Eser Karakaş
İmam-Hatip liseleri meselesi
Türkiye’nin gerçekten çok önemli bir meselesidir İmam-Hatip liseleri meselesi.
Bu okulları eleştirenler de, destekleyenler de kanımca hata yapıyorlar, eleştiriler yanlış noktalara ilişkin, okulların ismi bile yanlış.
İmam-Hatip tartışmalarına girmeden önce konunun özünü oluşturan laik devlet meselesini yerli yerine oturtmak şart.
Laiklik kavramı toplumlar, insanlar için tanımlanamaz, laiklik devlete ilişkin bir kavramdır, devlet laik olmalıdır şayet anayasanızda laiklik ilkesi varsa.
Seneler sonra geldiğim nokta daha ilkokul çağlarında öğrendiğimiz laiklik tanımının en doğru tanım olduğu: Din ve devlet işlerinin ayrılması; din ve devlet işlerinin ayrılması ise ancak kamu parası üzerinden tanımlanabilecek bir konu, laik bir devlette herhangi bir inanca yönelik bir kuruş kamu parası kullanılmamalıdır, kamu parasının kullanılamayacağı yerlerin başında da Diyanet Kurumu, İmam-Hatip liseleri ve fakülte kavramı içinde ele alınamayacak kadar kötü İlahiyat fakülteleri gelmektedir.
Bu yaklaşıma göre İmam-Hatip liseleri kamu parası ile finanse edilen okullar olamazlar, hemen kapatılmalıdırlar.
Ancak, özgürlükçü bir toplumda vatandaşın en azından bir bölümünün taleplerini de görmezden gelmek mümkün değildir, demokratik değildir ve bizim toplumda da çocuğuna klasik bir lise eğitimi aldırırken dini konulara da ağırlık verilmesini isteyen yurttaşlarımız vardır ve bu vatandaşlarımız İmam-Hatip liseleri formatında bir lise eğitimi talep etmektedirler.
Yazıya başlarken bu okulların isimleri yanlış demiş idim; aileler çocuklarını, kızlar da dahil, bu okullara çocukları imam olsun diye göndermemektedirler, amaçları dini formasyonla desteklenen bir lise eğitimidir ve bu mümkündür.
İmam-Hatip liseleri kamu parası ile faaliyet gösteremezler bir laik devlette ve bu nedenden devlet sistemi dışına taşınması gereken bu okullar için farklı finansman yöntemleri düşünülmelidir.
İlk aklıma gelen bu amaçlarla kurulan ama asla devletten destek almayacak vakıflar olacaktır.
İkinci bir çözüm bu okulların tam bir özel okul statüsünde velilerin ödeyeceği fiyatlarla döndürülmesidir; bu çerçevede devlet bu okullara sadece laik bir devlet okulunda da okutulacak fizik, matematik, tarih, coğrafya, İngilizce gibi derslerin hocalarının maaşlarını ödemek biçiminde de destek verebilir, matematik dersi hangi okulda okursan oku bir kamu hizmetidir, devletin bu dersi öğretmen maaşları ile desteklemesi normaldir, laiklik tanımın(m)a uygundur.
Devlet dışına çıkarılacak ve kamu parası kullanılmayacak bu okulların eğitim-öğretim süreçlerinin laik devlet yapısına tehdit oluşturma ihtimali olabilir ama yapılması gereken bu tehdidi kapsamak için İmam-Hatip okullarını devletleştirmek değildir, hukuk ilkeleri çerçevesinde çok yakından denetlemektir.
Alevi yurttaşlarımızın, Hristiyan, Musevi ya da başka inançtan yurttaşlarımızın, agnostiklerin, inançsızların ya da mevcut Sünni anlayış ile uyumsuz Sünni vatandaşların ödedikleri paralarla (kamu parası) İslami derslerin öğretilmesi ve bu sürecin kamu parası ile finanse edilmesi kabul edilebilir bir konu değildir.
Kamu parası ile sadece ve sadece klasik kamu hizmeti finanse edilir, dini hizmetler ise kamu hizmeti değildirler çünkü bir kamu hizmetinin olmaz ise olmaz koşulu olan her vatandaşa ulaşması şartı din hizmetinde yoktur, bugüne dek İmam-Hatip lisesine giden bir Musevi ya da Hristiyan aile çocuğuna rastlamadım; İlahiyat fakültelerine giden bir Rum, Ermeni de görmediğim için bu fakültelerin klasik teoloji fakülteleri olmadığı, yüksek İslam okulları olduğu kanısındayım, bu nedenden de İlahiyat fakülteleri ya devlet dışına taşınmalı ya da ciddi bir bilimsel yapıya kavuşturulmalıdırlar.
İmam-Hatip okulları mevcut statülerini ve finansman yapılarını korumalıdırlar demek laik bir devlette kabul edilemez.
Dini eğitim yapan okullar olmamalıdır demek de demokratik bir toplumda zordur çünkü böyle bir toplumsal talep vardır.
Laiklik ilkesini kamu parası üzerinden tanımladığınızda her şeyin daha bir yerli yerine oturacağı kanısındayım.
Umarım çok yakın bir gelecekte Türkiye uygulanmayan yargı kararlarını değil daha yapısal konularını tartışacak bir noktaya gelir.