İş dünyasının ortak talebi: Normalleşme

Karşımızda, hem insani hem de ekonomik boyutu çok büyük bir sorun var. İş dünyasının daha önce yarım kalan attığı adımları tekrar atıyor olma enerjisi önemsenmeli, dikkate alınmalı.

Türkiye’nin 30 yılı aşkın bir süredir içinde bulunduğu şiddet sarmalından çıkma iradesini gösterdiği çözüm süreci günlerinde yaşanan çatışmasızlık hali, geleceğe yönelik umutlarımızı yükseltmişti. Demokratikleşme sürecinde yolun başındaydık, üstelik gidilecek yol uzundu, zorlu ve çetin şartlar içeriyordu. Barışa sabırla ve koşulsuz destek vermek, seçimlerde oy hesabına göre pozisyonlanmaya kurban edilemeyecek kadar hayati öneme sahipti. Ancak, hepimizin şahit olduğu üzere AKP hükümetleri, HDP, İmralı ve Kandil ekseninde yürütülen ve çatışmasızlık halini esas alan çözüm süreci, 7 Haziran 2015 seçimlerinin ardından kesintiye uğradı. Hendek savaşları, çatışmalar, operasyonlar, göçler ve ölümlerle geçen dönemler, 30 yılın acı gerçekliğiyle bizi bir kez daha yüzleştirdi.

Geride kalan bilanço ağır, neredeyse o dönemin kazanımlarının çoğunu kaybettik. Ancak, bunun böyle gitmemesi için toplumun tüm kesimlerinin elini taşın altına koyması gerekiyor. Bunun en önemli ayaklarından birini de şüphesiz iş dünyası oluşturuyor. Barış ve demokrasinin, temel hak ve özgürlüklerin çoğulcu, eşitlikçi, tüm ötekileştirmeleri ortadan kaldıran, herkesi her kesimi kapsayan şekilde yeniden inşası sırasında gözardı edemeyeceğimiz en büyük unsur, ekonomik refah olarak karşımıza çıkıyor.

Diyarbakır, Türkiye genelinde yaratılan refah artışından pek fazla yararlanamamış bir kent. TÜİK 2016 Gayri Safı Yurt İçi Hasıla verilerine göre, Diyarbakır’ın ulusal gelirden aldığı pay, 2004 ile 2014 yılları arasında sabit kalmış durumda.

İş dünyası temsilcilerinden sokaktaki insana, esnaftan sivil toplum örgütleri temsilcilerine kadar herkesin buluştuğu ortak nokta bir an önce "normalleşmeye" dönülmesi…

Bundan dört yıl önce TÜSİAD, toplumsal huzur ve barış ortamının tesisi için atılan adımlara destek olmak amacıyla ekonomi tarafında yapılması gerekenlerle ilgili inisiyatif almış ve bölgeye üyeleriyle birlikte düzenli seferler gerçekleştirmeye başlamıştı. TÜSİAD ve TÜRKONFED, çözüm sürecinin iktisadi ayağının güçlendirilmesi ve sahiplenilmesi amacıyla çatışma ortamından her bakımdan ağır zarar görmüş bölgesini temsilen Cizre’de, Batman’da kalkınma zirveleri düzenlemişti. Çatışmalı dönem sonrası iş dünyası en önemli buluşmasını Diyarbakır’da gerçekleştirdi. TÜRSAB’ın burada yaptığı geniş kapsamlı iki günlük turizm çalıştayından sonra, Türk Girişim ve İş Dünyası Konfederasyonu (TÜRKONFED) Türkiye’nin hemen her yerinden gelen 300’den fazla iş insanıyla 39. Girişim ve İş Dünyası Konseyi’ni Diyarbakır’da düzenledi.

Diyarbakır Sanayici ve İş İnsanları Derneği (DİSİAD) Başkanı Burç Baysal, "İki yılda insanlarımızı yitirdik, varlıklarımızı yitirdik, zor yaşam koşullarından geçtik ve maalesef bu durum devam ediyor. Ama asla umudumuzu yitirmedik" diyor. "Farklı dillerimiz, düşüncelerimiz, farklı kültürlerimiz olsa da bu topraklar hepimizin" diyerek Diyarbakır’ın "normalleşme" talebini dile getiriyor.

