kardeşimsin ulan!

azerbaycan’la ermenistan arasındaki çatışma, türkiye’de yaşayan ermenilerin güvercin tedirginliğini artırıyor.

sovyetler’in dağılmasından birkaç yıl sonra orta ve doğu avrupalı kadınlarla ilgili bir konferans izlemiştim. farklı ülkelerden katılımcılar vardı, aralarında azerbaycan’dan bir grup da bulunuyordu. söz alanların çoğu onlardan "ruslar" olarak söz ediyordu, konferansın türkiyeli katılımcıları da onları kastederek salondaki diğer "türkleri" selamlıyordu. azerbaycan heyeti, kendilerinden her bahsedildiğinde "la havle" ifadesiyle birbirine baktı. sonunda biri söz alıp rus da, türk de olmadıklarını söyledi. onlardan "rus" olarak söz edenler özür dilediyse de türkiyeli katılımcıyı ikna edemediler. en son çay-kahve molasında hararetle tartışıyorlardı. 

azerbaycanlıların ya da sovyetler birliği’nde yaşayan başka halklardan olanların "rus" sanılması yaygındı. bu dahi, bizi sscb’de halkların ilişkileri üzerine düşündürmeli, bence. ama bugün, o tarihten neşet etse de farklılaşmış, çok daha yakıcı bir meseleyle karşı karşıyayız. 

bir parantez açıp hatırlayalım. azerbaycan komşumuz mu? hayır. türkiye cumhuriyeti vatandaşı azerbaycanlı var mı? buraya göçenler olmuştur tabii. ermenistan komşumuz mu? evet. türkiye cumhuriyeti vatandaşı ermeni var mı? evet, üstelik kuşaklar boyu burada yaşamışlar. 

ermeniler kapı komşumuz olabilir, soyağacımızda ermeniler bulunabilir ama işte isteseler de istemeseler de kardeşimiz olan azerbaycanlılar. kardeşten öte. mesela çokça dillendirilen bir hayalde olduğu gibi çıkıp ığdır’a kadar gelseler oraları hep türkiye almış olacak. oradan çıkıp ığdır’a nasıl gelecekler diye sorabilirsiniz, savaşa savaşa tabii ki. malum, bekâra koca boşamanın kolay olması gibi, örneğin ibrahim karagül’e de savaşa savaşa ilerlemek kolay. (karagül demişken, sizin de askerliğini nerede, nasıl yaptığını merak ettiklerinizden oluşan bir listeniz var mı?) 

sadece ibrahim karagül de değil, yabancı dillerden herhangi birine biraz hakim olup yabancı basını, daha doğrusu türkçe yandaş basın dışındaki mecraları izleyen biri, "saldırılan aslında türkiye’dir", "kafkasya’dan bir zafer gelecek" falan gibi, freni boşa alıp yokuş aşağı kaptırmış giden ifadelerin gerçekçi olmadığını akıl eder. ama artık gazetecinin ekmeğini kazanabilmek için gerçeği değil makbul anlatıyı aktarması, gerektiğinde gazeteci yeleğini çıkartıp kargo pantolon üzerine kamuflaj tişört giyme maskaralıkları da yapacak. o anlatı sayesinde azerbaycan’a yerleşen cihatçılara dair veriler, azerbaycan’ı destekleyen bir başka ülkenin israil olması gibi gerçekler duyulmaz. 

aslında hepimiz devletler arası ilişkilerde kardeşliğe yer olmadığını biliyoruz. yoksa nadira kadirova misali özbek yani "türk" kardeşlerimize reva görülen muamele bir yana, uzun zamandır en fazla yardıma ihtiyaç duyan "türk" kardeşlerimiz uygurlar ama onlar pek ilgi görmüyor. 

dış siyasetteki hesaplar, bölgeye yönelik planlar, yalanlar, hesaplar bir yana, konunun gayet iç politikayla ilgili bir yanı var. zayıf saydığına, azınlık olana yönelik ırkçılık en kullanışlı yönetme araçlarından biri. o ırkçılık sayesinde, kimin, nereye cihatçılardan oluşan güç gönderdiği konuşulamıyor mesela. onun sayesinde, iktidarların, petrol, doğalgaz, yayılmacılık gibi dertleri için ve silah endüstrisiyle inşaat sektörü kâr etsin diye 20 yaşındaki çocukların canlarından olduğu konuşulamıyor.

ama işin bir başka boyutu daha var. nasıl ki türkiye’de değişen iktidarların değişen iradesinden ve siyasetinden avrupa’da ya da dünyanın başka yerlerinde yaşayan türkiyeliler sorumlu değilse, türkiye’de yaşayan ermenilerin de ermenistan’ın siyasetiyle ilgili bir sorumlulukları yok. bugünlerde türkiye’deki ermeni ibadethanelerine yönelik tehditler türkiye’de olan herhangi bir şeyden dolayı, avrupa’da, camiler ya da türkiyelilerin yaşadığı mahallere yönelik tehditlerden farksız; yani ahlak, hukuk falan gibi değerlerimiz varsa tabii. azerbaycan’la ermenistan arasındaki çatışma, türkiye’de yaşayan ermenilerin güvercin tedirginliğini artırıyor. bundan memnun olanlar vardır tabii ama bunu dert edenler de olmalı ve örneğin imamoğlu'nun önceliği, patrikhanenin önünde gövde gösterisi yapanların oyunu almak değil, ermeni seçmenlerinin huzuru olmalı. 

ama bugün, bu konuda da bir kere daha, "yurtta sulh, bölgede sulh, cihanda sulh" demek sadece, allah korusun, başka güvercinleri kaybetmeyelim, başka güvercinler yılgınlığa kapılıp göçmek zorunda hissetmesin kendini, diye gerekli değil. kimse komşusunu katletmeyi aklından geçirmesin, kimse bilmediği bir toprakta, aslını astarını bilmediği bir mesele yüzünden çıkan çatışmaya dalıp cebine, sofrasına, oğlunun canına uzanan elleri görmemezlik etmesin.
 

Önceki ve Sonraki Yazılar
ayşe düzkan Arşivi