Mehveş Evin
Kayyım tehdidi: İlişki var mı, yok mu?
Soru basit, ama yanıtını dürüstçe vermek belli ki zor. HDP’nin terör örgütleriyle ilişkisi olduğu yönünde her gün yayın yapılıyor, siyasetçileri gözaltına alınıyor, tutuklanıyor, yargılanıyor... Seçim büroları kapatılıyor. CHP, aynı seviyede olmasa da yoğun bir karalamaya maruz kalıyor. Peki terör örgütleriyle bağlantı, Cumhur İttifakı'nın iddia ettiği gibiyse bu iki parti neden kapatılmıyor? Neden siyaset yapıyor?
Cevap şu olabilir mi: Siyaset yapmak ve erki elde tutmak için iç ve dış düşmanlara, araçlara, oyuncaklara ihtiyaç duyuluyor. Yoksa kiminle uğraşacak, kendini neyin üzerinden var edecek?
Tam da bu yüzden, yerel seçim startı verildiğinden beri birbiriyle bağlantılı iki mesele dön dolaş konuşuluyor: Beka ve kayyım. Her iki konu başlığının bu kadar gündemde olması, demokrasiden, eşitlikten ne kadar uzak ve ne kadar tehditkâr bir ortamda seçime gidildiğinin de kanıtı.
Malum, HDP, yerel seçim stratejisinde önceliği "kayyım atanan il ve ilçeleri geri almak" olarak belirledi. Cumhur ittifakı'ysa bu ihtimal ve bazı büyükşehirlerin kaybedilmesine karşı alenen savaş ilan etmiş durumda.
SEÇİM YAPILMADAN KAYYIM KONUŞULUYOR
Daha seçim yapılmamış, şimdiden kayyım atanacak mı, nereye atanacak soruları dolaşıyor. İyi de buna seçim denir mi? Seçmene en hafifinden ayıp olmuyor mu?
Gazeteciler de hazır, seçimin ne demek olduğunu unutmuşlar anlaşılan. HDP seçmeninin kimi seçeceğinin değil, Cumhur’un atayacağı kayyımın peşindeler! Cumhurbaşkanı Erdoğan, haftasonu Demirören televizyonuna çıktı. Kendisine yöneltilen ‘muhteşem’ sorulardan biri, "Kayyım atamaları olacak mı?" sorusuydu. İlgili kısım şöyle:
"Terörle ilişkisi olmayan seçim kazanmışsa, o insanlara adımımız olmaz. Ama terörle ilişkisi seçim öncesi tespit edilememişse, daha sonra tespit edilirse onu orada tutmayız. Bunu ben değil yasalar söylüyor. Devletten aldığı parayı Kandil’e boca ediyorlar. Biz bu milletin parasını yatırım yapsınlar diye ödüyoruz. Tabii ki kayyumlar atanabilir. Bu kanunun, hukukun verdiği bir haktır. Biz halkımızı zulme teslim edemeyiz. Yerelde beka olmayınca genelde de olmaz. (...) Kayyum atamalarında geç kaldık biz geç."
Cumhurbaşkanı’nın çizdiği sınırlar çelişkili. Hem diyor ki seçim sonrası terörle ilişkisini tespit edersek yerine kayyım getiririz. İyi de iktidar, OHAL’den bu yana ortalığın tozunu attırmadı mı? Şimdiye kadar kimin, hangi örgütle ilişkisi var, ortaya çıkaramadı mı? Çıkaramadıysa seçimden sonra mı çıkarmaya karar verecek?
KAYYIMLA YÖNETİLEN BELEDİYELERDE NE OLUYOR?
Erdoğan, kayyım konusunun hassasiyetinin farkında. Herhalde bu nedenle, şu anda kayyım atanan belediyelerden Kandil’e para aktardığı iddiasına bağlıyor.
Karşısındaki gazeteci müsveddeleri de "Hangi belediye aktarmış, belgeleri var mı Beyefendi?" diye soracak değil elbet. Sorsalar mahkemelere işaret edecekti zaten.
DBP’li tutuklu siyasetçiler, belediyelerin tüm hesaplarının, kayyım atanmadan önce de didik didik kontrol edildiğini ve kayıtların açık olduğunu savunmalarında anlattı. Eş başkanlar hapse atıldıktan sonra daha da detaylı incelemeler yapıldı ve bu yönde doğrudan bir kanıt bulunamadı. HDP ve DBP’li siyasetçilerin hemen hepsi, konuşmaları nedeniyle, cenazeye veya bir basın açıklamasına katılmak gibi ‘suç’larla tutuklandı.
Diğer tarafta kayyımla yönetilen belediyelere dair iddialar var. HDP, Sayıştay raporlarının da incelenmesiyle hazırlanan kayyım raporunu 28 Şubat’ta açıklayacak. Eş Başkan Sezai Temelli, gazeteduvar’a verdiği söyleşide çok sayıda yolsuzluğu tespit ettiklerini belirtti.
Sorum, hem Cumhur hem Millet İttifakı’na: Bu iddiaların karşısında ne yapmayı düşünüyorsunuz? Kayyım sistemini savunmaya, herkesin bildiğini saklamakla kalmayıp üstüne çıkmaya devam mı?