Toplantılar sırasında içinde bulundukları koşullardan çıkabilmeleri konusunda destek gördüklerini belirten Baysal, "Yaşamın bir gün sonra değişmeyeceğini biliyoruz. Demokratikleşme mücadelesi açısından Diyarbakır, Türkiye’nin önemli bir parçası. Yaşananları görünür hale getirmek, bu gidişatın doğru olmadığını dillendirmek istedik. İş yapma hevesi içinde olanlar açısından kaotik ortamın kaldırılması önemli. Bütün iş dünyasının beklentisi, referandum sonrası yeni reformların gerçekleştirilmesi yönünde" diyor.

NORMAL HAYAT AKIŞINI ÖZLEDİK

Aynı talep TÜRKONFED Başkanı Tarkan Kadooğlu’ndan da geldi: "Bölgenin normalleşmesi ancak siyaset kanallarına şans tanıyarak gerçekleşecektir. Diyarbakır’ın ekonomik ve sosyal hayatına yapılacak katkı, bölgedeki iklimi değiştirecektir."

Referandumun ardından artık normalleşme zamanının geldiğini söyleyen Kadooğlu, "Üretimin, yatırımın, ihracatın önünü açacak reformların hayata geçirilmesi kadar, hayatın normal akışına bir an önce dönülmesi de, ortak yaşama kültürünü, güven duygusunu, dolayısıyla ekonomik ve toplumsal hayatı olumlu etkileyecek. Artık, iş dünyası olarak hayatın normal akışını özledik" diyor.

SUR’DAKİ ZARAR 5 MİLYON LİRA

Göç ve çatışmalar nedeniyle Diyarbakır başta olmak üzere Kürt illerinde ekonomik hayat çöküntüye uğradı. Çatışmalar nedeniyle özellikle Sur’da çok sayıda işletme kapandı, Sur içinde oluşan maddi hasarın toplam boyutu 5 milyon lira. Kalkınma Bakanlığı, Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası (DTSO) ve İstanbul Politikalar Merkezi'nin "Sur'da Yaşanan Olayların Kent Ekonomisine Etkilerinin Analizi" raporuna göre, Sur içi işletmelerde ortalama çalışan sayılarında yüzde 43, Sur dışı işletmelerde ise yüzde 39 istihdam kaybı yaşandı. Görüşülen işletmeciler arasında çözüm sürecine acilen geri dönülmesi ve bölgenin ekonomik ve sosyal açıdan desteklenmesi gerektiği görüşü hâkim. Sur ilçesi dışında faaliyet gösteren işletmelerin yüzde 91’i ortamın "normalleşmesini" ticari faaliyetlerini sürdürebilmek için ekonomik destekten daha öncelikli görüyor.

Karşımızda, hem insani hem de ekonomik boyutu çok büyük bir sorun var. İş dünyasının daha önce yarım kalan attığı adımları tekrar atıyor olma enerjisi önemsenmeli, dikkate alınmalı.

Bunun için yeni dönemde belki yol gösterici olabilecek nitelikte bir de çalışma gerçekleştirildi. TÜRKONFED’in Sabancı Üniversitesi bünyesindeki İstanbul Politikalar Merkezi ile gerçekleştirdiği "Kent- Bölge: Yerel Kalkınmada Yeni Dinamikler - Türkiye’nin Kentlerinden Kentlerin Türkiyesi"ne raporunun amacı sorunların yerel düzeyde nasıl çözülebileceğinin yollarını göstermek, tartışmaya açmak. Raporun sunumunu Diyarbakır’da yapan İPM Direktörü Prof. Dr. Fuat Keyman, "kent bölge" kavramını, "New York, Londra gibi küresel kentler var. Bu kadar büyük olmayan, çevresindeki illere sosyo-ekonomik etki yapan kentler de var. Ekonomik merkez olarak bunlar "kent bölge" tanımına uygun" diye açıklıyor.

Kent bölge kavramı, merkezi yönetimde hatta kimi muhalefet partilerinde alerji yaratan özyönetim, demokratik özerklik, eyalet sistemi gibi kavramların yerine kullanılabilecek yeni bir bakış açısı getirebilir. Demokratikleşme, orta gelir tuzağından kurtulma, yerelde kalkınma için yeni bir yönetim anlayışı getiren "kent bölge" kavramının "normalleşme" sürecine katkısını zamanla hep birlikte göreceğiz.

 

BİR SONRAKİ BÖLÜMDE: Diyarbakır’da günlük hayat nasıl akıyor? Esnaf, kadın, genç, sokaktaki insan ne düşünüyor, ne bekliyor?

Önceki ve Sonraki Yazılar
Pelin Cengiz Arşivi