Kazananlar - Kaybedenler

Kaybetme süreci Trump’la başlamadı. Onunla da son bulmayacak.

Uzun zamandır Amerikan rüyası diye bir mal piyasalarda yok. Öyle bir şey gerçekte hiç oldu mu bilmiyorum. Fakat yiyenlerin bir kısmının muhtemelen "başkaları zevk aldığına göre ne olur ne olmaz ben de bari mış gibi yapayım yoksa sosyetenin dışına düşerim" endişesiyle "mımmm nefis" türünden sesler çıkardığını sanıyorum. Neticede insan kısmının icat ettiği büyük yalanlardan biriydi.

Kaybedenlerin başkaları için kâbus olan "eski güzel günler"ini savunmasında garip bir şey yok. Kaybetme süreci Trump’la başlamadı. Onunla da son bulmayacak. Yokuş aşağı gidişin başlangıcı "tarihin sonu"nun ilan edildiği zamana ait. Şimdi hâl yokuş aşağı ve frenler epey eskimiş. 2019’da 35 milyon geçen yıl ise gıda yardımı için başvuran insan sayısının 50 milyondan fazla olduğu "dünyanın bir numaralı ülkesi"nden bahsediyoruz.

Biraz özet yapmaya çalışırsam; Trump, Çin karşısında başarılı olamadığı gibi Amerika’yı da "büyük" yapamadı. Aksine toplumsal dokuda var olan çatlakları büyüttü. Bireyin "başarı" ve şaşasını kutsayan ırkçılığın yerleşik olduğu bir toplumdan başkası beklenebilir miydi? Büyüklüğe dair hayalleri Trump’la sınırlı olan bir toplumdan (en azından yaklaşık 75 milyonu) başka bir şey umut edilebilir miydi? Bu çatlakların muhtemelen ilk yansıması Cumhuriyetçi Parti içinde yaşanacak. Çünkü Trump’ın temsil ettiği zihniyetin şöyle ya da böyle aldığı onay, olmayan demokrasinin yürütücüsü olan müesses nizamın kaldırabileceğinden çok daha fazla. "Demokratlar" içinde de benzer parçalanma eğilimlerinin giderek artması mümkün. Değişim umudu da biraz biraz buradan büyüyebilir. "Demokratlar"da kürsüden dile getirilenlerle yapılanlar/yapılabilenler arasındaki fark bu süreci belirleyecek. Biden’la simgelenen iktidarın hem içerideki parçalanma hem de ABD’nin yeniden dünyaya liderlik yapması demek olan "dönüş"ü sağlayabileceği fazlasıyla şüpheli. Çünkü daha dünyanın neyin içinde yüzdüğünün yani özetle karşı karşıya kalınan sorunun yeterince  ayırdında bile değiller. Biden’ın Kongre’nin işgalinde azmettiriciyi Trump’la sınırlaması ve "iç teröristler" teşhisi sorunu tarif etmek için bir hayli eksik. Egemenler açısından ne olduğunun  anlaşılması biraz tabiatları itibarıyla da zor. Çünkü sorun dünya çapında ve kapitalizmin dinamiklerine ait. Dolayısıyla bugünün politik iktidarları sorunun parçası ve kendilerine dışarıdan bakacak, anlayabilecek bir gözleri yok.  Olmaz da. Çünkü böyle bir şeye gereksinim hissedecek bir güdüye sahip olma aralığına dahil değiller. Elbette bu söylediğim bir genelleme o yüzden zaaflı. Fakat mevcut paylaşım savaşın dahilindeki kendini bir silaha dönüştürmüş olan aklın şiddetten öte bir çıkış bulması da pek beklenemez. Neo-faşizm diye tanımlayabileceğimiz sermaye kesimlerinin kendilerini daha güvende hissettikleri siyasal akım bilinenlerin yanında sadece ABD’de değil Almanya gibi önde gelen ülkelerde de ciddi desteğe sahip. Mevcut iktidarların bırakın bunlardan kurtulmayı giderek bu sürecin militanına dönüşme ihtimali bir hayli yüksek.

Bu sürecin kazananları da var. Mesela Elon Musk. İçinde yaşadığımız çöküntüyü "teknolojik olanakların artmasının aklın giderek daha fazla hakim olduğu bir dönem" olarak yorumlanması dahi gerçekte etik yoksunu aklın fazlasıyla kısırlaştığına işaret eder. Aynı zamanda Musk ve onun gibilerin nasıl zengin olduğuna da. Formülün bazı basit başlıkları şöyle olsa gerek: iktidarla iyi geçineceksin, her şeyi ama her şeyi fırsata dönüştüreceksin. Musk, Trump’ı desteklerken o da onun hep arkasında durdu. Sonuçta bu normal çünkü her ikisi de PARA denilen klanın üyesi. Mesela Musk, Korona yasaklarına rağmen fabrikasını açtı, çalıştırdı. Kimse engelleyemedi. Peki onun fabrikayı faaliyete koymasından dolayı Tesla’nın çokça değerinin arttığını biliyoruz ama kaç kişi orayla bağlantılı Korona’ya yakalandı bilen var mı? Daha doğrusu araştırmaya, yazmaya cesaret edebilen oldu mu? Şeytan bu ya aklıma getirdi Musk "alternatif gerçek" projelerinden birini Trump’ın acaba hizmetine koşmuş mudur? QAnon’un bu işlerle alakası olabilir mi?

Sizce dünyanın  bir numaralı zengini Musk, iki gün önce bir diktatöre ait 5. nesil uyduyu uzaya gönderirken servetine servet katmanın ötesinde insanlığa dair bir kaygı taşıyor mudur ? O uyduyla direnen insanlara bir dipçik de kendisinin vurduğunun farkında mıdır acaba?

Bütün bunlara karşı politikacı aklının "şimdi sıra onlarda, görsünler günlerini" sığlığıyla ise alınabilecek bir santimetre bile yol yok. Ayrıca insanların politik eylemini, örgütlü ve dünya çapında bir mücadeleyi yaratma uğraşına hasretmek dururken; seçmeye hele hele "iyi biri"ni seçmeye indirgemek kesinlikle var olan kâbusa yeni halisünojenler katmaktan öteye gitmez. Sonra olmayan, güya değiştirilmiş bir milli/deli gömleğinin peşinde ömür tüketirsiniz…

Önceki ve Sonraki Yazılar
Aykan Sever Arşivi