Ragıp Zarakolu

Ragıp Zarakolu

İran/Türkiye

Netanyahu, İsrail’i dinsel bir cumhuriyete dönüştürmede önemli adımlar attı bu yıl. Bakalım TC’yi, 2023’te, yüzüncü yılında bir İslami Cumhuriyete dönüştürme projesi tamamlanacak mı?

1979 Tahran, Son Çığlık……Kadınlar haklarının kısıtlanmasına karşı sokakta.

Hep sorunlu olarak kalmış bir sınır… Yüzyıllar boyunca savaşlar ile ha bre değişen…

Anayasal sisteme geçişte, uluslaşma sürecinde, ciddi paralellikler var.

1979 İran Devrimi İslami hareket tarafından gasp edildi. İlk uyanan kadınlar oldu. Liberaller ve İslamcıların "Antiemperyalizmine" kilitlenen solcular uyandıklarında artık çok geçti.

(Netanyahu, İsrail’i dinsel bir cumhuriyete dönüştürmede önemli adımlar attı bu yıl. Amerikan WASP’ı, Çay Partisi, dinci eğilimleri ile ABD direksiyonunda… Bakalım TC’yi, 2023’te, yüzüncü yılında bir İslami Cumhuriyete dönüştürme projesi tamamlanacak mı?)

1905 yılında patlak veren Rus devrimi, yarattığı tabandan yükselen Sovyet/Şura/ Rat meclisleri ile, halk hareketlilikleri ile bir anlamda 1917 Şubat devriminin de ilk evresi oldu. Osmanlı İmparatorluğu yanında İran’ı da yakından etkiledi.

Hatta orada anayasal devrim 1907 yılında patlak verdi. Anayasal devrimde farklı milliyetlerden ve dinlerden insanlar omuz omuza çatıştı.

Rus Çarı ve İran Şahının işbirliği sonucu kapatılan ilk İran Meşruti Meclisinin üyeleri

Bunun Abdülhamit karşısı Osmanlı muhaletinin Jön Türk, liberal kanatlarının Ermeni Devrimci hareketinin ittifak kurmasında etkisi oldu.

İran siyasal tarihi ne yazık ki, yeterince bilinmiyor.

Rus çarlığı yükselen devrimci dalgayı parçalamak için Kafkasya’da etnik ve dinsel farklılıkları fişeklemeye çalıştı.

Ermeni Devrimci hareketi oluşma sürecinde Narodniklerden, SR’lerden, kısacası Rus devrimci hareketinden çok etkilenmişti. Eylem tarzları ile de…

Rus çarlığı, 1905 devriminin bastırılmasını izleyen yıllarda, içinden devrimci bir hareket yükseldiği için, genel olarak Ermeni toplumunu hedef aldı. Ermeni kilisesinin haklarını kısıtladı, Rus Ortodoks kilisesine bağlamaya çalıştı, dinsel ana merkez konumundaki Eçmiatzin’de kilise mülklerine el koymaya başladı.

1908 Devriminden sonra farklı Ermeni siyasetlerinden temsilciler Osmanlı parlamentosunda yer alırken, Rus çarlığında Ermeni devrimciler zindanları doldurmakta idi.

Birinci Dünya Savaşının patlak verdiği günlerde, gerek Osmanlı gerekse Rus çarlığı yönetimleri, Ermenileri ayaklanmaya, kendi saflarında çarpışmaya davet etti. Çarlık bir afla Ermeni Devrimcilerini serbest bıraktı, özel gönüllüler taburu oluşturdu.

Rus Çarlığı 1915 soykırımını engellemeye çalışmadı. Çünkü Ermeni soykırımı bir anlamda gerici Rus Çarlığına, İttihatçıların insansızlaştırdığı Doğu Anadolu coğrafyasına (Batı Ermenistan)  Don Kazaklarını iskan etme olanağını sağlamıştı. 1916 yılında İngiltere ve Fransa’nın gizli Sykes-Picot paylaşımına dahil oldu. Bu anlaşma sadece Ortadoğu’yu paylaştırmıyor, Doğu Anadolu’yu da Rus Çarlığına pay olarak veriyordu. 1916 yılında, bağımsız bir güce dönüşme potansiyeli taşıyan Ermeni Gönüllü taburları dağıtıldı, Rus ordusu bünyesine alındı.

