağa sarılı kur’anı'ndansa, iktidarınkini tercih ediyor. onlara, haklı, kararlı olduğumuzdan, bizi yıldırmanın mümkün olmadığından ve bir gün hesap soracağımızdan başka söyleyecek sözümüz, vaadimiz yok mu, olmayacak mı? 

bu devran, zalimlere destek olanların aklı çelinmeden, onlar yolundan çevrilmeden döner mi gerçekten?
 

Önceki ve Sonraki Yazılar
ayşe düzkan Arşivi