İşte gazetecilik budur!

New York Times, Pazartesi günü yayınladığı vergi kayıtlarıyla Trump’ın Başkanlık şansını büyük ölçüde azalttı. Çok konuşan, sağcı, sözüm ona memleketini savunan lider görünümü mahvoldu.

Pazartesi günü New York Times’ın yayınladığı Trump’ın vergi iade belgeleri önemli ve değerli bir gazetecilik başarısı. Zaten haber aynı gün ve daha sonraki günlerde dünyanın neredeyse bütün gazetelerinde yer aldı. Belgelerin, Trump-Biden TV tartışmasından bir gün önce yayınlanması, zamanlama açısından ilginç. Ayrıca gözlemcilerin çoğu, bu kayıtların yayınlanmasıyla Trump’ın uzun yıllar Federal vergilerini hiç ödememiş, gelir vergisi olarak da 750 dolar gibi komik bir tutar ödemiş olmasının belgelerle ortaya çıkması üzerine, seçim kampanyasının gidişatının büyük ölçüde değiştiğini, Trump’ın ağır bir darbe yediğini saptadı. Başkan zaten bu yayından sonra gazetecilerin konuya ilişkin sorularına yanıt bile veremedi.

New York savcılığı, yürüttüğü bir soruşturma kapsamında, bir süredir bu kayıtları ABD Maliye Bakanlığından talep ediyordu. Bakanlık olumlu cevap vermemişti. New York Times, savcılıktan önce resmi kayıtlara ulaştı. Gazete, sözkonusu belgeleri nasıl ele geçirdiğini ayrıntılı olarak açıklamadı ama belgeleri neden yayınladığını ayrı bir yazıyla kamuoyuna duyurdu. Haber, kamu çıkarını yakından ilgilendiriyor. Mesele, iş adamı olarak Trump’ın şahsi bir meselesi değil. Tüm yurttaşlara örnek olması gereken Başkan’ın vergi idaresini çeşitli manevralarla aldatması aslında bir suç.

Trump, COVID-19 krizini yönetmedeki başarısızlığının yanısıra Siyah Hayatlar Önemlidir sürecinde beyazların üstünlüğünü savunanların safına geçmesi ve nihayet Yüksek Mahkeme’ye aşırı sağcı dindar bir hakimi atamak istemesiyle, kendi partisi dahil toplumun geniş kesimlerinde tepkiyle karşılanıyor, büyük antipati yaratıyordu. Böyle bir ortamda, kamuoyu anketlerinde de Biden'in hep ileride olması sayesinde, ‘’Trump gidici’’ izlenimi güç kazanırken, yönetimin içinden bazı yetkililer ya da orta düzey sorumlular da, olumsuzlukların teşhiri için New York Times gibi güvenilir bir gazeteye yardım ve katkıda bulunmuş olabilir. Gazeteciliği kova kalecilikten ayıran en önemli nitelik, kendisine ulaşan ya da ele geçirdiği her bilgi ve belgeyi titiz bir şekilde araştırması ve doğrulaması olsa gerek. NYT yaş tahtaya basmaz. Olası bir komploya da kolay kolay izin vermez.

Trump, hata ve eksikliklerini sürekli olarak dört dörtlük haberler ve aslında oldukça sert eleştirili yorumlarla teşhir eden CNN İnternational ve New York Times gibi medya organlarını hep ‘’Yalan Haber’’ yayınlamakla suçluyordu. Bu sefer böyle bir itham da bulunamadı.

Geçenlerde 92 yaşında aramızdan ayrılan Amerikalı-İngiliz gazeteci Harold Evans’ı hürmetle anmamak mümkün değil. Gazeteciliği ‘’Önce Haber, sonra Haber’’ diye tanımlayan Harry, muhabire olgu ve kanıtlara ulaşması için şu yöntemi öneriyordu: ‘’Soğanı soyacaksın, soğanı soyacaksın, kazacaksın, kazacaksın, kazacaksın’’. Guardian’ın bir önceki Genel Yayın Yönetmeni Alan Rusbridger de, ustasından söz ederken ‘’O bize iyi gazeteciliğin neleri başarabileceğini gösterdi’’  demişti.

Konu, yabancı bir ülkedeki büyük bir gazetenin mesleki başarısıyla sınırlı değil. Çünkü artık aslında her dış haber aynı zamanda iç haber haline geldi. Yurttaşlar, dış dünyada gelişen haberleri okurken, neredeyse otomatik olarak, o haberlerin içeriğini, yaklaşımını kendi ülkelerinin gerçeklerine tercüme ediyor. Biden-Trump TV tartışması, Kılıçdaroğlu-Erdoğan TV tartışması oluveriyor. Trump’ın vergi belgelerini bir çok okur, Erdoğan’ın kaçırdığı vergiler olarak okuyor.

Dikkat edin, bir insanın aynadaki görüntüsü ile o insanın bizzat kendisi çok farklıdır. Ayna içbükey ya da dışbükey ise, insanın görüntüsü zaten hakikisinden çok farklıdır. Ama ayna son derece düzgün bir ayna olsa bile, görüntüde 3. boyut yoktur, görüntüde koku yoktur, görüntünün sesi yoktur, keza görüntünün ruhu, aklı filan da yoktur. Görüntü, gerçeğe oranla çok zayıf, çok fakir, çok farklı bir versiyondur. İşte medya da, tıpkı, aynadaki görüntü gibidir. Harry’e gidelim yine: ‘’Hiçbir şey göründüğü gibi değildir. Gazetecinin görevi o görüntünün tam olarak ne olduğunu ortaya çıkarmaktır’’ diyordu. Bu da ancak ciddi, derin mümkünse kolektif bir soruşturmacı habercilikle yapılabilir.

Ayna örneğine dönecek olursak, aynadaki görüntü Trump’ın Beyaz Saray’ın gücünü kullanarak yaptığı konuşmalar, yayınladığı bildiriler oluyor. Bu konuşmalarla yetinecek olursak, Trump son derece başarılı, ülkesinin ve halkının çıkarlarını çok iyi savunan ve geliştiren bir lider. (Trump’dan bahsediyorum ama siz nasıl isterseniz öyle okuyun!). Ne var ki, NYT’ın yayınladığı belgeler, bu görüntüyü mahvediyor. Belge, olgu demek, belge kanıt demek. Aynadaki parlak Başkan, NYT sayesinde, sahtekar, vergi kaçıran, siyasi iktidarını kişisel mali çıkarları için kullanan bir siyasetçi haline geldi.

Gazetecilik, kuralına uygun bir şekilde yapıldığında, yani kamu çıkarını savundukça, somut bilgi, belge ve kanıtlarla yapıldıkça hala çok şeye kadir.

Aynadaki görüntüyü tuz buz etmek için aslında o kadar çok fırsat var ki…

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ragıp Duran Arşivi