Savaşın başında 2. Enternasyonal’in aldığı karardan etkilenen Ermeni devrimcileri, her iki imparatorlukta da yurttaşlık görevlerini yerine getirme kararı aldılar.

Bunun bedeli Osmanlı tarafında ağır ödendi. Yurttaşlık görevini yerine getirerek askere giden Ermeni gençleri, ayrı birliklerde toplandılar, amele taburlarına dönüştürüldüler, sonra da katledildiler.

Osmanlı’daki Anayasal Devrime oranla, İran Anayasal devrimine Ermeni Devrimcilerin daha merkezi ve yoğun düzeyde katılımı oldu.

Rus Çarlığı, 1905 yılında ayaklanan Rus işçilerinin üzerine sürdüğü Kazak Alaylarının bir benzerinin Osmanlı’da kurulmasına yardımcı olurken, İran Şahına da kendi Kazak Alaylarını kurmasına yardımcı oluyordu. Hatta başına Rus Albayı Liakhof’u geçiriyordu. 1908 Haziranında Anayasal Meclis, bu Albay tarafından bombalanıyor, Tahran’ı Şah adına ele geçiriyordu.

Kuzeydeki Meşrutiyet güçlerinin başında ise Ermeni devrimci Yeprem Han vardı. Bugün İran’da kahraman olarak kabul ediliyor ve heykeli var. 

1909 yılında İstanbul’u 31 Martçıların elinden kurtaran Hareket Ordusunda da bir çok Ermeni devrimci yer almaktaydı. Aslında Adana Kıyımı da 31 Mart başkaldırısının bir uzantısı olarak başlamıştı. Daha sonra sözde kentte kontrolü alan İttihatçılar ise kıyımı devam ettirecekti. Aslında bu 1915’in gelişinin de habercisi idi.

Bugün bile İran İslam Cumhuriyetinde, siyasal sistem içinde Ermeni, Süryani, Yahudi, Zerdüşti toplumlarına yer var. Mecliste temsilcileri de bulunuyor.

Geçtiğimiz günlerde Bilgi Üniversitesi tarafından yayınlanan Firoozeh Kashani-Sabet’in "Sınır Kuguları/İran Ulusunun Şekillenmesi 1804-1946" adlı kapsamlı araştırması, Osmanlı ile İran’ın meşrutiyet, moderleşme sürecindeki benzelikleri ve etkilenmeleri yakalamanıza olanak sağlıyor.

Birinci Dünya savaşı sırasında İran topraklarının kuzey batı toprakları, Rus ve Osmanlı ordularının işgali altındaydı ve çatışma alanları idi İran devlet olarak "bağımsız" ülke konumunda olsa bile.

Bu konuda Pencere yayınlarından çıkmasına yardımcı olduğum, David Gaunt’un önsöz yazdığı, "İran İmparatorluğu Dışişleri Bakanlığı Diplomatik Belgeleri İranın Tarafsızlığı" (2009), adlı derleme olayın kavranmasını kolaylaştırıyor.

1915'te Hakkari’yi terkedip Urmiye’ye gelen Nasturi toplumu ise, sözde "kurtarıcı" Çarlık ordusunun aniden çekilmesi ile, Osmanlı ile işbirliği yapan Simko ve aşiretinin kıyımına maruz kalıyordu. (*) Sonra taraf değiştirip Ruslara yanaşacaktı. Simko daha sonra Kemalistler ile dalgalı bir işbirliğine girecekti, 1930 yılında İran devleti tarafından öldürülecekti.

(*) Bu kıyım için bak: Yonan Şahbaz, İslamın Savaşı / Bir Hıristiyan Soykırımının Öyküsü, Yaba Yayınları 2006.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ragıp Zarakolu Arşivi